31 Mayıs 2020

Artık bir Işık İşçisi değilim, Bölüm 2 - Karma'nın “Efendi”lerine Egemen Olduğunuzu Söyleyin


Artık bir Işık İşçisi değilim, Bölüm 2 - Karma'nın “Efendi”lerine Egemen Olduğunuzu Söyleyin  
Bu makalelerde ortaya koyduğum şeylerin herkesin kabul edilmesinin zor olduğunu biliyorum, ancak nereye götürürse götürsün, "Gerçeğe" adadım kendimi.

Karma'nın "Efendileri"
Karmanın Efendileri (lords of karma) olarak bilinen sahte ışıklı Yozlaşmış-Yaratıcı'nın parazitleri, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın dışında karşılaştığım en kötü özgür irade ihlal edicileridir. Bunlar, Varlıklara Yozlaşmış-Yaratıcı'nın sisteme girip çıkmalarına izin veren veya reddeden birincil kapı görevlileridir ve bu nedenle afişe edilmelidirler. Karma doğal hukukuna olan sapkınlıkları çok şaşırtıcıdır, bu makalede sadece küçük bir bölümünü kapsayabileceğim. İlk olarak söyleyeceğim şu, Varlıkları Evrensel Yasayı açıkça ihlal ederek tekrar, tekrar ve tekrar reenkarnasyona zorlamaktan sorumludurlar.
Yozlaşmış-Yaratıcı'nın köleleştirme sisteminin dışındaki “Özgür Evren” de, bir Varlık seçtiği herhangi bir gezegene enkarne olmakta özgürdür.
Bir Varlık fiziksel yaşamı sona erdiğinde (yüzlerce, belki de binlerce yıl sonra), dinlenmek için Sonsuz Kaynak'a geri döner ve daha sonra öğrenmeye ve büyümeye devam etmek için ne yapmak istediğine karar verir. Bu sürecin hiçbir yerinde hiyerarşik bir kontrol, karma "efendileri" gibi manipülatif Varlıklar grubu yoktur.
Benim "efendiler" (Lords) kelimesinde kullandığım tırnak işareti, onları bu şekilde adlandırmaya tenezzül etmediğim anlamına gelir. Yani her zamanki tarzımda, bu Varlıklara yeni, biraz alaycı bir isim verdim: Karma Tezek’leri. Bunları birkaç ay önce, zorladıkları dayatılan kontratların derin katmanlarını kaldırdığım andaki bir tesadüften sonra bu şekilde isimlendirmeye başladım. Sürecin bir noktasında onlara zorla, "Gördüğüm en büyük b**ksun. Sana HİÇ BİR ŞEY borçlu değilim, manipüle ettiğin her bir Varlığa ödeyemeyeceğin kadar borçlusun! " dedim. Bu noktada apar topar ayrıldılar.
Karma Tezek’leri adı iyi yakıştı. Her ne kadar çocukça olsa da, sanırım uyuyor ve umarım onları siz de aynı şekilde görüyorsunuzdur, böylece şimdi ya da daha sonra fiziksel alemden ayrıldığınızda onlar tarafından aldatılamayacaksınız. Bu yeniden adlandırmayı bitirdiysek, Karma Tezek’leri olan bu Varlıkların manipüle etme yollarından bazılarını inceleyelim.



"Işık Değerlendirme" Dolandırıcılığı
Karma Tezek’lerinin bir Varlığa, neredeyse sonsuz reenkarnasyonunu kabul ettirmek için kullandığı birincil araç (sahte) "Işık Değerlendirmesi"dir. Bir insanın vücudu öldüğünde, ruhu astral alemlere taşınır ve daha önce büründüğü kimliklerinin çoğunu ortaya dökerek değerlendirme başlar.
Eğer bu sürecin kesintisiz olarak gerçekleşmesine izin verilirse, o Varlığın Gerçek Işığı, içinden ortaya çıkarak bu enkarnasyonda yaşanılan sınırlayıcı inançlar katman katman değerlendirilebilinir.
Bununla birlikte, Yozlaşmış-Yaratıcı kontrol sistemi alemlerinde olan şey; Karma Tezek’leri, ışığın Varlığın içinden çıkmasını engelleyerek, onları renkli, göz kamaştırıcı bir görüntüde olan bir dış ışıkla kuşatmaya başlarlar. (Bu yüzden ölüme yakın deneyime sahip insanların çoğu bir ışık tünelinden geçtiğini söylerler) Göz kamaştırıcı dış ekran, dikkat dağıtarak Varlığın içinden ortaya çıkan ışıktan uzaklaştırıp frekans kenetlemesi ve enkarnasyonları sırasında maruz kaldıkları dini programların aktivasyonu yoluyla sizi hipnotize eder.
Karma Tezek’leri ve Baş (Cin) "melekler" ve "yükselmiş üstatlar" gibi Ruhsal Yalancı-Meleklerin diğer üyeleri genellikle bu süreçte arka planda bulunacaktır. Birey evrensel  bir sevgi ve birleşmişlik hissi ile doldurulurken, onlara bu hissin, onları çevreleyen dış "Işık Varlıkları"ndan geldiği söylenir.
Bununla birlikte, bu Evrensel Bir'lik ve sevgi duygusu aslında Varlığın İÇİNDEN ortaya çıkmaktadır ve bu onlara Karma Tezek’leri  ve Yalancı-Melekler  tarafından geri yansıtılmaktadır. Bireyin neler olup bittiğini etraflı düşünecek zamanı yoktur, çünkü hızla sürecin "değerlendirme" aşamasına geçerler. Kişinin yaşamı boyunca yaşayıp deneyimlediği hayal kırıklıklarına, yerine getirilmemiş arzulara, acı verici deneyimlere ve yaralayıcı eylemlere odaklanan küçük bir filmi gösterilir.
Bu taraflı ve manipüle edilmiş "yaşam değerlendirmesi" sayesinde Varlık, yaşamları hakkında kötü hisseder, bu tam olarak Karma Tezek’lerinin istediği şeydir.
Kişiye, hayatlarındaki pek çok şeyde başarısız olmalarına rağmen, bir kez daha geri dönme ve yeni bir enkarnasyonda "işleri düzeltme" şansı verileceği söylenir. Bu durumda varlık, kurtuluş için bu şansa minnettar olur ve Karma Tezek’lerinin kendine tekrar enkarne olmak için sunduğu anlaşmaları kabul eder.
Eğer Hıristiyan tipi bir beyin yıkama ortamında büyümüşse, "İsa ve meleklerle" karşılaşacaklar, fakat "henüz cennetin krallığına girmeye layık olmadıkları" söylenecek.
Tabii ki, cehenneme gönderilme korkusu, inanç sistemlerinde o kadar güçlü ki, reenkarne olmaya cani gönülden razı olurlar ve gerçekte Yozlaşmış-Yaratıcı'nın krallığı olan sözde "Tanrı'nın krallığına" girmek için "layık" olma şansına can atarlar.
Reenkarne olmayı kabul ettikten sonra, Varlık reenkarnasyonu beklemek için orta ila üst astral alemlerde bir "cennetsel aleme" gönderilir. Bu bölge, doğa benzetmeleri, güzel manzaralar ve zamanları geldiğinde bu Varlıkların dünyaya geri dönmesini sağlayan "koruyucu meleklerin" bir kadrosu ile güzelce dekore edilmiştir. Tabii ki, bu "koruyucular" aslında sürülerine bakan asalak koyun çobanları dır ve bu alemde tutulan Varlıkların başka bir yere gitmesine izin verilmez.

Bitmeyen Daha Fazla Negatif Karma Yapmaya Dönüş
Bir bireyin yaşamının içeriği, iyileşmemiş yaralar ve yerine getirilmemiş arzular, onları reenkarne olmaları gerektiğine ikna etmek için yeterli değilse, daha da yüzsüz bir aldatma sunulur. Onlara, kendilerine korkunç suçlar işledikleri geçmiş yaşamları gösterilerek bu kötü karmayı "çözmek" için elverişsiz koşullara enkarne olmaya devam etmeleri gerektiği söylenir.
Gerçekte, gösterildikleri hayat onların DEĞİLDİR, daha ziyade enerjik sorumluluk almaktan kaçınmak için onlarla sözleşme yapan Yalancı-Melekler ile yakından uyumlu olanların eylemleridir bu gösterilen hayatlar.
Bu suçluların kötü niyetli enerjisinin bir kısmı, bir zamanlar berbat bir suçlu olduğuna inandırılmak için oyuna getirilen bireye yansıtılır.
Bu Varlık daha sonra (sözde) yaptıkları “kötü karmayı” “dengelemek” için anlaşmalar yapar,  boyun eğdirmek ve köleleştirmek için tasarlanmış bir yalan olduğunu asla fark etmez. Bu, Varlığın reenkarne olma anlaşmasını zorla kabul ettirmek ve işlemediği suçların sorumluluğunu aldırmak, kişinin sonraki yaşamının gereksiz zorluklarla dolu olmasını sağlamak için yapılır.
Bu bitmeyen Karmaya dönüş, aynı zamanda, Yalancı-Melekler ile hizalanan karanlık büyücülerin, kendi eylemlerinin tepki görmesini önler. Bu dönüş aynı zamanda, kitle zihin kontrolü ve medya manipülasyonu biçimlerinde gezegenin nüfusu üzerine büyük çapta kullanılır. Bunu tam açıklamak için ayrı bir makale yazmak gerekir, kısaca bunun nasıl yapıldığının temel mekanizması, medya, kurumsal logolar (gizemli mühür), finansal sözleşmeler, deniz yasası (ABD için) ve diğer "matris kurumları" ile yapılan bilinçaltı anlaşmalarına gömülüdür.

Zorunlu Yozlaşmış-Yaratıcı'nın Giriş Kontratları
Karma Tezek’leri tarafından yapılan sözleşmelerin çok daha önemli bir yönü de, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın alanına giren Varlıkların bu sisteme girebilmek için yapmak zorunda kaldıkları orijinal "giriş kontratları"dır. Yozlaşmış-Yaratıcı sisteminin içeriden yıkılmasına yardımcı olmak için birçoğumuz buraya, “Özgür Evren”den geldik. Yalancı-Melekler de, bu “Özgür Ruhlar”ın etkinliklerini sınırlamak için, kapsamlı ve zorunlu bir anlaşma listesi uygulamaya koydu.
Bu giriş anlaşmaları, enkarnasyonları sırasında enkarne olan Varlığı hedef alan, belirtilmemiş zorlukları da içerir. Sadece aşağıdakiler ile sınırlı olmamak üzere, bunlar: kötü ebeveynlere doğmak, fiziksel istismar, cinsel istismar, psişik saldırılar, eterik emplantasyon, rüya manipülasyonu, sahte ışığın "ışık işçisi topluluğuna" dahil edilme, ilişki sorunları, sağlık sorunları, para sorunları, fiziksel kaçırma ve emplantasyon, özsaygı eksikliği ve çok daha fazlası.
Gelen Özgür Evren Varlıklarının çoğu, bu sınırlamaların üstesinden gelebileceklerinden oldukça emindi, bu yüzden sözleşmeyi imzaladılar.
Gerçekten çok fazla seçenek yoktu, ama bazılarımız diğerlerinden daha çetin müzakere ettiler ve bu ölümcül anlaşmalardaki maddelerin daha azını kabul ettiler, ama hiç kimse "anlaşmadaki negatif hükümlerin en azından birkaçını imzalamadan" gelmedi buraya. Kaç tane zorunlu giriş anlaşmamız olduğuna bakılmaksızın, başkalarını iyileştirilmek, uyandırılmak ve aynı zamanda Yozlaşmış-Yaratıcı'nın yapısını içeriden yıkmak için seçtiğimiz görevlerde kararlı olmak ve devam etmek için tüm bu sözleşmeleri kaldırıp iptal etmek çok önemli.





