DW: Hoş geldiniz. Ben David Waterfall, yanımdaki de Andrew Bartzis.
AB: Nasılsın?
DW: 16. Bölümdeyiz, ruhsal aileler hakkında konuşmaya devam edeceğiz ve bir
önceki bölümde, atlamış olsakta, sezgi (sezerek ayırt etme) hakkında biraz konuştuk,
fakat Pazar Yeri diye adlandırılan çok ilginç bir konsep var, Andrew bu konuyu
kendi radyo programlarında ele aldı.
AB: Evet. Ruhsal aileler bilgiyi paylaşır. Bilgi deneyimdir, deneyim ise ruhsal
aile düzeyinde zenginliktir. Ne zaman bir ruh deneyimde bulunsa, bu deneyim
paylaşıldığında, bütün aile deneyimden yararlanır ve bu ruhsal ailenin bilinci
genişleyerek devam eder. Bir versiyonunu bir gezegende diğer versiyonunu diğer
bir gezegende bulundurabilirsin, ve diğer aile fertleri de kendi versiyonlarını
diğer gezegenlerde bulundurabilirler, günün sonunda toplanıp bir araya Pazar
yerine gelirler, burada bilgi, teknoloji, kaynaklar ve ruhsal zenginlik değiş
tokuşa konu olur. Bu gibi paylaşımlar yapmak için bir araya gelerek “Bilinç-
keşfi macarası”da bulunurlar.
DW: 3 ruhsal aile birara gelip kabile mi oluştururlar...
AB: Evet.
DW: Toplantıdan sonra ayrılırlar,
ve...
AB: Başka şeyler yaparlar...
DW: Birlikte mi...
AB: Ruhsal
soyundan bu deneyleri edindikten sonra Evren ve Galaksi ile olan
kontratlarını genişletme olasılıklarını
öğrenerek, Yıldız olma yolunda
çalışmalarda bulunurlar.
DW: Öyle ise bu bir tutku.
AB: Doğru. Veya en yüksek vibrasyonu olan Merkez Güneş’in etrafına yerleşmiş
olan bir yıldız olmayı amaçlama.
DW: Şimdi, Güneş olmak sıkıcı gibi görünebilir; oldukça sıcak...
AB: Sadece Güneş değilsin. Bir dizi ruh soyu Güneş olmak için Galaksi ile
olan kontratlarını değiştirip sadece Galaksi ile yapılan tek bir contrat haline
getirmek için bir araya gelirler, birçok gezegen gibi Güneş te fiziksel olarak
hareket eder ve içlerinde enerjik şehirler bulunur, daha sonra Solar Sistemin
ve diğer Varlıkların enkarnesine olanak sağlıyan gezegenlerin merkez Pazarı
olmak için kendi ruh aile soyundakilerini davet ederler.
DW: Bütün bu ruhsal ailelerin toplamından oluşmuş yeni Güneş, bu eylemler ile
bilgelik kazanıyor mu?
AB: Evet. Başkalarına,
yöresel gerçekliği olan kendi Sistemine
girmesine izin vererek bilgelik kazanıyor, bilgelik kazanıp zeki olmak
için..... çok şey gerekmekte.... Galaksi Merkez Güneş’inin etrafında dönmekte
olan bilincin sinüs dalgalarını yaratabilmek için en yüksek zekalara, orta zekalara
ve düşük zekalara ihtiyaç vardır.
DW: Hm. Güneş olduktan sonraki adım ne?
AB: Galaksi olmak.
DW: Dolayısı ile gezegenler ve Güneşler olabilen bu ruhsal ailelerde daha
fazla şeyler de var... Galaksi olduktan sonra başka ne olabilirler...?
AB: Eee, sadece Galaksi olabilirsin. Henüz başka bir Evren yaratamazsın. Bir
Evren yaratabilmen için bütün Evrenlerde bulunmuş olman gerekir.
DW: Bir Galaksi önce başka bir Galaksi ile birleşiyor sonra geniş Galaksilere
katılıyor... öyle mi?
AB: Öyle
denebilir. Her Galaksinin içinde Merkez Güneş olan Galaksi Baş Yaratıcısı var.
