3 Mart 2017

EGO"nun Ölümü



EGO'nun ölümü: Kendini Silme ve Aydınlanmanın Deneyimi.

UYANMA, bildiğini sandığınızı sonsuza dek kaybetmek demektir, hiçbir şey bırakmayan bir yıkım dalgası gibi, gerçek olanın dışında, bildiğinizi sandığınız şeyleri kaybetmek  - (Unmani söylemiş).

Ölüm, insanların genellikle karanlık, yas, çürüme ve genel ürpertiyle ilişkilendirdiği bir kelimedir. Bütün hayatımızı bir gün fiziken öleceğimizi anlamayıp, inkar ederek geçiriyoruz.

Ancak, bu makalede bahsedeceğim ölüm, korktuğumuz tipik bir ölüm korkusu değil. Söz edeceğim ölüm, şimdiye kadar gidebildiğiniz en güzel, en değerli, aydınlatıcı, dehşet veren, geniş anlamlı, aydınlatıcı ve paradigma parçalayan bir deneyimdir. Bu deneyim, "ego ölümü" olarak bilinir ve her ciddi manevi arayışta olan için yaşamak zorunda olduğu en önemli süreçtir.



Ego nedir?

Ölümün ne olduğunu anlamak için önce egonun ne olduğunu anlamalıyız.

Ego, temelde kendimizi veya kendi kimliğimizi nasıl hissetiğimizdir. Ego, hepimizin ayrı ayrı "bireysel" varlıklar olduğuna dair bizlerin yarattığı biyolojik ve manevi bir araç ve savunmaktadır.

Bu yaşamda birbirimizden ve yaşamla ilgili olan her şeyden  ayrı, yanlız bireyler olduğumuza inanmamızdan dolayı hep acı çekeriz. Ego, yaşamı dualite merceğinden algılar. İkilik, gerçekliğin tam tersidir aslında - yaşamın sevgi / nefret, iyi / kötü, doğru / yanlış ve kutsal / günahkar gibi karşı güçlere bölünmesidir.

Yaşamı bölümlere ayırdığımızda acı çekeriz. İkili egonun sonucu yargı, nefret, kınama ve yabancılaşmadır. Bazı şeyleri kabul ederken, başka şeyleri reddediyoruz. Bazı insanları severken, diğer insanlardan nefret ediyoruz. Kayıtsız şartsız yaşamın bütünlüğünü kabul etmek yerine, onu "kabul edilebilir" ve "kabul edilemez" deneyimler, insanlar, inançlar, düşünce ve duygulara ayırıyoruz. Bundan dolayı acı çekiyoruz.

Ruh'tan ayrı olduğumuzu algılamamızın sonucu ve dualite objektifinden hayat boyunca gördüklerimizden dolayı kendimizi reddetmeye başlarız. Yaşadığımız herhangi bir düşünce, duygu, hissetme, deneyim veya inanç, "kötü", "kabul edilemez" veya "yanlış" olarak yargılandırılır, bastırılır, görmezden gelinip reddedilir. Bu baskının bir sonucu olarak, daha "çarpık", "kızgın" ve "sapık" hale gelen Gölge Kimliklerimizi besleriz.

Egonun içinden geçerek gelen yaşam ürünü, kendi dünyamızda çok açık bir şekilde algılanıp yaşanır. Deneyimlerimiz olan; depresyon, kaygı, zihinsel hastalık, cinayet, nefret, açgözlülük, yoksulluk, savaş ve çevreye zarar verme, iç acımızın bir yansımasıdır. İç acımız yalnızca başkalarından ve hayatın kendisinden ayrı olduğuna inanan ego ürünüdür.



Ego Ölümü Nedir?

Bu makalede "ego ölümü" terimini kullandım, çünkü böyle bir deneyim için kullanılan en popüler deyim budur. Gerçek şu ki, Ego asla gerçekten ölemez; bunun yerine, aşarak, öteye geçip artık yaşamımızı yönetenin O olmadığı Ona idrak ettirilir.

Öyleyse "ego ölümü" nü nasıl tanımlayabiliriz?

Ego ölümü, egonun veya kimliğin aşılma tecrübesidir. Bu deneyim,  görüp görebileceğiniz en aşılması güç, UYANDIRAN, dehşet verici, huzurlu ve koşulsuz sevme deneyimdir. Ego ölümü, gerçek tabiatınızı tamamen somutlaştıran (veya gerçekten kim olduğunuza dönerek) geçici bir deneyimdir.

Bununla birlikte, ego ölümü deneyimi  tarif edilemez derecede güzel olsa da, ruhsal yolu fark etmeyenlere ve gerçek tecrübeye direnenlere de tarif edilemez derecede korkunç olabilir.