Kontratları İptal Etme
Kontratların ortadan kaldırılmasında kullandığım ve başkalarıyla paylaştığım süreç bu. Yozlaşmış-Melekler, bu anlaşmaların kopyalarını çeşitli alemlerde gizlemektedir, bu nedenle bu süreçte kararlılık önemlidir. Bu süreci Egemen İç Benliğinizden (Yüksek Benlik, İlahi İç Benlik vb.) yapmanız ve bu süreci kendiniz yapmanız da önemlidir. Sadece iptal bildirimlerini okumak işi bitirmez. Arzu ettiğimiz değişiklikleri etkilemek için irademizin gücünü kullanarak bu sürece bilinçli olarak katılmalıyız. Anlaşmaları iptal etmeye başladığında, zaman içinde daha fazlasını bulmak için daha derine inmenin çok daha kolaylaştığını gördüm. Kontratlardaki hükümlerin daha zor bulunabilmeleri için birçok parçaya bölündüğünü unutmayın. Örneğin, kontratta zor romantik ilişkiler yer aldığında, bu zorluk; ebeveynlerle, kardeşlerle veya arkadaşlarla vb. olan ilişkilerinin hepsini kapsar. Bunların hepsi birer ayrı "kontrat maddeleridir" kontratları iptal ederken bunların ayrı ayrı belirtilerek iptal edilmesi gerekmektedir.
Bu yüzden her kontrattaki maddeden bir anda kurtulma telaşında olmayın. Acele etmeyin, sizi etkilediğini her hissettiğinizde günlük gözden geçirerek üzerlerinde çalışın. Aşağıda özetlenen süreç, yaptığım enerji temizleme çalışmalarının temelini oluşturan Kendiliğinden Temizleme Sistemi, Seviye 1 ve Seviye 2'yi kapsamaktadır. (Yazılıp düzenli okunacak olan karma iptalleri metinlerinde dikkat edilecek hususlar veya öneriler-Naci)

-İlahi İçsel Ben'in Egemenliğinin gücünde kararlı ol. Kalbinizdeki "İlahi İç / Yüksek Benlik’inizin ışığını genişletin, Kalbin Bağımsız küresi içinde bedeninizi kuşatın.
-Dünya'nın Merkezi, Galaksi Merkezi, Sonsuz Kaynak ve İlahi Kaynak Işığının Kuvvetleri ile birleşin, bağlanın.
- Galaktik Vakum'dan her şeyi Galaktik Merkeze almaya hazır olmasını isteyin. (Galaktik Vakum, alınması ve dönüştürülmesi gereken her şeyi vakumlayan bir Galaktik Merkez enerjinin huni şeklindeki bulutudur.)
- Bu zaman çizelgesinde "kurban gibi hissetmek" (veya başka herhangi bir şey) ile ilgili tüm kontratları ve geçmiş, şimdiki ve gelecekteki diğer tüm zaman çizelgelerini ve tüm boyutları, yoğunlukları, seviyeleri, alemleri ve gerçeklikleri hayalinde canlandırın.
- Kontratların tüm hakların iade hükümlerini, kopyalarını, yedeklerini, yansıtmalarını, anlaşma kopyalarını vb. ortaya çıkarın.
-Böyle bir beyanda bulunun, "Bağımsız Benliğimin İç Otoritesinden, TÜM kontratların geçersiz ve hükümsüz olduğunu ilan ederim. Bu kontratların TÜMÜNÜ ve daha önce adlandırılmış bütün anlaşma kopyalarını, hakların iade hükümlerini, orijinal kopyalarını, yedeklerini, yansıtmalarını vb. iptal edin."
- "Bu kontratlar ile alınan TÜM enerjimi geri alıyorum" diyerek duyuruda bulunun. Enerjileriniz, özünüz, ruh parçalarınız vb. size geri döndükçe onları kalp merkezinizde yeniden birleştirin.
- Emrediyorum; "Tüm bu kontratları ve daha önce Galaktik Vakuma adı verilen tüm tarafları Galaktik Merkeze dönüştürmek üzere gönderiyorum"deyin.
- Bu kontratların tüm "anlaşma kopyalarını" öne çıkarın ve dönüşüm için galaktik vakuma gönderin. Bunlar, bu anlaşmalar yoluyla enerjinizi az miktarda süzen parazit Varlıkların ellerinde bulundurdukları anlaşmaların kopyalarıdır. Bu Varlıklardan bazıları, size yetki vermek için karmanın "efendileri" olduğunu iddia edebilir. Onların yalanlarına inanmayın.
- Yozlaşmış-Yaratıcı'nın Varlıklarına söyle: "Ben Egemenim."  Parazit ' konak'a gereksinim duyan' Varlıklar, bu şekilde hepinizi uyarıyorum, enerjimi tekrar etkileyen eylemlerinizi YASAKLIYORUM. Eğer Egemen Enerji alanımı çiğnemeye kalkışırsan, dönüşüme uğraman için seni zorla Galaksi Merkezine yollarım.  Dönüştürme, başınıza gelen en iyi şey olsa da, içinizde kurtarılacak ve dönüştürülecek hiçbir şey kalmamışsa artık gün ışığına çıkamazsınız.
- Daha sonra, bu Yozlaşmış-Yaratıcı'nın konak gereksinimi duyan Varlıklarına, Galaksi Merkezine alınarak dönüşüme uğrayacakları Galaktik Vakuma adım atma fırsatını sunun. Bazıları bu fırsatı, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın kontrolünden ve hiyerarşik kölelikten kurtulmak için değerlendireceklerdir.
- Beyan et; "Bu kontratlar ile ilgili TÜM izlenimleri, vücuda yerleştirilenleri, yüklemeleri, inançları, algıları, tutumları, kimlikleri, donmuş duyguları vb. ortadan kaldırıyorum." İlahi İçsel Benliğinizden, bilinçsiz akıldan, bilinçaltından geçerek ve tüm bu bileşenleri ve bu kontratlarla ilgili her şeyi kaldırmak için tüm bilinç alanınızdan geçen bir Galaktik Vakum yönlendirmesi  isteyin.
- Ardından, temizlediğiniz tüm alanları doldurmak için Gerçek Egemen İç Benliğinizin ışığını genişletin. Bu, gerçek kimliğiniz uzaklaştırılmış olan sahte yapıların yerini almasını sağlar.
- Bu sorunlu bölgeye enkarne olmak ve enkarnasyonunuzda Kaynak Işığı taşımak için Sonsuz Kaynak ile yaptığınız orijinal sözleşmeyi öne çıkarın ve orijinal haline getirin. Sevgi dolu gücü, bu orijinal anlaşmanın içine dahil ederek eski, yapay olarak dayatılan kontratlar ile ilgili kalan negatif yapılanmaları çözmesine izin verin.
- Tüm bunların en önemli kısmı bunu gerçekleştirmek için İSTEĞİNİZİN olmasıdır. Gerekirse biraz sinirlenin, sahip olduğunuz dürüst öfkeden yararlanın ve İSTEĞİ'nizin GÜCÜ’ ünü kullanın.
- Sık sık beyan edin: "Egemenim ve enerjimin alınmasına izin vermiyorum." "Ben egemenim ve hiçbir Varlığın ya da Varlık olmayan Yapay-Zeka'nın egemenlik alanımı ihlal etmesine izin vermiyorum."
(Bu tür kontratları yok etme metinleri hazır olarak internette bulunmakta. Bunlar İngilizce. Türkçe olana bu güne kadar rastlamadım. Bilen varsa lütfen bana bildirsin. İngilizce metinlerden birini belki ortaklaşa Türkçeleştirebiliriz-Naci)

Galaktik Vakum
Bu, günlük olarak sınırlayıcı enerjileri ortadan kaldırmak, Egemen enerji sınırlarımı korumak ve müşterilerime de aynısını yapmasını tavsiye ettiğim bir araçtır. Vakuma konulan herhangi bir düşünce formu, eterik implant veya ruhsuz Varlıklar, tekrar saf enerjiye dönüştürülmesi için Galaktik Merkeze götürülür. Galaktik Merkeze gönderilen ruhu olan tüm Varlıklar ya transforme edilir, karanlık taraflarından arındırılır ve iyileştirilir veya temel enerjiye geri dönüştürülür (yok edilir).
Her iki sonuç da benim için iyi, her zaman iyileştirilmiş olarak ortaya çıkmalarını destekliyorum, evrenin bir kez daha üretken üyeleri haline gelebilecek aklı Varlıklar. Bir Varlığın iyileşip iyileşmediği, ıslah edildiği veya yok edilip edilmediği, onlar ile Kaynak arasındadır. Bu kararı ben vermiyorum, sadece Galaktik Aynaya bakmaları için, eylemlerinin sorumluluğunu almak ve umarım iyileşmek ve akıl sağlığını kazanmak için galaktik bir kanal olarak hizmet ediyorum.
Bu Varlıkları bir kez, Egemen enerjimi ihlal etmelerine izin verilmediğini ve geri çekilmeleri gerektiği ya da onları Galaktik Merkeze göndermek için savunma gücü kullanacağım konusunda uyarıyorum. Birçoğu geri çekilecek, ancak daha sonra anlamak gündemlerine devam etmek için enerjik bir sonda veya "anten" göndermeye çalışacaklar. Bunu hissettiğimde, çok sayıda Galaktik vakum ile birlikte saldırı kaynağına giderek "ev temizliği" yaparım.
Bu parazit, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın Varlıklarının yaklaşık yarısı kurtarılabilir ve özgür Evrenin akıllı üretken üyelerine dönüştürülebilir. Bu Varlıkların korku, delilik, kontrol, köleleştirme, suistimal, manipülasyon, yıkım ve hiyerarşiye ne kadar maruz kaldıklarını göz önünde bulundurursak aslında oldukça iyi bir oran.