Galaksi olabilirsin ama Merkez Güneş olamazsın. Galaksi olmak için kontratını
genişlettiğinde, bunun anlamı; yıldızlar ve Güneşler olan bir gurup ruh soyu
bir araya gelip, kendi niteliklerimizi kullanarak, Baş Yaratıcının gelerek, Merkez
Güneş ve gelen ruhsal ailelerle birlikte, yıldız sistemleri yaratabileceği bir
ortam oluşturarak, bu oluşumu sağlayabilecek olan Galaksiye ev sahipliği
yapacağız demesidir. Galaksi oluşturmak için bunca ruhların, Galaksi Baş
Yaratıcısı ve Merkez Güneşle birlikte bir araya gelerek, bilinçli olma yoluyla,
Galaksinin duyarlılığı (bilinçliliği), ki bu toplam duyarlılık (bilinçlilik), genişlemeye
başlar.
DW: Diyelim 12 bireyden oluşan bir ruh ailesinin biriyim.. Um, bu ruh ailesi
aynı zamanda bir Galaksi midir? Her iki durum da aynımıdır veya başka bir..?
AB: Hayır, konuda sadece mikro düzeyin makro düzeyine kıyaslanmasından öte
daha fazla şeyler var. Ruhsal aile temelinden konuya baktığımızda, belki ruh
ailesinin arzusudur buralara ulaşmak veya bunu amaç edinmişlerdir. Bunu bütün
aile bireyleri aynı zamanda yapabilir veya hepiniz Güneş sisteminde 8 ayrı gezegen
olabilirsiniz veya 8 ayrı ay veya bu gibi etkiyi gösterebilecek başka şeyler
olabilirsiniz. Yaratabilecekleri herhangi bir şey olabilirler.
DW: Dolayısı ile, aramızda Gezegen ve Güneş olma yolunda olmayan bütün ruhlar
mezun olmaya hazır.
AB: Şu anda bizim gezegenimizde, Gezegenler
ve Yıldızlar olmuş insanlar var; Gezegenler, eee, “Güneş olmuş Varlıklar” yok
ama, geçmişte olmasına rağmen bugün “tam Güneş olmuş Varlıklar” yok aramızda.
DW: Fakat bir Güneş için “Yeryüzünden geçerek Güneş olmak istiyorum” demesi
anormal olmaz herhalde.
AB: “Yeni bir rol
alıp Yeryüzünün Güneşinden geçerek Dünyamıza enkarne olabilir”, evet, bu başka
Galaksiden gelen başka bir Güneş olabilir.
DW: Bu kendine özgü bir yol mudur... veya?
AB: Galaksiler arası ticarette olur bu, fakat ’herkes tarafından bilinir’ bir
durum haline getirilmez. Anlaşıldı mı?
DW: Öyleyse geriye dönüş gibi mi
düşünelim veya okula geri dönüp geçemediğin dersleri tekrar okumak mı yoksa?
AB: Hayır, sanki yeni üye arıyorlarmış gibi... Evrenin bu parçasındaki göçmen
arama, veya diğer Evrene uzanarak şunu söylüyorlar, “şu ruh tiplerine ihtiyacım
var benim Güneş sisteminde, elimde bunlar bunlar var ve değiş tokuş yapmaya
hazırım, vede bütün bu ruhlar kendi hür iradelerini kullanarak yeni deneyimler
edinmek istiyorlar.”
DW: Bir anlamda, eğer doğru anlamışsam; Güneş enerjisini ve bilgeliğini
paylaşıyor, ticarete ve değiş tokuşa konu olan da bu, “benim Güneş Sistemime
gelebilirsen, daha fazla alış verişte bulunuruz”.
AB: “Ve alışverişte bulunuruz... özgür iradeli bağımsız ticaret” çünkü bütün
bu Varlıklar senin mekanında deneyimde bulunmak istiyorlar.
DW: Çünkü vibrasyon, eğer sen veya enkarne olan Varlık benim yerimde bana
yardımcı olursa, bende benim Varlıklarımı sana yollarım. Fotbol gibi... veya
piyasadaki en iyi üçlü, star olmuş bir oyuncunuz var ve bu oyuncuya karşılık 5
oyuncu alıyorsunuz.
AB: Evet, tamamen öyle.
DW: Tamam... ilginç. İki bölümden beri söz verdiğim sezgi konusuna dönüp
konuşalım, sezgi bilgeliğe giden yoldur.