Ego ölümünü dile getirenler genellikle iki gruba ayrılır: deneyimlerini aydınlatan olarak tanımlayanlar ve deneyimlerini işkence olarak tanımlayanlar. Ben hem saf heyecan hem de saf dehşet durumları yaşadım.

Halüsinojen yaratan maddeleri kullanan kişilerin oluşturduğu topluluktan haberiniz var mıdır bilmem (daha yüksek varoluş hallerine erişmek için Psikedelik maddeleri kullanan bir topluluk) biliyorsanız, birçok "ego ölüm" deneyimlerini duymuşsunuzdur. Ayahuasca (tropik üzümü), DMT ve psilocybin mantarları gibi şamanik bitkiler, ruhsal tecrübeye açılan etkili, geçiş kapılarıdır. Psikedelik kaşifler Dennis ve Terence McKenna (kendilerini "Çığlık Atan Uçurum'un Kardeşliği" olarak nitelendirdiler), ego ölümü karşısında yaşanan saf dehşet ve terör'den sıklıkla bahsettiler. Ancak, Terence McKenna'nın söylediği gibi, uçuruma cesaretle yaklaşmalıdır, çünkü ancak o zaman korkunun bir illüzyon olduğunu farkedersin:

Doğa cesareti sever. sözünü, yükümlülüklerini yerine getiriyorsanız,  doğa zor olan engelleri ortadan kaldırarak size cevap verecektir. Sen, sana düşeni yapıp imkansız rüyayı hayal et ve dünya seni yok sayıp ezip geçmeyecektir, elinden tutup kaldıracaktır. Püf nokta budur. Gerçekten de simyaya özgü Altın'a gerçekten dokunan, bilinen  tüm öğretmenler ve filozoflar, bunu böyle anlamışlardır. Şelaledeki şamanik dans da budur. Sihirbazlık ta böyle yapılır. Kendinizi uçurumlara atarak, Onun kuş tüyünden, rahat bir yatak olduğunu keşfederek.

Ego ölümü ürkütücü hissedebilir, çünkü bu ego için en büyük tehdittir: yalnızca bir dakika için bile, "ben" in tamamen kaybolması. Bir savunma mekanizması olarak ben, aşırı bir korku yaratır. Bununla birlikte, ruhsal patikalarımızda ilerletmek için, bu korkunun rolünü anlamak zorundayız, dikkatli olmalı ve bizi sınırlamasına izin vermemeli.



Ego Ölümünün 7 Basamağı

Ego ölümü aşamalar halinde gerçekleşir ve eğer cesaretle peşi  izlenirse; Nirvana, Birlik veya Aydınlanma deneyimine neden olur.

Ego ölümü, formülsel veya  öngörülebilir değildir; ancak, bir kalıp izleme eğilimindedir:

Aşama 1 - Ruhsal Uyanış

Ego ölümünün ilk aşamasında yaşamın ne olduğuna "uyanmaya" başlıyoruz. Ruhsal uyanış süreci bir yaşam krizi, trajedi, kronik bir hastalık veya yalnızca ruhsal olgunlaşmanın doğal süreci tarafından tetiklenebilir. Manevi bir uyanış yaşadığımızda hayatta daha fazla derinlik aramaya başlarız. Çoğu zaman, "amacım nedir" "hayatın anlamı nedir?" ve "ölümden sonra ne olur?" gibi büyük sorular sorarız. Ruhsal uyanışlar, hayatta eksik olan temel, çok derin bir şeyin algısıyla tetiklenir ve depresyon ve kaygı da buna eşlik eder.

2. Aşama - Ruhun Karanlık Gecesi

Ruhun karanlık olan gecesi, ruhsal uyanış sürecinde ayrılamaz bir parçadır. Karanlık Geceyi yaşarsak, kendimizden, başkalarından ve Kaynak'tan ne kadar uzakta, ayrı olduğumuzdan fazlasıyla emin oluruz. Ruhun Karanlık Gecesi, kendimizi tamamen kaybolmuş, yalnız ve başkalarından soyutlanmış hissettiğimiz bir dönemdir. Bu acımızın birikimi veya doruk noktasıdır. Düşüncemizde derinleştikçe, hayatımızda önemli değişikliklerin mutlaka olması gerektiğini anlıyoruz, ancak hala neye veya nereye bakıp ta arayabileceğimizi bilemiyoruz.

Aşama 3 - Ruhsal Arayış

Sonunda, ruhsal  uyanışı ve Ruhun Karanlık Gece'sini  yaşadıktan sonra ruhsal alana tökezleyerek düşüyoruz. Farklı manevi uygulamalarla denemelere başlıyoruz ve uygulamalardan bazılarının acılarımızı hafiflettiğini farkediyoruz. Çektiğimiz ıstırapları azaltmaya yoğunlaşıyoruz ve şifa enerjileri, zen, yoga, astroloji, mistisizm vb. gibi birçok farklı alanı keşfetmeye başlıyoruz.