Evrensel Hukuk ve Savunma Gücü
Yeni (kafes) Çağ doktrininde çoğu, savunma gücü kullanımını dikkate almaz "ruhsal olmayan" ya da "evrimsiz" kabul eder. Görünüşe göre “iyi” bir yeni-çağ'cıdan, insanların ve parazit Varlıkların üzerlerinde yürümelerine, çalmalarına, enerjilerini almalarına, manipüle etmelerine / implant takmalarına ve karar verdikleri herhangi bir şekilde zarar vermelerine izin vermesi bekleniyor. Sadece bu değil, aynı zamanda "olumsuz duyguları"da bastırmalılar, böylece temelde bu tür suistimallerin "mutlu kurbanları" olacaklar. Bu manipülatif, aldatıcı “öğretme” sahte ışıktan gelir, hiçbir şey gerçek hakikatten daha değerli olamaz.
Birincil Evrensel Yasa çok basittir: Tüm Varlıklar Egemendir ve yaratıcı dürtülerini istedikleri şekilde ifade etme özgürlüğüne sahiptir, ancak hiçbir Varlığın başkalarını ihlal etme ve onlara zarar verme hakkı yoktur.
Bu yasanın sonucu da çok basittir: Tüm Varlıklar Egemen olduğu için, olası saldırının ortaya çıkmasını durdurmak için gerekli olan her türlü gücü kullanarak, zarar vereni imha etme gerekse bile, zararı bertaraf ederek kendilerini koruma hakkına sahiptirler.
Ruhsal Yalancı-Melek'lerin köleleştiriciliği ve aldatıcılığı, Evrensel hukukun açık bir şekilde ihlalidir. Başka Varlıkları aldatılmayı ve köleleştirilmeyi kabul etmeye zorlayarak ve manipüle ederek ve de diğer Varlıkları karma yoluyla suçlarından sorumlu tutmaya ikna ederek, bir Varlığın eylemlerini kendilerine geri yansıtan Doğal "Çekim Yasası"ndan kaçınırlar.
Yalancı-Melek'lerin birçok aldatma katmanı olan BÜYÜK YALANI, Sonsuz Kaynak'tan ayrı olduğumuzu belirtmektedir. Sahte ışık Varlıkları daha sonra bu yasanın üzerine Evrensel Yasanın mevcut olmadığına, bireylerin kendi kendini savunma hakkına sahip olmadığına, Karma'nın "otoritesinin" iradesine boyun eğmeleri gerektiğine ve insanlar bir gün “Tanrı'nın krallığına” girebilmeleri için psikopat Yozlaşmış-Yaratıcı ve onun “meleksel” Varlıklarına ibadet etmeleri gerektiğini söylemekte.
Asıl gerçek şu ki, ASLA Sonsuz Kaynak'tan ayrı kalmadık, çünkü bu metafiziksel bir imkânsızlıktır. Bir Varlık bağlantılarını görmezden gelmeyi seçebilir, O'nun olmadığına inanabilir ve hatta bu bağlantıyı kopardıklarına inanabilir, ancak bir yalana inanmak onu doğrulamaz, çünkü Gerçek göreceli değildir.
Mecazi bir örnek olarak, bir grup insanın sadece bir OKSİJEN TÜPÜ’ünden  hava soluyarak kendilerini atmosferden ayırmaya karar verip vermediğini düşünün. Gerçekten atmosferden ayrı mı? Hayır. Görünüşe göre ayrı bir hava kaynağını soluyor olsalar bile atmosfer içinde hala varlar.
Bununla birlikte, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın Varlıkları Kaynaktan ayrılma yanılsamasına tamamen bağlı kalmıştır, alternatif bir enerji kaynağı bulmuş olmalılar ki bunu da insanlıktan şu yollar ile almaktalar; ibadet, hayranlık, inançlar, karşılıklı bire bir yapılan sözleşmeler, çarpık cinsellik, aldatma, kargaşa, duygusuzluk, mücadele, acı, ıstırap, nefret, ölüm, vb. (Bu örnekteki parazit Varlıklar için yapılan sıralama enerjik "gurme yiyecek"lerden "abur cubur" yiyeceklere doğrudur).
Yalancı-Meleklerin istediği en SON şey, insanlığın Evrensel Hukuk anlayışını kavraması ve aldatma yoluyla ne kadar kapsamlı köleleştirilmiş olduğunun farkına varmasıdır. ANINDA "Ben Egemenim ve HİÇ BİR Varlığın enerjimi benden almaya hakkı yoktur" diyoruz. Oyun temelinden değişir. Kaynağın Egemen Bireyleri olduğumuzu bilerek, kendimizi koruma hakkı da dahil olmak üzere Egemen Haklarımızı kullanabiliriz.

Doğru ve yanlış
Yeni - Çağ hareketini aşılayan bir başka sahte ışık öğretimi, doğru ve yanlış diye bir şeyin olmaması, her şeyin bize bir ders vermek için var olan bir deneyim olduğudur. Olumsuz koşullardan değerli dersler çıkarabileceğimiz doğru olsa da, bu sürekli olarak ezilmek, manipüle edilmek, implant yerleştirilmek, aldatılmak, köleleştirilmek ve enerjimizin alınması gerekli veya arzu edildiği anlamına gelmez. Bunlar, insan ırkının hali hazırda yeterinden fazla deneyimledikleridir.
Evrensel Hukuk anlayışıyla, bize zarar vermeyen başka bir varlığa zarar vermenin yanlış olduğunu biliyoruz. Ayrıca birlikte çalışmanın ve başkalarıyla işbirliği yapmanın genellikle doğru olan şey olduğunu anlayabiliyoruz. Bu basit kavramlarla, zihnimize yapışan, insanlığa verilen inanılmaz acıların tamamen kendi hatası olduğuna ve de harika bir öğrenme deneyimi olduğuna inandıracak olan Yeni (kafes) Çağ öğretilerinde sunulan çarpıtılmış "mantığı" söküp atmalıyız. Ayrıca Yeni-Çağ öğretisi, başkalarının acılarını hafifletmelerine yardımcı olmamalıyız demekte.   
Afrikalı-Amerikalı kölelerin harika öğrenme deneyimleri mi vardı? Onlardan önce, peki ya İrlandalı ve İskoç senete bağlı kontratlı hizmetkarlar? Kralın kaprisinde dolayı veya dalkavuklarının birinin istemi ile idam edilebilen ortaçağ köylülerine ne dersiniz? Hayır, bu insanlar açıkça köleleştirildi, yapılanlar daha doğru bir tabir ile "yanlış" uygulamalardır.
Benzer şekilde, insanlık, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın Sahte-Melekler'lerine köle olarak hizmet ederek harika bir öğrenme deneyimine sahip olamaz. Buradan kesin bir şey öğrendiğimiz de doğru, o da, yeni Egemenliğimizi nasıl ilan edeceğiz ve köle olmayı nasıl durduracağız!





Hiyerarşi
Bu dünyevi ve metafizik sorunların en önemli köklerinden biri hiyerarşi kavramıdır. Dünyada baktığımız her yerde, (genellikle erkek egemen) hiyerarşik organizasyon sistemi var. Hiyerarşi, kendimizi ve dünyamızı iyileştirmeye başlamak için aşmamız gereken sinsi, bizleri yetkisizleştiren bir otorite, itaat ve kölelik sistemidir.
Keza, köleliği, boyun eğmeyi ve körü körüne itaati teşvik eden "ruhsal" hiyerarşileri de aşmalıyız. Bunlar, bozuk Yozlaşmış-Yaratıcı ve onun Cin-Meleklerinin dalkavukları, sahte yükselmiş üstatlar, Dünya Dışı Varlıklar, iblisler, vb. gibi yaşam gücünü tüketen ve sonunda sadece yıkım bırakan yozlaşmış hiyerarşinin nihai temsilidir.
Metafizik hiyerarşiyi aşmak, kendini özgürleştirme / temizleme, kendini tanıma, Evrensel ve Dünya Doğal Kanunu hakkında bilgi edinme ve Egemen İrademizi kullanma sürecidir. İlk olarak, tüm yaratılışın İlahi Sonsuz Kaynağının bir parçası, uzantısı olduğumuzu bilmeliyiz. Bunu sadece entelektüel düzeyde düşünmekle kalmayıp, kendi dışımızda meşru bir otorite olmadığını fark etmeliyiz. Evrensel Hukukun anlaşılması uyarınca, bir başkasına zarar verebilecek eylemleri kışkırtmamızı yasaklayan yalnızca, iç otorite ve öz yönetim vardır.
Aydınlanmış Öz Yönetim ve Evrensel Hukuka bağlılık özgür bir toplumun temelidir. Sadece bu temel ile başkalarına zarar vermeyen davranışları kontrol etmek ve düzenlemek için, başkalarına "otorite uygulama" ego tuzağından kaçınabiliriz.
Sadece aydınlanmış öz yönetimle sorunları çözmek ve kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak için işbirliği yapma ve herkese fayda sağlayan bir dünya oluşturma arzusunu gündemde tutan tamamen yeni bir toplum türü oluşturabiliriz. Bu, sürekli gelişen, birlikte-yaratacağımız, haşır neşir oldukça devamlı keşfedip ortaya çıkaracağımız bir süreç olmalı.
Hiyerarşik olmayan, tek düzeyli, kendi kendini organize eden bir sürece dahil olan tüm bireylerin, gönüllü katılımı ile ücretsiz bir şekilde kabul gören, her fikrin test edilmesi ve uygulanması gerekir. Bu tamamen yeni bir düşünme, örgütleme ve eyleme geçme yolunu gerektirir ve tüm eski merkezin, yukarıdan aşağıya otorite modellerinin terk edilmesi gerekir, çünkü daha önce de gördüğümüz gibi, dünyaya tek bir "en iyi sistem" dayatma girişimleri her zaman baskı ile sonuçlanarak başarısız olacaktır.
Her bir insanın içinde , hiyerarşi ve dış otorite köleleştirme sistemlerinin zincirlerinden kurtarma, birlikte çalışma ve gıda, su, elektrik, barınak, giyim, ulaşım ve bilgi gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için çözümler üreterek özgürleştirme yatar. Başkalarının haklarına ve sınırlarına saygı duyan egemen bireyler olarak işbirliği yapabiliyorsak, tüm bu ihtiyaçları desteklemek için kendi kendine üreten sistemler yaratılabilir.
Dünyamızda böylesine bir değişim hepimizin egemen olduğunu  bilmemize, egemenliğimizi ilan etmemize, köle olduğumuzla ilgili olan düşünce programımızı silmemize ve bundan sonra gezegendeki herkesin azami güçlenmesini hedefleyen egemen bireyler olarak işbirliği içinde çalışmasına bağlıdır.

Egemenliğin İlanı
Egemenliği ilan etme ve psişik yapımıza gömülü olan yanlış programlamayı çok boyutlu kontrolden çıkarma süreci zaman ve sürekli çaba gerektirir. Her gün "Ben Egemenim, ben özgürüm.  Beni sadece ”Ben” yönetebilirim" diye beyanda bulunmalıyız. (Ya da egemen olduğunuz için, onu ifade etmek istediğiniz başka herhangi bir yol.)
Ayrıca, dışımızdaki otoritelere gücümüzü vermek, gereksiz acı veya sınırlamaları deneyimlemek, BİZİM olmayan "karmik" yükleri  taşımak v.b. için bilinçli veya bilinçsiz olarak yaptığımız tüm anlaşmaları iptal etmek ve bunun için gereken ruhsal-temizleme çalışmasını da yapmalıyız. Bu hızlı bir süreç değil ve ben günlük olarak gereken kendi ruhsal-temizlememi yapıyorum.
Yalancı-Melekler özgür iradeye, sağlıklı sınırlara ya da onlara HAYIR deme hakkınıza saygı duymaz. İstediklerini elde etmek için mümkün olan her türlü manipülasyon, zorlama ve kaba gücü kullanırlar. Ataerkil hiyerarşik Varlıklar bu şekilde çalışır. (Hiyerarşi ve ataerkillik kelimelerindeki benzerliklere ve "archon" (Cin)etkisine dikkat edin.) Ataerkilliğin saldırgan, zorbalıkla hükmeden enerjisi,  her Varlığın her yönünü kontrol etmeyi, mümkün olduğu her şeyi alıp tüketmeyi amaçlamaktadır.
Bu, fiziksel olarak yolsuz hiyerarşik hükümetler,  gizli toplumlar, insanları ve çevreyi sömüren şirketler tarafından temsil edilmektedir. Metafizik olarak, Yozlaşmış-Yaratıcı ve onun köleleştirilmiş köleler birliği ki Karma-Tezekleri, kontrol şebekesinin sadece bir bölümüdür.
İşte bu yüzden, karmanın sinir bozucu "lordlarına" ve TÜM Yozlaşmış-Yaratıcı'nın parazitlerine EGEMEN olduğunu hatırlatmak ve egemen gücünüzü bu ifadeyi desteklemek için kullanmaya istekli olmak çok önemlidir. Sevginin dilini konuşmuyorlar, bu da isteğimizi anlatabilmek için biraz güç kullanmamız gerektiği anlamına geliyor.