AB: Sezgi konuşma
dillerinde bilgeliğe giden yoldur. Ruhsal bir birey için, sezgi kalpteki bir
yerdir... anlıktır ve bir “düşünce kalıbı” değildir.
DW: Sezgide bulunduğumda, benim gerçeğimin
ne olduğunu mu... yoksa gerçeğin ne olduğunu mu sezinliyorum?
AB: Senin “matrix gerçeği”nin ve “kalbinin gerçeği”nin ne olduğunu
seziyorsun. Bizler ikilem içindeyiz.
DW: “Matrix gerçeklik”, bana sunulan açısından baktığımızda olan gerçeklik
mi?
AB: Doğru.
DW: Bu bir iluzyon olabilir?
AB: Doğru.
DW: “Kesin gerçek” ile, o bilinç
düzeyindeki noktada neyi doğru
bildiklerim karşı karşıya.
AB: Veya, kalbinin ruhsallık ifadesi matrixi aşar ve limitsiz sesli ve
sesizden oluşan konuşma dili kullanmana izin verir.
DW: Dolayısı ile, ruhumun gelişmesine göre gerçeği anlamam belkide farklı
olur.
AB: Doğru.
DW: Bunun anlamı ise gerçek benim bakış açım ile ilintili ve öznel
(sübjektif).
AB: Evet.
DW: Öyle ise kesin doğru yok.
AB: Sadece... gerçeğin bakış açısı var.
DW: Bundan dolayı, senin tutumun.
AB: Evet.
DW: Soru sorduğumda, benim gerçeğimi cevaplıyorsunuz.
AB: Hayır, bütün
dinleyenlerin gerçeğinin alaşımını cevaplıyorum, çünkü bütün ruhsal ailelerin
içinde bulundum.
DW: Anlıyorum. Dengeliyorsunuz, bu yayını izleyen herkesin gerçekliğine
collektif olarak hitap ediyorsunuz, dolayısı
ile cevapları alıyorlar, fakat başka bir birey başka seviyede görüş isterse,
farklı bir cevap alabilir...
AB: Kavradın... doğru.
DW: Bundan dolayı bilgi değişiminden haberdar olurlar.
AB: Doğru... ve zamanın- olmadığı quantumu koruyorum dolayısı ile konuşma
dilleri engeli ve sınırlaması bariyer ve sınırlama olmuyor çünkü vibrasyon, tonlama
ve enerji, kalbe kusursuzluk hissi veren
Akaşik Kayıtlar ile birlikte kutsal tarafsızlıkta yapılanıyorlar.
DW: Kelimeleriniz ses telleriniz için sadece hava üfürme iken paylaşılan
enformasyon ise Çok-Katlı.
AB: Doğru.
DW: Kulaklarım yolu ile sezdiklerim kelimeler ve konseplerime yapılan
tercüme, fakat gerçekten siz, Çok-Katlı algılanabilen zamansız tanımlamalarda
bulunuyorsunuz.
AB: Doğru.
DW: Bütün Galaksilerin ve Evrenlerin bir ucundan öbür ucuna?
AB: Gözleyen bütün canlı yaratıklar.
DW: Öyle ise konuşmayı yapan sadece ben değil, konuşmayı dinleyen ve
konuşmaya bağlı farklı cevaplar alan bütün Evren.
AB: Doğru. Çünkü,
çok geniş açıdan bakıldığında Evren kollektif bilinçtir.
DW: Dolayısı ile... net olarak tavşan deliğinden aşağıya indikçe, deliğin
derinleştiğini görürsün...