4. Aşama - Satori

"Satori" kelimesi, "anlık bir aydınlanma" anlamına gelen Zen Budistlerin kullandığı bir kelimedir. Satori, Gerçek Doğa'ya ya da Bilincin kendisine küçük bir bakış açısı; Ego'dan tamamen sıyrılma anı. Bazıları için bu deneyim korkutucu ve manevi büyümede durgunluk, diğerleri için, derin yaşam-değişikliği ve ruhsal büyümedir.

5. Aşama  - Yaşlı Olan Ruh

Belirli bir süre geçtikten sonra ruhsal farkındalığı geliştirmeye başlıyoruz. Bizi gerçek amaçtan uzaklaştıran, ağrı, korku ve ayrım döngüsünde sıkıştıran hile ve ruhal-şaşırtmaca pratiklerinin farkına varıyoruz ve daha sonra bizi KAYNAK'a (Yaratıcı) açan doğru uygulamaları öğreniyoruz. Gittikçe ruhsal olgunluk deneyimlerimiz artmaya başlıyor, öz disiplin, sabır ve odaklanma erdemlerini öğreniyoruz.

6. Aşama - Çözünme ve Yıkım

Bu aşamada, olmadığımız her şeyden vazgeçmeye başlıyoruz. Bu aşama sadece yıkıcı ve sınırlayıcı inançlarımızı ve davranış kalıplarımızı tanımlamakla kalmıyor, aslında onların gitmelerine izin vererek ışığın içeri girmesini sağlıyor. Bu süreçte lütuf, disiplin, güven, cesaret, bağlılık ve sevgi,  çok  önemli  rol oynuyor.

7. Aşama - Aramanın Sonu

Sonunda, duruyoruz. Ne olduğumuzun ve ihtiyacımız olan her şeyin hemen şu anda bulunabileceğini anlıyoruz. Bir şey olmak, bir şeyi kaybetmek, bir şeyler bulmak ve bir şeyleri başarmak için verilen çaba, arama, ortadan kayboluyor. Gerçeği, sevinci, barışı ve sevgiyi kendimiz dışındaki herhangi bir yerde  aramanın  yanılma olduğunu görüyoruz. Bizlerin veya Varlık Gerçekliğinin, her varlıkta ve her şeyde yansıdığını  görüyoruz. Ego hala mevcutken, egonun yalnızca bir araç olduğunun farkına varmaya başlıyoruz; kim olduğumuzun gerçeği değil. İkilemin ve egonun kavraması ile birlikte ve bunları aşan bir farkındalıkla, her şeyin koşulsuz sevgi ve herşeyi olduğu gibi kabul etme anlayışını geliştiriyoruz. Bu aşama nihai barış, özgürlük ve insanların "aydınlanma" olarak nitelendirdikleri aşamadır, ancak bütün bunların yanı sıra, durumu yaşayanlar böyle bir deneyimi kapsayan hiçbir etiket veya zihinsel yapının bulunmadığını bilirler.

Ego ölümü, ciddi, arındırıcı, derin ve paramparça eden  bir deneyimdir. Çok derin ve bu yaşamda deneyimlediğimiz her şeyin ötesinde olan, varoluş algısını tek bir anda değiştiren bir durumdur.

Umarım bu "aşamalar" daha iyi anlamanıza yardımcı olmuştur.

Son olarak, sizi ölümün kendisi hakkında biraz daha düşünmeye sevk edecek  güzel bir alıntı ile bırakacağım:

Ölüm, siz olmayan herşeyin kazınıp alınmasıdır. Hayatın sırrı, ölmeden önce ölmektir ve ölümün gerçekten hiç olmadığını anlamaktır.  (Eckhart Tolle)
 Aletheia Luna.
Çeviren:  Naci Gülşan

3 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. eğer bu yola girdiyseniz manevi egoya dikkat edin.
    osho'nun farkındalık ve sırlar kitabını (2) pdf okuyun.
    Ve Söylenenleri UYGULAYIN (oshoya önyargılı yaklaşmayın)
    zihinsizlik ve gizeme açılan kapı...
    kim olduğunuzu bulun.

    YanıtlaSil
  3. egomun ölüp ölmediğini bilmiyorum ancak astrolojiden baktığım kadarıyla ego ölümü denilen ve buna benzer olayların kendi haritamda çok bariz ve etkili olduğunu gördüm. Bunu 1 2 ay önce buldum. Ben önceden çok kibirli biriydim vs. ve 1 2 sene önce bir şeyler değişmeye başladı hiçbir şey hissetmiyordum herkese iyi davranıyordum kimseyi kırmamaya çalışıyodum ve kibrimin (ego) eskisi kadar olmadığını farkediyordum ama tamamen bitip bitmediğini anlayamayacağım tek korkum geri gelmesi çünkü çok zarar veriyor özellikle çevreme.

    YanıtlaSil