Ben Böyle Görüyorum…
Bunları ortaya çıkarmak, evrendeki en kötü niyetli Varlıkların yüzüne dik dik bakmak ve onlara Egemen olduğumu ve onların egemenliğimi ihlal etmelerine izin vermeyeceğimi söylemek zor.  İşe bakın ki, bazı açılardan bu ifşayı halkla açık bir şekilde paylaşmak daha da zordur.
Pek çok insan, onlara ne yapacaklarını, nasıl düşüneceklerini ve nasıl yaşayacaklarını söyleyen sahte ışıklı "yükselmiş üstatları, Dünya Dışı Varlıkları ve melekleri" memnuniyetle kabul etmektedir.
Bu insanlara oldukça basit bir şekilde söylüyorum: İnanmak istediğiniz şeye inanın, ama ben GERÇEĞİ BİLMEK üzerinde çalışmaya ve gücünüzü verdiğiniz Varlıklar tarafından insanlığa yapılan yanlışlıkları düzeltmek için uygun EYLEM'de bulunmaya devam edeceğim.
Her Aldatmacaya, asalaklığa ve köleleştirmeye karşı çıkmak için harekete geçen Özgür Evrenin Egemen Varlıklarının yanında (altında değil) egemen bir varlık olarak Hakikat'i temsil etmeyi seçiyorum. Yanımda olacak ve bizimle eyleme geçecek olanlara teşekkür ediyorum.
Sevgiler,
Cameron Day
Çeviri: Naci Gülşan

24 Mayıs 2020

Artık Niye Ben Işık İşçisi değilim, Bölüm 1





Ön söz: Sanırım, Ruhsal farkındalığın basamaklarında ilerleyen herkes içinde bulunduğumuz düzenin yozlaşmış olduğunda hem fikirdir. Yazar bu düzenin yaratıcısının gerçek yaratıcı ile hiçbir ilişkisinin olmadığını söylemekte. Gerçek Yaratıcının müdahale edemediği sahte bir düzen. Bu yaratıcıya “Yozlaşmış-Yaratıcı” demekte yazar. Ve bu yaratıcıya hizmet eden meleklere de “Ruhsal Yalancı-Melekler” demekte. Gerçek Yaratıcı ile olan bağları kopuk olduğundan bu Varlığa ve Yalancı -Yaratıcı'nın yandaşlarına tapanlar, yaşam enerjilerini kendilerinden daha düşük Boyutlardaki Varlıkların ibadet ve acılarından almaktalar. Aldatmanın olmadığı gerçek Evrende hiç kimse onlara ibadet etmez, ancak Yozlaşmış-Yaratıcı'nın yanıltıcı “alt evreninde” olur bütün bunlar. –N. Gülşan-

Artık Niye Ben Işık İşçisi değilim

Dünya gezegeni ve Evrendeki köşemizin çoğu çok uzun zamandır bir büyünün altında, tüm yaratımın Sonsuz Kaynağı ile bağlantılı olup olmadığımız konusunda zihnimizde şüphe uyandıran bir büyü. Büyü, kendimizi yalnız, savunmasız ve izole hissetmemize neden oluyor - Cennetsel Diyarlardan acımasız, birbirini yiyen dünyaya atıldık. Bu büyü saf hayal ürünü ve çok büyük aldatmacadır, ancak bizi ve diğer dünyaları derinden etkiledi.
Bu holografik büyünün içindeki içsellik, ikilik ve kutuplaşmanın yaşamın doğal yönleri olduğu ve dualitenin bir tarafına ya da diğer tarafına hizmet etmek gerektiği fikridir. Bu zarif, basit çift baskı o kadar belirgin hale geldi ki, ortaya çıkan daha büyük holografik büyüyü gözden kaçırdık. Gerçekten de, hologramın görünümünü hep birlikte kaybettik ve bunun gerçekliğin toplamı olduğuna inanmaya başladık.

Karanlık  (Sahte) Işığa Karşı - Evren Yaratıcısının İkiliği

Mümkün olan en geniş ruh yelpazesini yakalamak ve kontrol etmek için, Yozlaşmış-Yaratıcı, ajanlarını görünüşte karşıt iki takıma böldü: Karanlık'a karşı (sahte) Işık.
Herkes bir aziz olamaz, Onun büyüsü altında olduğu sürece, Yaratıcının içinde günahkarlar da yer olmalı. Yaratıcı için önemli olan,  nerede olursan ol, Yaratıcıya veya ajanlarından birine, yani Işık ve Karanlık'a, ibadet etmemizdir.
Bu kozmik, çok boyutlu dramada hiç şüphesiz duyacağınız birçok isim var: Lucifer, Jehova, Beelzebub, Baş Melek Michael, Şeytan (Lucifer'den farklı dostum), Ashtar, düzinelerce Baş (Cin) melekler, sözde yükselmiş “ustalar” ve diğer çeşitli kanallardaki varlıklar.
Bu varlıkların bazıları karanlık için, bazıları (sahte) ışık için çalışırken, sonuçta hepsi onları kontrol eden Yaratıcı için çalışıyorlar. Bu, aslında, arkon (cin)'ların büyük sırrıdır: Onlar sadece “kötü, şeytani Varlıklar” değil, aynı zamanda melek ve yükselmiş üstatlar gibi davrananlardır da…

Bütün Bu Kontrolün Amacı Nedir?

Yozlaşmış-Yaratıcı, yavaşça ölmekte olan, yapay olarak uyarılmış bir ayrılma bilincinin düzensizliğe doğru giden bir sistemidir ve sistemin varlığını korumak, enkarne olan ruhlardan toplanan enerjiye bağlıdır. Mümkün olan en yüksek miktarda ruh enerjisini hasat etmek için, büyüsü altında olan bir dünyada enkarne olan her şeyin, Yozlaşmış-Yaratıcının enerjisini karşılamak ve bir “ruh pili” olarak hizmet etmesini sağlamak için Karanlık-Işık ikilemi yarattı. “İyi” ruhlar (sahte) ışık peşinden koşacak ve “kötü” ruhlar karanlık peşinden koşacaklardı, ama hepsi aynı sisteme hizmet ettiklerini bilmeyeceklerdi.
Dualite oyununda Karanlık ve Aydınlık yollardaki katılımcılar için başlatılan ilginç, yükselerek ulaşabilinecek varoluş "yoğunluk"ları (Boyutlar) ortaya çıktı. Bu yoğunluklarda hareket eden Varlıklarda bir başarı elde etme hissi oluştu. Aslında yapılan yolculuk sadece Yozlaşmış-Yaratıcısının yanılsama labirenti içinde olmakta. Hiyerarşinin daha yüksek seviyelerindeki oyuncular, "kendi kendine hizmet" eden bir sistemde olduklarını biliyorlar, ancak bu oyunda iyi durumdalar, çünkü sahip oldukları gücü kullanıyorlar ve hiyerarşinin aşağı katmanlarında olan Varlıkların yaptığı ibadetlerden enerji alıyorlar.

“Ruhsal Hiyerarşi” hakkında?

Kanal yolu ile ilişki kuran varlıkların çoğu, “baş melekler”, “yükselmiş üstatlar” ve “pozitif Uzaylı”lar (sahte) ışık tabanlı “Ruhsal-Hiyerarşi” ile bağlantılı olduklarını iddia edecektir. Bu kanal mesajları beş para etmez ve her gün artarak geliyor. Kirli küçük bir sır; bu Varlıklar yozlaşmış-Yaratıcıya minnettar ve herhangi bir resmi dini yapı ile ilişkilendirilmek istemeyen insanlar üzerinde psikolojik bir savaş yürütmektedir.
Diğer bir deyişle, “yeni-çağ”; bu öğretilere “inananların” ruh enerjisini “yükselmiş” öğretmenlere yönlendirmek için tasarlanmış çok boyutlu bir psikolojik operasyondur.
Sırlarından bir diğeri, “hiyerarşilerinde” sözde “yükselmiş üstatlar”ın çoğunun asla bir insan enkarnasyonu yaşamadığıdır. Bunlar ibadet enerjisini toplamak için oyun oynayan inanılmaz aldatıcı Varlıklardır.  Aldatmanın olmadığı gerçek Evrende hiç kimse onlara ibadet etmez, ancak Yozlaşmış-Yaratıcının yanıltıcı “alt evreninde”, iyi kalpli insanları kandırarak onların sevgi, bağlılık ve övgü enerjilerini alabildiler.
“Baş (Arkon) melekler” ise aşağı yukarı aynı kategorideler. Tüm yaratılışın Sonsuz Kaynağı ile uyumlu değiller, daha ziyade yaratıcı olarak poz veren daha önemsiz Varlıklardır: Yozlaşmış-Yaratıcı. Bu yüzden onlar melek değiller. Bu Varlıkların gerçekten aldatıcı doğasının onuruna onlara yeni, daha doğru bir unvan verdim: Ruhsal Yalancı-Melekler.

Karanlık Taraf Sahte Işığın İyi Görünmesini Sağlıyor

İki takım da ikna edici bir şekilde oynamalı ve karanlık takım öldürmek, tecavüz etmek, işkence yapmak ve yanına kar kalacak her türlü ahlaksız şeyi yapmaya hazır hain pislik rolünü gerçekten benimsedi.
Karanlık taraf inanılmaz derecede iğrenç tasarlanmıştır, böylece “iyi ruhlar”ın çoğunluğu, kutuplaşmanın diğer ucuna, sahte ışığın ataerkil dinlerinden birinin “sevgi dolu” kucağına ya da yeni- çağ dinlerine kaçacaktır, “Kanallar” ve “ustalar”sistemi ile birlikte.
Dünya, Yozlaşmış-Yaratıcı tarafından tam kontrol edilemeyen zor bir gezegen oldu. İnsanlar bir zamanlar Sonsuz Kaynak ve tüm yaşamla olan bağlantılarının çok farkındaydılar ve bu farkındalık, bu gezegendeki Karanlığın tüm saltanatı boyunca ruhsal bireyler tarafından korundu. Bu farkındalık Karanlık güçler tarafından “bizden sökülüp alınamayacağından”, insanların ruhsal doğasını seçmek için bir plan oluşturuldu.
Birincisi, ataerkil dinler oluştu ve mümkün olduğunca çok insana dayatıldı. Büyük dinlerden birine bağlı olmayan herkes, 50'li, 60'lı, ve 70'li yıllarda “yeni-çağ hareketi”nin temelini oluşturan “Teosofist hareket”in doğduğu son yüzyıla kadar, tarihin büyük bir bölümünde dışlanmıştı. Yeni- çağ hareketi, ataerkil dinin ikiyüzlülüğünden uzaklaşan birçok insanı çektiği için ivme kazanmaya devam etti.
Yozlaşmış-Yaratıcı, insanların yaşadığı iç karışıklıkların her birine “kolay bir cevap” veriyor gibi görünüyor. Eğer din bir bireyi bastırıp susturamıyorsa, yeni-çağ hareketi gündeme gelecektir. Yozlaşmış-Yaratıcının kontrol ettiği “bir taraf seçtiğimiz sürece” Yozlaşmış-Yaratıcı için her şey yolunda demektir. Bu yüzden her iki tarafa dahil olmayıp bu durumun aşıp, durumun ötesine hep birlikte ulaşmamız gerekiyor.

Kanal Yolu İle Bilgi Alanlar Aldatılıyor
Eğer dinin “kitlelerin afyonu” olduğu söylenebilirse, o zaman iletilen mesajlar “hoşnutsuz azınlığın mantıksız veya istenmeyen iyimserliği" olacaktır. Ruhsal Yalancı-Melekler'den gelen her kanal mesajı, kullanılan abartılı konuşmayı ve hikayenin konusunu kaldırdığınızda aslında aynıdır.