AB: Derinleşir. (her ikisi de gülüyor)
DW: Derinleşir, ara verip... hakkında düşünüp, deneyimin tadını
çıkartırsınız. Hadi sezgiye dönelim: sanırım benim şu anki yaşamımda ve
diğerlerinde, medya doğruyu vererek çok iyi bir iş yaptı, bu da onların işi,
fakat gerçeği sunanların acandaları.. um... her zaman tutarlı değil. Ancak bazı
medya kuruluşları çok dürüst, niyetleri çok dürüst; kopyalanıp uygulamaya
konulmalı, diğer medya kurumları sizin direksiyonunuzu kırıp sizi kendi
istedikleri yöne yönlendirmeye çalışıyorlar. Yeni Çağ hareketi de aynı... bütün
dinler de aynı ve sanırım olasılıkla şunu öneren bir önyargı var, “eğer doğuya
ait bir din ise durumun böyle olması gerekiyor, açıkçası batı dinlerinden daha
iyi, çünkü doğu çok daha eski ”fakat yolunu bulmaya çalışmak ve gerçeğin ne
olduğunu anlamaya çalışmak ve dengeyi nasıl sağlıyacağın büyük bir sorun...
büyük sorun. Dolayısı ile nasıl, ve biliyorum bu sizin işiniz değil, en azından
sizin işiniz olmadığını düşünüyorum, insanoğlu kendinin aptal yerine konduğunu
nasıl sezecek?
AB: Konu kalbinin farkındalığına geliyor ve şuurun ve kalbinin aynı hizaye
gelmesi ile ilgili.
DW: Hakkında nasıl hissetiğim ile mi ilgili?
AB: Hmm..”
hissetme” değil. Beynin ile değil kalbin ile bilinçliliği deneyimlediğin zaman,
daha önce bu tür ayrılığın olmadığı, tarifsiz bir ayrılık. Ayrılık içindesin, Dünyaların ayrılığından dolayı kalbin ve şuurun ayrı... taki bilinç
tekniklerini öğrenip ikisini bir ve aynı yapana kadar.
DW: Birlikte çalışıyorlar. (başını ve kalbini gösteriyor)
AB: Eşzamanlılıkla.
DW: Eşzamanlılık... datayı organize etmenin akılsal açısı
var ve sonra “Herşeyim düzenli mi?” diye hissettiğiniz titreşimsel bir parça var.
AB: Ve datayı ona uyumlu hale getir.
DW: Datayı uyumlu hale getir... benim işimde biz ona “data masajı” diyoruz.
AB: Evet.
DW: Karmaşığı ayrıştırarak basitleştirmeye çalışmak.
AB: Doğru.
DW: Dolayısı ile kalbimiz bunu sezgisel olarak yapıyor.
AB: Doğru.
DW: Ve şuurun bunu takip etmeye çalışıyor gibi, fakat bir noktada karmaşıklık
şuurun kavrama yeteneğini aşıyor; bundan dolayı
kalp aslına bakılırsa büyük bir ihtimal ile “süper şuur”, çünkü
gerçekten de sonsuzluğu ele alıp küçük parçalara böler...
AB: Çözümlenebilir
ve ayarlanabilir ölçülebilen parçalara böler.
DW: Onu hissetme açısından, bu doğru mu?
AB: Hemen hemen doğru.
DW: Hemen hemen. (gülüyor)
AB: Söylemek istediğim...
DW: Gerçeğe yakın bir tahmin!
AB: Çok
yakınsın... bu şekilde tarif etmen çok güzel. Buna şunu eklemeliyim: kalbin
kendisi ruhunun geldiği yerdir, fetus (cenin) halindeyken; kalbin içinde “beyni
olan bir kalp” olarak belirirsin. Gerçektende kalbinin içinde bir parça beyin
maddesi (özü) vardır.
DW: Kalbinin içinde mi?
AB: Gerçek kalbin gibi. Fetusün büyümesini izlediğinde, fetusün beyni olan
bir kalp olarak başladığını ve sonra belkemiğinin oluştuğunu görürsünüz, kalp
büyüdükçe, iskeletin oluştuğunu ve belkemiğinin büyümeyi sürdürdüğünü ve beynin
oluştuğunu gözlersiniz, fakat beyin haftalar
sonra oluşur, ancak kalp ilk oluşur, kalbin içinde gerçek bir beyin vardır.
Bilinç keşfine çıktığınızda veya bu beynin farkına vardığınızda, beynin enerji
merkezinin kalpten geldiğini anlarsınız, herşey kalbe gider. Ve dolayısı ile beyin
data ile uğraşırken kalp zamansızlığı deneyimleyebilir.
DW: Bu parçada.
AB: Doğru.
DW: Onu görebilirmisiniz?
AB: Fiziksel
olarak, insanların önünde bir akım halinde onu görebiliyorum.
DW: Onu görebiliyorsunuz, fakat 3. Gözüm açılmadan ben onu görebilirmiyim?
AB: 3. Gözün her zaman açık. Mesele, 3. gözün sadece alıcı olmadığını aynı
zamanda bir yansıtıcı olduğunu anlayıp anlamam. 3. Gözün içinde rod’lar (ışığa
duyarlı olan hücreler), kon’lar (renklere duyarlı olan hücreler) ve sıvı vardır,
normal gözde olduğu gibi, tek bir farkla, rodlar ve konlar gray maddenin içinde
olan dalga hareketlerini algılarlar. Gray maddesi de yansıtma ekranıdır ve data
ekranda bulunur, 3. göz enerjiyi sadece yansıtarak datanın ulaşmasını sağlar. Ben
görebiliyorum, gözlerim kapalı olsa bile.
DW: Araba camlarında olan saydam
ekran gibi.
AB: Doğru.... senin psişik alıcında olan ekran.
DW: Sizin bu bilgileri görebilmeniz için gölerinizi kapatmanıza gerek yok.
AB: Hayır, şu
anda seni gördüğüm görüntünün üzerine yayabirim, çünkü 3. göz algılamamın bu
bölümü üzerinde uzmanlaştım.
DW: Her istediğinizde bu ekranı bilinçli olarak görebilirmisiniz?
AB: Bazen bu ekran aktif değil; görsel olmadan da okuyabilirim.
DW: Çünkü farklı yeteneklerinizi .....
AB: Doğru.
DW: Yeni oluşan kalp parçasına dönelim ... bu parçada beyin de var. Mikroskop
ile onu görebilirmiyim, veya....?
AB: Evet,
fiziksel olarak görebilirsin, kalbindeki beyin hücresini mikroskop yardımı ile
görebilirsin.
DW: Bilim bu parçayı beyin hücresi olarak tanımladı mı?
AB: Evet, Anotomi ve fizyoloji ile ilgili bütün kitaplarda bu tanımlama var.
DW: Nasıl tanımladılar?
AB: Kalpteki beyin.
DW: Fakat, bu kalbin beynidir dediler mi?
AB: Hayır, bir
parça beyin hücresi var denildi, bu da onu, fetus’ün oluşumundaki beyin hücresi
olarak tanımlar.
DW: Google’da kalbi aradığımda, kalp ile ilgili her şeyi buldum ve küçük bir ok ile gösterilmiş “bu
kalbin beynidir” ifadesini de buldum.
AB: Doğru.... fetus’ün ilk başladığı an. Fetus’ün büyüdüğü yeri gösteren
şemaya bakmalısın.
DW: Bu şema beynin nerede olduğunu mu gösteriyor.
AB: Evet, beynin olduğu yer.
DW: Tamam; dolayısı ile 2 beynimiz var, birlikte çalışıyorlar, boğaz
şakrasının bu ikili ile nasıl bir ilişkisi var... .
AB: Boğaz
kültürümüze nasıl uyarladığımız ile ilgili. Kontratlarımız beynimiz ile
kalbimiz arasında çalışır: beynimizde; ayrıntılı bilgi, kalbimizde; gerçek
kontratlar... ayrılık buradadır.
DW: Bir araya geldiklerinde...
AB: Sınırlama veya ifade oluşur.
DW: Dolayısı ile sezgi, hem algı
hem de uygulama.
AB: Doğru.
DW: Yaymaya ihtiyacım yok, bir keşiş olabilirim ve gerçeği anlayabilirim,
fakat boğaz şakrası her zaman paylaşma ile ilgili... gerçek.
AB: Yansıtmanın
bir parçası olarak kalpten gelen vibrasyon ile birlikte.
DW: Dolayısı ile o yansıtmayla yanlış bilgi üretebilirim.
AB: Evet... veya içinde zamansızlığı yansıtarak doğru bilgi üretebilirsin,
böylelikle bu enerjiyi alan canlı bunun özgür iradeyi ihlal etmediğini anlar,
bu Yeryüzünün Akaşik Kayıtlarından gelen zamansız bir data akımıdır ve algılayan
Varlık ta Yeryüzü Akaşik Kayıtlarının resonansı içindedir, dolayısı ile bu
gerçektir... ve kalp bu gerçeğin farkına varır çünkü kalp Dünyanın bioelektirik
alanının bir parçası olan resonans alanıdır zaten.