İşte birkaç satırda toplayabileceğimiz her modern kanal mesajı:

“Sevgililer, Ruhsal Yalancı-Melekler içinde hepimiz tarafından çok seviliyorsunuz. Sizinle yeniden bir araya gelmeyi özlüyoruz, çünkü uzun zamandır kayıp aileniziz. Güçlü kalın ve ışığınıza tutunun, çünkü varlığımızı yakında size göstereceğiz. Beklemeye (ve de acı çekmeye?) ve gelip sizi bu durumdan kurtarmamızı umut etmeye devam edin. Dünyaya geldiğimizde, yeryüzünde sizin için altın (kafes?) çağ oluşturacağız.”
Eskiden “Archon Melek Michael,” “Aziz Germain” vb. den gelen bu mide bulandırıcı yanlış bilgi verme, onların farkındalığının dışında, kanalları ele geçiren Karanlığın müdahalesinin bir sonucu olduğunu düşünürdüm. Daha önce “Gerçekten Bu Kanalda Kim Var” başlığı altında yazdığım yazıda o zaman anlamadığım şey, “gerçek pozitif varlıklar” dan gelen aktarımların karanlık tarafından engellenip bozulmadığı, mesajların Ruhsal Yalancı-Melekler'in “sahte ışık” Varlıklarından geldiğini anladım.

“Işık İşçileri” Adamakıllı Kullanıldılar

1998'de enerji temizleme alanına ilk girdiğimde, henüz icat edilmiş olan “ışık işçisi” terimini hiç duymamıştım. İlk olarak 2000'lerin başında duyuldu ve o zaman bana garip geldi. Şimdi nedenini anlıyorum: çünkü aslında Ruhsal Yalancı-Melek olan "Işık" bizi SAHTE Yalancı-Yaratıcının ikilemi için çalıştırmaya gayret ediyor.
Görüyorsunuz, şu anda “İlahi Ajanlar” dediğim Varlıkların Sahte-Yaratıcının yolsuzluklarını tamamen ortadan kaldırmak için büyük bir çabaları var. Bu gerçekleştiğinde, Sahte-Yaratıcı yoluyla güç kazanan tüm Varlıklar çalınan gücü kaybedecek ve aldatmacalardan oluşan propagandaları ile yüzleşmek zorunda kalacaklar. Hiçbiri bunun olmasını istemiyor, bu yüzden zekâlarında tüm çabayı zayıflatmak için parlak bir plan tasarladılar.
Plan basitti: Enkarne olan tüm İlahi Ajanlara, genellikle rüya durumunda ama bazen “ET kaçırma” senaryosu sırasında yaklaşın ve onlara görevlerini yerine getirmek için “(sahte) ışık için çalışmak” ve ruhsal Yalancı-Meleklerden emir almak gerektiğini söyleyin.
Bu plan İNANILMAZ şekilde iyi çalıştı, çünkü İlahi Ajanlar Dünyada yaşamakta zorlandılar. Buradaki toplumlar çok çarpık, ruhsallık saptırılmış ve istismar edilmiş, titreşim yoğunluğu ağır, hafızalarımız çoğunlukla silinmiş ve normal şartlarda burada olmamalıyız diye düşündüler. Dolayısı ile ışık ve sevgi'den doğan her hangi bir Varlık (sahte ışık bile olsa), İlahi bir Ajan'a gerçekten ilahi Varlıklar ile temas kurmuş hissini verebilir.
6 yaşındayken son derece canlı bir rüya deneyiminde ortaya çıkan sahte ışık tarafından işe alınmamı hala hatırlıyorum. Beni, onlar için çalışarak İlahi Ajan olarak görevimi yerine getirdiğime ikna ettiler. Çok, uzun zaman alsa da, onların ne mal olduğunu bir gün anlayacağımı her zaman bildiklerini düşünüyorum.


Hiç Yatağa Girdiğinizden Daha Yorgun Uyandınız mı?

Işık işçisi olarak işe alınan pek çok İlahi Ajanlar, yatağa gittiklerinden daha yorgun uyandıklarını ve “hayallerinin” savaşlarla dolu olduğunu söylerler. Bu “rüya görevleri” sırasında, ruhsal Yalancı-Melekler, kontrol ettikleri enerjiyi ellerinden geldiğince iyice sıkıp alırlar. Karanlıkla savaşmak için görevlere gittiğinizin anılarıyla uyanabilirsiniz, ancak sonuç olarak bedeniniz, zihniniz ve ruhunuz, (sahte) ışık Varlıklar tarafından hasat edilen enerjiden dolayı tükenir.

Birkaç ay önce, Varlıkların kim olduğu veya kim olduğunu iddia edildiğinin önemi olmayan, zihnimdeki çıkarlarıma uymayan tüm Varlıklarla yapılan TÜM anlaşmaları iptal ettim. Basit bir şey gibi geliyor, ama bir şekilde gözden kaçırmıştım. Süreç boyunca, olumlu olduğunu iddia eden varlıklardan direnç hissettim, ama dik durdum ve onlara, Yozlaşmış-Yaratıcı'ya enerji vermek için yapılan güdümlemeyi reddettiğimi söyledim.
Bu bana hem Karanlık takım (saldırgan köpekler) hem de (sahte) Işık takımı (ruhsal Yalancı-Melekler) tarafından hedef alınma ayrıcalığını verdi. (Sahte) ışık takımı gerçekten de "Karanlık" kardeşlerinden daha farklı, daha kurnazca yollarla psişik savaşa giriyorlar. Bu saldırıları saptırmak buna değdi, çünkü dualite savaşlarında taraf tutmadan Yozlaşmış-Yaratıcı'ya son vermek için gerçek görevimle daha uyumlu olduğumu biliyorum.
Yatağa gittiğimde iyi bir gece uykusu alacağımı bilmek de çok güzel çünkü Karanlık'la savaşmak için saçma “görevlere” alınmayacağım. (sahte) Işık Varlıklar kendi "Işık işçileri"ni bu görevlerde kullanmaya oldukça düşkündürler.

Altın (kafes) Çağ Hakkında Olan Şey Neydi?

Yozlaşmış-Yaratıcı için çalışan sahte ışık Varlıkları insan ırkı üzerindeki kontrolünü devam ettirmek istiyorlar. Ruh enerjimiz ve kafesimizde yaşamak için yaptığımız anlaşmalar, Yozlaşmış-Yaratıcıyı ve ona hizmet eden varlıkları güçlendirir. Bizim ruh enerjimizi almayı kolayca bırakmayacaklardır.
Şu anda özgürlüğümüz için mücadele ediyoruz. Ruhsal Yalancı-Melekler bizi mevcut, son derece rahatsız edici kafesimizden biraz daha geniş (rahat) bir varoluş durumuna, ancak sıkı bir şekilde kontrol edebilecekleri bir duruma taşımak istiyor.
Mevcut durumumuzu tanımlamak için bir mecaz, küçük, karanlık, kötü kokulu bir tavuk kümesinin içine kapatılmış bir tavuk sürüsü gibiyiz. Yetiştiricilerimiz, bizi kümesin dışına çıkarmaya ve biraz daha özgür hissedebileceğimiz daha geniş bir çitle çevrili alana aktarmaya hazırlanıyorlar, ama yine de kontrolleri altında olacağız. Özgür olduğumuzu hissetmemizi sağlarken enerjimiz ile beslemeye devam etmek bir tür çiftçi taktiğidir. Bizi tutsak edenlere cömertliklerinden dolayı teşekkürü borç biliriz.  
“Ruhsal” Yalancı-Melekler, kendi kendimizi güçlendirerek onların kontrol sisteminden dışarı çıkmamızı istemezler. Bu yüzden kanal yolu ile gelen mesajlarda, kurnazca insanları güçsüzleştirirken, gerçekten insanlara güçlendirici bir çözüm sunuyormuş gibi görünürler. “İyi adamların” gelip bizi kurtarmasını beklediğimiz sürece, ne kalben bize kimin önem verdiğini fark ederiz, ne de kendi problemlerimizi kendimiz çözebiliriz.


Etkilenmiş İkilem İçin Çözümler
Peki kişi bu ikilik örnekleminden nasıl çıkar? İlk adım, "Kendi kendini temizleme Sistemi" protokollerini kullanmak ve size fayda sağlamayan Varlıklarla yaptığınız tüm sözleşmeleri iptal etmektir. Ardından, gerçekliği "kutuplaşma" çerçevesi içinde gören tüm anlaşmaları iptal edin. Sözleşmeleri her iptal ettiğinizde, alınan enerjinizi de geri aldığınızdan emin olun. Ardından, anlamsız kutup çatışmaları tarafından caydırılmadan, Yozlaşmış-Yaratıcının kontrol örneklemini aşma taahhüdünüzü onaylayın.
Ayrıca, zorluk, sınırlama, kötü ilişkiler, sağlık sorunları, finansal sorunlar, aile problemleri ve hayatınızdan enerji alan herhangi bir şey için yapılan tüm anlaşmaların iptalini içeren kısa günlük uygulama öneririm. Bu sahte gerçeklik matrisi içinde bilinçsizce üstlendiğimiz anlaşmaların sayısı ve miktarı gerçekten şaşırtıcıdır. Cezaevinizin görünmez barlarını işaret eden ince ve bariz anlaşmalara dikkat ettiğinizde, iptal edilecek anlaşma kıtlığı olmadığını göreceksiniz.
Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra, sahte ışık Varlıklar ile olan “temas”ınız azalabilir, bu değişikliğe alışana kadar kendinizi biraz yalnız hissedebilirsiniz. Bu zamanda kendi Yüksek Benliğiniz, Dünya'nın çekirdeği ve Galaksi çekirdeği ile olan bağlantınızı güçlendirebilirsiniz. Uyum sağladıkça, daha iyi bir uyku uyuyacak ve pozitiflikle gizlenmiş aldatmaları daha kolay görebileceğinizi fark edebilirsiniz.
Eğer bir Varlık sizinle temas kurarsa, sadece dualiteyi aşmış ve Yozlaşmış-Yaratıcı'nın dışında olan Varlıklarla iletişim kurmak istediğinizi söyleyebilirsiniz. Sizinle iletişime geçmeye çalışan Varlıkları test edin. Onları tereddüt etmeden, direk sorgulayın: “Yozlaşmış-Yaratıcı'nın bir parçası mısınız?” Gerçek Evrende, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın dışında var olan Gerçek İlahi-Işığın-Varlıkları sorularınızı memnuniyetle cevaplayacaktır. Herhangi bir dil kullanmadan sadece “ruh telepatisi” olarak adlandırdığım telepati ile iletişim kurduklarını unutmayın.