DW: Öyle ise gerçeği ayırt etme yeteneğine sahibim, bu yeteneğimi kullanarak,
aynı zamanda yanlış bilgiyi ayırt etme seçeneğine de sahibim veya %99 gerçek ve
%1.. gibi.
AB: Doğru.
DW: Bunu ya bilerek veya bilmeyerek yapabilirim.
AB: Doğru.
DW: Programlanmaya veya yanlış anlamama bağlı olarak.
AB: Doğru.
DW: Sonuçta yaşamımız boyunca gerçeğin ne olduğunu anlama peşindeyiz ve dolayısı
ile gerçeğin ne olduğunu herzaman paylaşmamız beklenmeyebilir.
AB: Doğru.
DW: Belkide... yanlış anladık - masumca.
AB: Çok fazla..
ve Yeryüzünü özgürleştirmek amacı ile
Dünyaya getirilen bilginin çoğu yanlış kullanıldı ve yanlış anlaşıldı, her iki
taraftan da bu böyle oldu..
DW: Yanlış anlaşılmış bilgiyi paylaşmak yalan söylüyoruz anlamına gelmez...
ancak durumun tam bilincinde olup kendi çıkarın için kandırma ve kışkıtma
amaçlı değil ise...veya “ticaret” amaçlı, bilindiği gibi... bilgi hırsızlığı.
AB: Doğru.
DW: Çok sayıda bilgi sunulan bir ortamda gerçeği nasıl ayırt edebilirsin.
İnternette herkes “doğruyu ben biliyorum, benim söylediklerim gerçek”
demekte... Çok yorucu!
AB: Açık büfe.
DW: Evet, çok büyük bir büfe.
AB: Herkes sadece
kendi gerçeklerinin en doğru olduğunu düşünüyor.
DW: Bu tek yön şeyini daha önce duydum.
AB: Eveet, bu sezmenin ilk aşaması.. tek yön mü? Dünya tek yön değil, sonsuz
sayıda yön var Dünya'da.
DW: Öyleyse bu elimizde olan ilk
kontrol listesi. Eğer biri “gerçeği ben biliyorum “ derse, sende, tamamm deyip
geçip gidmelisin, açıkçası bunu söyleyen gerçeği bilmiyor.
AB: Um hm. Doğrusu Galaksi Tarihçisi açısından baktığımda, bu durumu her
zaman görüyorum. Onun için her zaman konuştuğum şekilde konuşur ve enerjiyi de
yansıttığım şekilde yansıtırım. Çünkü biliyorum insan vucudu içinde DNA’larda
yapılanmış bir takım algılayıcı sinir uçları var, bu uçların görevi Yeryüzü
Akaşik Bilincine bağlı olan Akaşik Kayıtlardaki gerçeği tanımak. Fakat
dikkatinizi toplamanız için kullanıcı kılavuzunuz yok elinizde. Kullanıcı
klavuzunun bir kısmını anlamış olan Işık işçileri, şifacılar, ruya koruyucuları
ve mesajları alıp anlaşılır düzeye indirgeyen yeteri kadar insanın olduğunun
farkındayım, bundan dolayı en yüksek enerji düzeyinde olmalıyız her zaman.
DW: Dolayısı ile söylediğiniz, bunca karışık olmasına rağmen- çok karmaşık
bir oyun- gerçeği “doğru algılayan” ve bu gerçeği olduğu gibi
yayan insanlar bulunmakta.
AB: Ve gerçeği
yayınlıyorlar... bunu kendi alanlarında çok yönlü yapıyorlar.
DW: Sadece bunu bulunduğu yerde olmakla bile yapmaktalar.
AB: Doğru.
DW: Belki 100% gerçeği tek bir kişi yayınlamıyor, fakat gerçeği yansıtan bu bireyleri bir araya koyduğumuzda,
üst üste konan katmanların oluşturduğu gerçek, bir anlam ifade eder... Ve
diyelim ki “kendi gerçekliklerini” yaşayan bir gurupla birlikte olduğunuz
zaman, oluşan vibrasyonla birlikte sizde “yaptığınızın doğru” olduğunu hissedip
algılamaya başlarsınız.