İletişim Türü Önemli Bir Göstergedir

Yozlaşmış-Yaratıcı'nın dışında var olan Gerçek İlahi-Işığın-Kuvvetleri sol beyin, sağ beyin dinamikleri ve Yozlaşmış-Yaratıcı'nın alt evreni ve Karanlık ışık kutupları ile bağlantılı değildir. Bu, kafanızda konuşan bir ses gibi değildir! Daha ziyade, duyguları, orjinal ifadeleri ve doğrudan ruhunuzla konuşan son derece saf bir ışık kalitesini yayan “ruh telepatisi” kullanırlar.
Gerçek İlahi-Işık Varlık ile (sahte Işık) Ruhsal Yalancı-Melek Varlıklarından birinin arasındaki fark, birincinin ışığının sıcak, saran, saf ve koşulsuz sevgi dolu olması, ikincisinin ışığının serin, rahatsız edici bir şekilde delen, baskın ve genellikle aşırı eril olmasıdır. Ruhsal Yalancı-Melekler, erkeklerin egemen olduğu bir gruptur ve güç yapısındaki dişilerin bile çok erkeksi bir enerjisi vardır. Bu erkek egemenliği, elbette, Ruhsal Yalancı-Meleklerin yetki verdiği dini yapıların hepsinin otoriter bir erkek tanrıya sahip olduğundan bahsetmekte ama her şeyi kapsayan, kadınsı bir Yaratıcıdan bahsetmemektedir.
Yozlaşmış-Yaratıcı'nın sahte ışık Varlıkları ile Sonsuz Kaynak'la birlikte olan Gerçek İlahi-Işığın Varlıkları arasındaki bir diğer önemli fark, İlahi-Işığın hiçbir şekilde kontrol, manipülatif, otoriter veya yargılayıcı olmamasıdır. Sonsuz Kaynak size bir gündem getirmeyecektir, ancak seçtiğiniz görevde Yozlaşmış-Yaratıcı'nın çökertilmesine yardımcı olmak için sizi destekleyecektir. Sınırsız Kaynak veya bu Yozlaşmış-Yaratıcı dışında faaliyet gösteren Gerçek İlahi-Işık Varlıkları tarafından size “marş emri” verilmeyecektir. Sizi rüya zamanınızda sonsuz, enerji tüketen görevlere göndermeyecekler ve sahte Işıklı Ruhsal Yalancı-Melek sahtekarların aksine, ruh enerjinizin kaybına neden olacak bir şey yapmanızı istemeyecekler.
Gerçek İlahi-Işığın Varlıkları destekleyici, sevgi dolu, büyütücüdür ve sizi bir birey olarak önemserler. Siz onlar için sadece bir makinedeki dişli değilsiniz, çünkü karmaşık bir şekilde birbirine bağlı bir yaratılışın hayati derecede önemli bir yönü olduğunuzun bilincindeler. İçeriden çökertmeye yardımcı olmak için, Yozlaşmış-Yaratıcı'nın “berbat sistemine” gönüllü enkarne olanlarımıza azami saygı duyuyorlar. Gerçekten de, onu parçalara ayırmak için Yozlaşmış-Yaratıcı'nın düzeninin içerisinde ve dışında çalışan İlahi Temsilciler olmalıdır.

Ayırt Etme Çok Önemli

Şüpheciliğinizi büyük ölçüde artırmanızı ve anlayışınıza ince ayar yapmanızı tavsiye ediyorum. Sezgi ve mantığınızı öğrendiğiniz bilgilere uygulayın ve kendinize “burada gündem nedir?” diye sorun. Bu gezegende gerçekten çok büyük, çok boyutlu bir “komplo” var ve bizi bir kutupluluk tayf'ınadan diğerine iterek gücümüzü bizden alıyorlar. Sizi “bir taraf seçmeye” teşvik eden herkes, her iki tarafın da Yozlaşmış-Yaratıcı tarafından kontrol edilen aynı madalyonun iki yüzü olduğu gerçeğine uyanmamıştır.
Bu fikirleri size yakın olanlarla tartışmanızı ve geçmişte sahte ışık tarafından manipüle edilmiş olma ihtimallerine yoğunlaşmanızı öneririm. Utanılacak bir şey değildir - sahte Işık Varlıkları inanılmaz derecede yetenekli yalancılar ve manipülatörler dir.
Bunu okuyan birçoğunuz zaten halihazırda bir İlahi Ajan olmayı seçerek ve Yozlaşmış-Yaratıcı kontrol sistemini çökertmek için enkarne oldunuz. Seçiminizi zaten yaptınız ve şimdi bireysel görevinizi yerine getirmeniz gerekiyor. Bunu yapmak için, sahte Işık “Ruhsal” Yalancı-Melekler ile tüm bağları koparmak gerek, gerekirse enerji ve gücü yeniden kazanmak için kendinize biraz zaman ayırın ve İlahi İçsel Benliğinizinden özellikle ne yapmanız gerektiğini açıklamasını isteyin.  İlahi İçsel Benliğinizin ve Sonsuz Kaynağınızın gerçek ışığında güçlü durun. 
Sevgimle,
Cameron Day, 23 Agustos, 2013
Çeviri: Naci Gülşan              Bir sonraki post yazının 2. Bölümü. 

11 Nisan 2020

GENLER YAŞAMI KONTROL ETMEZ, YAŞAMI KONTROL EDEN BİZLERİZ




Yaşamımızı belirleyen genler değil, bizleriz. 





Dr. Bruce H. Lipton, PhD, Amerikalı Gelişimsel biyolog. 

1967’de Kök hücreler üzerinde çalışıyordum. O dönemlerde kök hücreleri pek az insan biliyordu. Genetiği aynı olan kastan, kemikten ve yağ hücrelerinden alınan kök hücrelerini 3 ayrı farklı kültür sıvılarının olduğu 3 ayrı deney kabına koydum. Yaptığım genetiği aynı olan kök hücrelerini farklı ortamlara koymak. Deneyin sonucunda aynı genetik bilgisine sahip hücrelerin farklı geliştiğini gözlemledim. Kendi kendime, dur biraz, okulda genlerin çevre şartlarını kontrol ettiğini öğretiyorum, deneyde çevre şartlarının genleri kontrol ettiğini görüyorum dedim. 1967’de sonucu yüksek sesle ne kadar haykırdıysam da geleneksel akademik anlayışına ters düştüğü için kimse beni dinlemedi. Ya ben aptalım ya da bulduğumu anlayamıyorlardı diye düşündüm. 1990’na kadar bilim bulduğum sonuçları tanımadı. Daha sonra bunu “Epigenetics” olarak isimlendirdiler. Epigenetic kontrol dediğimde, Epi üstünde demek, Epigenetic genlerin ötesindeki, genlerin dışındaki kontrol anlamında. Onlardan 23 yıl önce bu gerçeğin farkındaydım. Sonra sistemden ayrıldım, derse girmeyi bıraktım. Daha sonra Karayib’lerde öğretime tekrar geri döndüm.
Geleneksel eğitim sistemi, genlerin yaşamınızı kontrol ettiğini, karakterleri genlerinin tayin ettiğini, hatta genlerin kendi kendilerine uyanıp uyuduklarını, genleri bizler seçmediğini söyler.  İnsanlar genlerin kurbanı olmaya programlanmışlar. Gerçek ise bizler tam anlamı ile Yaratıcıyız, soylarından gelen genlerin kurbanı olduklarını düşündüklerinden, insanlar bu durumdan habersiz, ne yapayım bende böyle bir gen var onun için hastayım diyerek, kendilerini çaresiz, stres altında, depresyonda hissediyorlardı.

Angelina Jolie örneğinde olduğu gibi, annesi ve anneannesi göğüs kanserinden öldü. O da bu sonucu yaşamamak için göğüslerini kestirdi. Ancak göğüs kanserine sebep olan aynı gen aynı zamanda idrar kesesi kanseri, rahim kanserine de sebep olur. Angelina genlerin yaşamı kontrol ettiğine, annesinden gelen hastalıklı genleri taşıdığına dolayısı ile soyunun kurbanı olduğuna inandığından dolayı bu yolu seçti. Angelina basit bir gerçeği gözden kaçırdı, bana gösterebileceğiniz, kendi halinde, kansere yol açan bir tane bile gen yoktur. Angelina sözde problemi yaratan geleneksel adlandırılan BRCA1 kanser geni taşıyordu. Gerçek ise bu geni taşıyan kadınları sadece %50’sinde kanser görülüyor. Sonuç olarak sadece geni taşımak kansere sebep olmuyor, yaşamla uyum içinde olmamak ve geni taşımak kansere yol açıyor. Genler içinde bulunduğu ortamdan bağımsız olarak, kendi kendilerine hareket ederek sağlık sorunları yaratmıyorlar, dolayısı ile genlerin kurbanı nasıl olabilirsin? Senin bilincin ve bilinçaltın genleri harekete geçiriyor. Bilgi eksikliği güçsüzlüktür! Kim olduğumuzdan ve bedenimizin gerçekten nasıl çalıştığının bilgisinden mahrum bırakıldık. Dünyaya geliyorsunuz ve bebekliğinizden başlanarak programlanıyorsunuz, eğer yaşamınızın başlarında kurban olduğunuz programlanırsa, tüm yaşam boyu kurban olduğunuzu düşünüyorsunuz, çünkü kontrolde olan siz değilsiniz. Geleneksel görüşe göre sen kurbansın, kabul gören çalışmalarıma göre sen yaşamını yönlendiren ustasın, düşüncelerini, inançlarını, algılarını, dolayısı ile içinde bulunduğun ortamı değiştirebilirsin. Böylelikle tam olarak genlerini kontrol edebilirsin. Benim araştırmalarım geleneksel olarak kabul edilen genler yaşamı kontrol eder teorisinin aksini kanıtlamıştır.     

Bütün arkadaşlarım bana öyle ise bize nasıl kontrolde olacağımızı göster dedi. Ben de dâhil hiç kimse nasıl yapılacağını bilmiyordu. Daha sonraki çalışmalarında ortamdaki bilginin genlerle nasıl iletişim kurduğunu inceledim. Çalışmalarım beni hücre zarına yönlendirdi, doğal olarak dışarısı ile içerisi arasında hücre zarı var, hücre zarı aşılarak hücreye girileceğinden, zarı incelediğimde çok basit bir yapı gördüm sanki Oreo bisküvisi gibi iki koyu katman içinde bir beyaz katman. Zar sıvı kristaldir, içinde protein olmayan zar iletken değildir, sodyum, potasyum gibi proteinler eklerseniz tam iletken olur, böylelikle hücre içini hücre dışına bağlayan kanallar oluşur. Bu kanallardan her bilgi geçemez,  çok az bilgi geçebilir, dolayısı ile yarı iletken bir ortam oluşmuş olur. Sinyal alan ve sinyal veren iki ana protein görev yapar. Kapı işlevini görürler. 1985’te Macintosh bilgisayarımın önüne oturup bunları yazarken birden bu bilgileri bir yerlerde gördüğümü hatırladım. Bu bilgilerin benzerlerinin ilk aldığım bilgisayarın kullanma kılavuzunda olduğunu fark ettim. Basit bir kılavuz, açıp okuduğumda, cip’in kristal ve alıcı vericilerin bulunduğu (kapılar) yarı iletken bir yapıda olduğunu okudum. Ayrıntıları okudukça hücrenin karbon temelli cip olduğunu, çevreden toplanan bilgileri alıcıların yüzeyine daktilo edip hücrenin veri tabanı görevini gören hücre çekirdeğine gönderdiğini anladım.
      
Daha önce öğrettiğimiz, sizin programınız sizin yaşamınızdır, genetiğiniz sizin yaşamınızdır idi. Epigenetic öğretimi, bütün genler çevre şartlarına karşı tepkilerinin doğrultusunda değişebilir. Genlerine hapsedilmiş durumda değilsin, zar bir çip, çekirdek ise sabit disk ne yazıp okuduğuna bağlı olarak yaşamın değişir. Hücre programlanabilir bir çip’tir. Farklı çevre şartlarında farklı dışa vurum gösterir. Bunu anladığında bütün biyoloji anlayışı değişmekte. Ne tür bir fonksiyon elde edeceğin hücre zarına yazdığına bağlı.
  
Yaptığım deneyde görüldüğü gibi, genlerin içinde bulunduğu ortamın kimyası hücrenin kaderini tespit eder. Aynaya baktığında insanın sadece bir tane varlık olduğunu görürüz, bu bir ilizyon, çünkü insan vücudu 50 trilyon hücreden oluşur, hücreler de yaşayan varlık, vücuttaki bütün hücreler programlanabilir, bütün bu hücrelerin oluşturduğu bedenin kimyası kan hücrelerinin kimyası tarafından düzenlenir. Beden de deri ile çevrelenmiş bir deney tabağı gibi düşünüldüğünde kanda deney tabağı içindeki genleri kontrol eden kültürlenmiş sıvı. Peki, kanın kimyası nasıl ayarlanıyor, nereden geliyor? Beyinden. Beyin kafanızdaki düşünceleri çevirerek kan’ın kimyasına aktarır. Sevgiyi düşündüğünüzde beyin kanın kimyasını değiştirecek dopamine salgılar, buda sevdiğinize sizi daha çekici yapar, büyüme hormonu salgılanır, sizin canlılığınızı artırır. Eğer stresli bir durumla karşılaştığınızda kan’a stres kimyası verilir.

Kuantum fiziğin gezegende en geçerli bilim dalı olduğunu “Cosmic Code” adlı kitaptan öğrenmiştim. Kuantum fiziğin ilk kuralı, yaşam deneyiminizi oluşturan bilinç’tir. Kan’ın kimyasını oluşturan bilinciniz, aynı zamanda bilincinizin ifadesi oluyor. Bu ifade sizin yaşam deneyiminiz oluyor. Yaşam eşittir bilinç.

 Hastalıklarımızın ancak %1 bozuk genlerden kaynaklanıyor. %90’nın fazla kısmı stresten kaynaklanıyor. Geri kalanlarda kanın kimyasına bağlı olan hastalıklar. Hastalıklar evet sizin düşüncelerinizden kaynaklanıyor. Kesinlikle, düşüncelerinizi değiştirirseniz yaşamınızı değiştirirsiniz. Hemen şunu anlıyorsunuz, ben kurban değilim, ben yaratıcıyım!

Yaşam nasıl işliyor? Öncelikle bizlerin yapısı proteinden oluşmakta. Genler protein yapımı için tasarlanmıştır. Proteinin karakteri sizin bünyenizin karakteridir. Protein fiziksel bir yapıdır, fakat çevreden gelen belirli sinyaller proteine bağlanarak proteinin şeklini değiştirmekte, kendi etrafında döndürmekte. Niye bu önemli, şekil değiştirmek harekettir, hareket yaşamın geldiği yerdir. Proteinler yaşamla ilgilidir fakat yaşamın kendisi değildir. İnsan öldüğünde protein olan beden hala burada olmasına rağmen içinde yaşam yoktur. Protein artı sinyal birlikte yaşamı oluşturur. Proteinin şekil değiştirmesi terleme, hazım, kas hareketlerinin sonucunda oluşan atılımı gibi işleri yapar. Yaşam nedir? Protein mekanizmasının sinyal ile birlikte proteinin davranışını yönetmektir yaşam. Etan (Ethane) molekülünün kendi etrafındaki hareketini anlamak yaşamı oluşturan temel hakkında bilgi edinmek demektir. Etan’nın hareketi yaşam başlangıcında oluşan hareketin aynısıdır. Etan’nın hareketlerinin nasıl kontrol edildiğini anlamaya çalışan bilimin adı Newton fiziği, Evreni enerji ve madde olarak bölerek, maddeden yapılan maddeden yapılmış olanla iletişime girer, enerji ve madde birbirini etkilemez, dolayısı ile fiziksel olan insan bünyesi sadece fiziksel olan şeylerden etkilenir, kimyasal ilaçlar gibi, bizler bu programlamaya tabi tutulduk. Fakat Etan molekülün hareketi Newton fiziğinin mekanizmasının önerdiği gibi hareket etmediği, kuantum enerjisinin mekanizmasını kullandığı görüldü. Dolayısı ile enerjinin alanı proteinin hareketini ve ışığı üretmekte. Newton fiziği farmasötikal sektörün temelidir. Bu sektör, fiziksel kimyasallar ile senin bedenini dengeleyeceğim der. Sinyal olarak kullanılır kimyasallar. Fakat tercih edilen bu değil, enerji alanından gelen, bilinçten, düşünceden, ekolojik alandan gelen sinyaldir. Bu sinyaller kimyasallardan yüzlerce kat daha etkili sinyallerdir.

Tıp fakültelerinden önce herkesin kullandığı şifa teknikleriydi. Enerjiyi kullanarak şifa bulma, eller ile şifa verme, ruhsal şifa teknikleri kullanılmaktaydı. Amerikan medikal derneğinin açıklamasına göre, ilaç kullanımı Amerika’da ölüm sebepleri arasında 3. sırada yer almakta. İngilizler de aynı sonuca 20 yıl sonra vardılar. 1925’te kuantum fizik devreye girerek, fiziksel gerçeklik enerjinin yanılsamasıdır dedi. Her şey enerji olduğuna göre, enerjiyi enerji ile düzenlemek gerek. Bu tür tedavi yönteminde hiçbir şey satın almak zorunda değilsin, tedaviyi kendin yapabilirsin, dolayısı ile ilaç şirketleri bu durumdan memnun olmamakta. Bu yoldaki bütün bilgiler baskılanmıştır.

Beyin bir bilgisayar, bu gerçek, beynin gelişmesinde ilk ihtiyaç işletim sistemidir.  İşletim sistemi olan bir bilgisayarı açabilirim ve bu bilgisayardan bir şeyler yapmasını isterim, resim yapmasını, yazmasını falan. Bir şeyler yapabilmesi için önce programları yüklemek gerekir. İnsandaki “beyini bilgisayar”ın ilk 7 yılı bilincin yüksek beyin vibrasyonlarında çalışmaz, alfa sakin bilinç veya daha aktif olan Beta gibi. İlk 7 yılda beyin bunlara ulaşamaz. Daha çok Teta vibrasyonunda çalışır ki buda bilinçaltıdır, hipnoz düzeyidir. Peki, programı nereden alır, video kamerası gibi Teta seviyesinde diğer insanları izler, dışarıdan bilinçaltına indirir. İlk 7 yıl programları indirmekle geçer. Bu programlar senin istediklerinden ya da dilediklerinden oluşmaz, yüklediğimiz programların %70’i yetkisizleştirme ve kendi kendini baltalamaktan ibaret. “Bilinçaltı” program olurken, “bilinç” oluşturan, yaratandır. Bilinçten hareket ettiğinde dümende oturan senin isteklerin, dileklerindir, arabayı istediğin her hangi bir yöne yöneltebilirsin. Fakat düşündüğün an, dümeni bırakıp içe dönmen gerekir, düşünce dışarı bakmak yerine bilincini içe yönlendirir. Düşünce içeride oluşur. Jonathan, Cumartesi günü ne yapıyorsun sorusunu cevaplandırmak için, eğer cevap önünde yazılı değilse cevabı nereden bulacaksın? Düşünerek bulacaksın. Arabayı sürerken her düşündüğünde, dümeni bırakıp içeriye yönelirsen kaza yaparsın değil mi? Ama böyle olmuyor, Bilinçaltı otomatik olarak dümene geçiyor yani programlar arabayı sürüyor. Arabayı bilinçli olarak sürdüğümüzü sansak bile aslında arabayı bilinçaltı, başkalarından öğrenilen ve bilinçaltını etkileyen diğer programlar kullanmakta. Eğer program kendi kendini baltalamak ile ilgili ise, kendi kendinizi baltalıyorsunuz.

Kısaca; burada, bilinçaltının yönetimi en önemli rolü oluşturuyor. Günü %95’şini düşünerek geçiriyor, yani davranışlarımızın %95’şi bilinçaltındaki yüklenmiş programlar tarafından yönetiliyor. Bu programlar başka insanlardan geliyor. Yakın arkadaşınızın ailesini de iyi tanıdığınız bir durumda, yakın arkadaşının babası gibi davrandığını gördüğünde, arkadaşına baban gibi davranıyorsun dediğinde, arkadaşın bunu nerden çıkardın, davranışlarımın babamın davranışları ile hiçbir ilgisi yok diyerek kabul etmediğini görürsün. Bu durumu diğerleri de görse bile arkadaşının ısrarla kabul etmediğini göreceksiniz. Can alıcı nokta burada; herkesin onun davranışlarının babasının davranışlarına benzediğini görmesine rağmen, arkadaşın durumu görememekte. Çünkü bilinçaltının yaptığını, bilinç kavrayamamakta. Bilinçaltı negatif programla yüklü olduğunda, başına gelen olumsuzluklar sırasında, işin içinde olmana rağmen, düşündüğünden dolayı, dikkatini düşüncelere yönelttiğinden dolayı otomatik pilot dümene geçmekte, bunu sonucunda doğal olarak kurban olduğumuzu düşünmekteyiz. Mesela, ben başarılı olmak istiyorum, benim dışımdaki şeyler bunu engelliyor demeye başlarız. Çünkü hepimiz babasına benzeyen arkadaşınız gibiyiz, herkes günün %95’de ilk 7 yıl içinde yüklenen programlarımız doğrultusunda davranıyoruz. Bilincimizin meşgul olmasından dolayı bilinçaltının dümene geçerek yüklü olan programı gerçekleştiğini göremiyoruz. Kuantum fizik, bilinç sizin yaşam deneyimini yaratır der. Epigenetic’te evet sizin olmadığınız zaman, siz düşünürken bilinciniz bu davranışları yaratıyor ve biz bunu algılayamıyoruz dolayısı ile kurban olduğumuzu sanıyoruz der. (bunları anlamayarak, duruma müdahale etmeyerek) Aslında gerçekten bütün her şeyi bizler yaratmaktayız.  

Gebeliğin son üç ayında programlama başlıyor. Programları değiştirmeye başlamadan önce programların ne olduklarını bilmek lazım. Yaşamlarımız programlarımızın çıktısıdır. Hayatınızdaki birçok şey, siz hiçbir şey yapmadan programların kendiliğinden çalışması sonucu var. İstediklerin, arzuların programlar doğrultusunda olmadığından onları gerçekleştirmek için, çok çalışman, terlemen, çok gayret göstermen, acı çekmen gerekir. Neden çok çalışman gerek çünkü istediklerin programların tarafından desteklenmiyor. Sonra başlıyorsunuz, buna ulaşamam, bunu yapamam, bunu hak etmiyorum, o kadar zeki ve becerikli değilim demeye. İlk yapacağınız, yaşamınızı incelemek. Hangisini değiştirmek istediğinize karar vermek. Mesela, evlenmek istiyorsunuz, eğer bu konuda güçlük var ise temelde senin programların evlenmeni desteklemiyor, bundan dolayı güçlükle karşılaşıyorsun. Önce kineziyolojideki inanç tekniği olan “kendimi seviyorum” etki-testini (muscle testing) geçmelisin. İnsanlığın %85’i “kendimi seviyorum” testinden geçemez.  Eğer kendini sevmiyorsan başkaları seni nasıl sevecek. Biri sana seni seviyorum dediğinde sen ben sevilecek biri değilim dersen bu tutumun ilişkiye girecek olanı senden uzaklaştırır, engeller ve tabi ki sen evlenmekte zorluk yaşarsın. 

Bilinçaltını değiştirebilecek 3 şey vardır. Bunlar bilinçten tamamen farklıdır. Bilinç beynin %10 dur, alnının hemen gerisindedir. Bireysel kimliğini, eşsiz karakterini, senin ruhunu oluşturur. Diğer %90 da bilinçaltını oluşturur, bu sabit sürücünün programlarının olduğu veri tabanını oluşturur. Bilincin yaratıcı olduğunu söyledim, balayı deneyimini yaşamak istiyorum, Dünyada cennetteymişim gibi yaşamak istiyorum, iyi bir iş istiyorum, iyi kadın-erkek ilişkileri istiyorum, sağlıklı bünye istiyorum, bütün bunları istiyorum. İsteklerimiz, tutkularımız bilincimizi oluşturuyor. Bilinçaltımız alışkanlığımız, kayıt ve yapılan kayıtı çalmaktan ibaret. Programlar iyi ve kötü olabilir fakat bilinci iyi veya kötü olarak tanımlamak yanlıştır. Ne zaman yürümeyi öğrendiniz, muhtemelen 2 yaş civarları, hala yürüyorsun değil mi? Çünkü yürümek alışkanlık haline geldi, yüz yaşına bile gelsen hala yürümeyi unutmazsın. Alışkanlıklar iyi olduğunda yararlıdır, kötü alışkanlıklar ise zarar verir. Yaratıcı olan bilinç, kitap okur, video seyreder, konferanslara gider, konuştuklarımızı dinler. Bütün bunlar bilincimizi değiştirir, bilinçaltımızı değil. Bilinç bütün bunları anlar ama bilinçli hareketlerimiz ancak tüm bilincimizin %5’şini oluşturur. “Çok kitap okuyorum, çok şey öğreniyorum, birçok şeyi iyi bilmeme rağmen hala yaşamın değişmiyor”  dediğimiz olmuştur. Bilinçli davranışlarında seni çok akıllı bulabilirler, ama yaşamın hala berbat olabilir, çünkü başkaları tarafından programlanmış alışkanlık bilincini kullanarak yaşamını sürdürüyorsun. Alışkanlık bilincinin indirdiği programların %70’i negatif, güçsüz bırakan inançlar ile ilgilidir, eğer bu kayıtları çalıştırıp aktif hale getirirsen,  kaybedersin.

Yeni programlar yüklemek zorundayız. Ben sevilecek biriyim, ben sağlıklıyım, iyi bir işim var gibi yaşamınızda ne istiyorsanız bilinçaltına bunları yerleştirmelisiniz. Bilinçaltını 3 öğrenme yöntemi vardır. 1. si; başlangıçtaki ilk 7 yıl, Teta dalga boyundasın, hipnoz durumundasın. Bu dalga boyunda tekrar programlar yükleyebilirsin, bunun için terapiste gitmene gerek yok, bunu kendin de yapabilirsin. Beyinin en düşük vibrasyonu Delta, uyku bilinç düzeyi, sonraki Teta, hipnoz ve hayal bilinç düzeyi, bir sonrası Alfa, sakinlik bilinç düzeyi, Beta, odaklanma bilinç düzeyi ve Gama, yüksek işleyiş bilinç durumu. Yattığımız bilinç düzeyi olan Alfa düzeyinden uykuya geçtiğimizde Teta bilinç düzeyine geçeriz, işte bu anda programlama mümkün olmakta. Alfa düzeyinde kulaklıkları takıp ne isteğinize bağlı olarak seçtiğiniz kayıtı dinlerseniz, Teta düzeyine girer girmez, kayıttaki bilgi direk bilinçaltına kaydolur.

7 yaşından sonra hala programlama devam etmekte, nasıl mı, tekrar ederek. Pratik yaparak, alışkanlıklarla, tekrar ede ede. Müzik aleti çalmak, bilincimize göre iyi bir fikir, pratik yapa yapa bilinçaltını programlayarak öğreniyoruz, müzik aletini elimize alarak notalara bakmadan rahatlıkla çalabiliriz, çünkü kendimizi programladık. Alışkanlık haline getirerek yapıyoruz.

Bir şeyleri değiştirmek istiyorsak, istediğimiz şeye sanki sahip gibi davranmalıyız, yapana kadar yapıyormuş gibi davranmak. Mutsuz biri isen, bu mutsuzluğun içinde, ben mutluyum, ben mutluyum diye tekrarlamalısın, ta ki gerçekten mutlu olana kadar. Kendi kendine tekrarlayarak, alışkanlık haline getirerek kendi programını değiştiriyorsun. Bir gün uyandığında artık tekrar etmene gerek olmadığını göreceksin, çünkü mutlusun. Tekrarlama, alışkanlık haline getirme,  program değiştirmenin 2. Yöntemi.

Son yöntem ise, insanlık kendi kendini yok etme durumuyla karşı karşıya, davranışlarımızı hemen değiştirmek zorundayız. Bu ivediliğin ışığında inancını değiştirmenin yeni yolu enerji psikolojisi’dir. Süper öğrenme, belki sizde görmüşsünüzdür, bazıları kitabı başparmağı ile satır satır takip ederek çok hızlı okuyor. Biz de bu süper öğrenme tekniği gibi enerji psikolojisini kullanarak bütün yaşamınız boyunca inandıklarınızı dakikalar içinde tekrar yazarak değiştirebilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim diğer 2 yöntem zaman gerektirir. Oysa 3. Yöntemi kullanarak 10-15 dakika içinde programınızı tekrar yazabilirsiniz. İnançlarımızı mutlaka değiştirmeliyiz, inançlarımız bizi güçsüz yapıyor. Yaşamımıza baktığımızda bazı şeylerin eksik olduğunu görürüz, bir şeylerin eksik olmasından ziyade, bize ait olan, bizde yüklü olan çalışan programımızın bizim isteklerimizi desteklememesidir.  Kısıtlı bilinç ile kısıtlı bir yaşam yaratıp yaşıyoruz. Dolayısı ile değişme zamanı geldi. Telomer (kromozom ucu)’in ne olduğunu biliyorsunuzdur. DNA’nın ucuna eklenmiş iplikçiklerdir. Enzimler DNA’yı kopyalarken, yukarıdan uca doğru inerek kopyalarlar, ancak DNA’nın sonuna geldiğinden üzerende olduğu kısımı kopyalayamamaktalar. Her kopyalama işleminde DNA’nın bir kısmı kopyalanamamakta, her kopyada genlerin bir kısmı eksik kopyalanmakta. Yaşlanma, depresyon ve hastalıklar böylelikle ortaya çıkmakta. Dolayısı ile Telomerin uzunluğu yaşamımızın uzunluğu ile ilgili olduğu görüldü. 1960’ta Leonard Hayflick, Telomerin uzunluğunu hesaplayarak, her kopyalamada ne kadar Telomer kaybedildiğini bulmaya çalışmıştı. Hücre eksik kopyalamaya başlamadan önce yaklaşık 50 kere bölünür. Hesaplamalar sonucu birey yaklaşık 90 yaşına kadar yaşar.



10 – 12 yıl önce Elizabeth Blackburn adında bir bayan Telomerase adı altında bir enzime tanık olur. Telomerase Telomeri uzatmakta, bu ilginç buluşun ışığında, Telomerin boyu istenildiği kadar uzatılabilmekte bu ise sınırsız yaşam demektir. Her hücre bölünmesinde Telomerin boyu uzamakta. Öyleyse niye 90 yaşında genç ölüyoruz, çünkü bizler bilincimizi, stresleri ve programlarımızın içeriğini bilmiyoruz, bütün bunlar enzimin çalışmasını durdurmakta, bundan dolayı yaşamın kısa olmakta. Mutlu olmak, pozitif olmak, daha önemlisi başkalarına hizmet etmek onlara yararlı olmak sonucundaki geri bildirim Telomerase enziminin üretimini tetiklemekte. Bu durum da seni yaşama bağlar, sen daha bitmedin, ölmedin, hala yapacakların, umutların var. Birçok insanın emekli olur olmaz öldüğünü gözlemlemişizdir. Bilincimizde yarattığımız yaşamımı seviyorum modu, Telomerase enziminin üretimini devam ettirmekte.

Az insanın bildiği yeni bir şeyden bahsedeceğim. Eksozomlar (Exosomes), bedenin çalışma sisteminin bir sırrı olan küçük bedenler. Ortalığı temizlemeden sorumlu olduğu düşünülürdü. Aslında bunlar virüslerdir (Tüm virüsler, bakterilerde de olduğu gibi vücuda zararlı değildir). Bizler kendi virüslerimizi yaratmaktayız. Çünkü eksozomlar en yüksek haberleşme yoludur. Virüse posta-kodunu vererek istediğiniz hücreye özel amaçlı gönderebilirsiniz. Biyolojik yapımızda hiçbir şey bu görevi manasıyla yapamaz. Kan her yere gider, belirli bir yere belirli bir şey taşımaz, özel sinirler bile küçük sayıdaki hücrelere haber götürür. Kanser gibi durumlarda haber iletmek için hücreler kendi virüsleri üretirler, bunların adına Eksozomlar denir. Derinlemesine yaşamlarımızı değiştiren Eksozomlar bilimcimizle direk bağlantılı olarak üretilirler, bilincimize uygun üretilirler. Oldukça yeni bir bilgi bu, hala virüs olarak adlandırılmamaktadırlar. İnsan Genom projesinde, vücudumuzu yapan genom programının oranı konuşuldu. Genomun sadece %3’ü vücudumuzu oluşturduğu söylendi. Oysa bizim virüs genlerimizi yapan Genomların oranı % 5 ile 8’dir. Görüldüğü gibi Virüs genleri ne kadar önemli. Niye bu kadar önemli bu virüsler? Biyolojimizi kontrol eden virüsleri biz üretiyoruz, bunu tam anlarsak, kendi biyolojimizi kontrol eden Eksozomların sentezini yapan ustalar olduğumuzun farkına varırız. Zaten öyleyiz ama negatif düşüncelerimizin, inançlarımızın ve davranışlarımızın direk bu üretimi etkileyip şekillendirdiğinin bilincinde değiliz. Bilincimizden gönderdiğimiz sinyaller ile hücreler kendi biyolojilerini ayarlıyorlar. Eksozomlar yaşantımızı kontrol ederler, bunları öğrenmeye başlamalıyız. –Bruce Lipton PhD-
Çeviren: Naci Gülşan        


5 - 10 yılı önce karar verilen siyasi partinin, başbakanın, cumhurbaşkanının nasıl olupta seçildiği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bunu nasıl başarıyorlar diye merak ederdim. Bilinçaltımızı etkileyen reklamlarla, kampanyalarla ve bunları tekrar ederek istedikleri yönde hareket etmemiz sağlanıyor. Seçimler sembolik, “bak bizi siz seçtiniz” demeleri için yapılmakta, onlar açısından bu durum Evren yasalarına uygun,  sanki özgür irademizle onları biz seçiyormuşuz gibi göstermekteler, hür irademize saygı duyuyorlarmış gibi görünmekteler. Oysa kimin kazanacağı hali hazırda belirlenmiş.

Yaşamımın büyük bir bölümü Vedik bilgisi içinde geçti. Yüzlerce yıl süren geleneksel öğretilerde, öğretinin bugünkü Guru’suna hizmet edecek ruhların 1000 yaşam öncesinden kararlaştırıldığından bahsedilmekte. Programlanma ürkütücü bir boyutta. Kanımca yukarıda bahsedilen biyolojik programlamanın dışında, ruhlarımızda da DNA ya benzer bir depolama var. Bundan pek bahsedilmemekte, an azından henüz ben rastlamadım. Yoksa değişik Gezegenlerde, değişik Boyutlarda kazandığımız deneyimleri nasıl hatırlayacağız.

Söylemek istediğim; İmgeler, sayılar, gizemli geometri, yayın organları ile yapılan propagandalar, elektromagnetik sinyaller ile, duyduğumuz ve duyamadığımız sesler ile…. gece gündüz programlanmaktayız. Böylelikle bizler reenkarnasyonlarımız boyunca hep köle olarak yaşamaktayız. Artık DUR deme zamanı!