AB: Um hm... aynen.
DW: Bir guruba katılmak istediğimizde, bu gurubun bir kült (meshep)
olmadığını nasıl anlıyacağız? “Hayır, bu kült değil.... bu insanlar bana
gerçeğin %80’nini veriyorlar ama gerçek olmayan %20’nin beni bir tür kontrata
bağlamadığını nasıl bilebiliriz?”
AB: Doğrusu, bu
Sezgi’nin daha derin detayları... “İçine Doğma”dan bahsediyorum. Kalpte oluşup
şuur yolu ile işlevini yerine getirir ve hislerin bir parçasıdır. İnsanlar
hisler ile çok kolay dalga geçer. İçine Doğma, pasın üzerinden atılıp, düzenli
kullanılması gereken kalp ile ilgili bir fonksiyondur, yoksa kolaylıkla
kandırılabilirsiniz. İçine Doğma içgüdünüzü insanlar üzerinde kullanıp onları
anlamaya çalıştığınızda, insanlar onlardan beklediğiniz her şeyi dışa
vuruyorlar mı? Yoksa, sahte duyguları mı dışa vuruyorlar? Söylemek istediğim,
siz odaya girmeden önce odadakilerin başkalarının duymasını istemediği bir
şeyleri konuştuklarını suskunluklarından sezinliyorsunuz, bu sezgidir. Başka
bir sezgide var; bardaki hanımdan etkilenen erkek hanıma yaklaşıyor, bu ise
sezginin başka bir türü olan İçine Doğmadır, veya içgüdüsel sezgidir.
DW: Evet.
AB: Sezginin daha fazla katmanları da var.
DW: Öyle ise herkesin birbirini “okuma” yeteneği var.
AB: Evet. Sadece üzerinde çalışıp kabul etme ile ilgili.
DW: Ve Bu tür farkındalıktan dolayı sorumluluğunuzu tam kabul ediyorsunuz;
eğer, travmadan veya zorlu bir çocukluk dönemi geçirmiş olmandan dolayı,
kendine daha fazla zarar vermemek için
hislerini “dondurmuş” değilseniz.
AB: Doğru. Okuduğum
insanlarda bunu farkettiğimde, dikkatli davranıp üstüne gitmem. Çünkü Varlığın
Bağımsız Özgür İradesini ihlal etmem; oysa başkaları ve ışık işçileri
iyileşmeyi sağlıyana kadar zorlarlar, zorlarlar, zorlarlar.
DW: Bu Özgür İrade, değil mi? Dolayısı ile eğer iyileşmek için hazır
değillerse, zorlama yolu ile elde edilen iyileşme gerçek bir iyileşme olmaz,
yapıştırma yolu ile elde edilecek bir şey değil bu, öyle değil mi?
AB: “Hayat okulu” yolu ile elde edilecek bir tür iyileşme denebilir.
DW: İyileşme hakkında konuştuğunuzda, bariyerlerin kaldırılmasından
bahsediyorsunuz... veya bir fikirin paylaşılmasından mı bahsediyorsunuz?
AB: Mn.. söylediklerinizin hepsi ve daha da fazlasından bahsedilebilir.
DW: Anlatmak istediğim, iyileşmenin kapsamı oldukça geniş.
AB: Mn.. araba kazası geçiren birini iyileştirmeye çalıştıklarını düşünelim ve
zorlama yolu ile iyileştirme yaptıklarını var sayalım: hayaletler hakkında hiç
bir fikri olmayan birine, bu kaza şu psişik saldırı, bu psişik saldırı
sonucunda oldu diyerek zorlamanın - kazanın sebepleri psişik saldırılar olsa
bile - hiç bir faydası yoktur, çünkü kişi bu konuları anlayabilecek düzeyde
değil, o denli gelişmiş değil. Onun için, yolda birini görüp, bir daha
göremeyeceği bu kişiyi ezmemek için arabayı yavaşlatıp kenera çekmesi sonucunda,
kaza oluştu. Hayaletin yarattığı bu kazayı hazır olmayan birine zorla kabul
ettirme yolu ile yapılan iyileştirme, o sahısın “uyanma”sına neden olur, bu zor
kullanarak yapılan bir uyanmadır. (özgür iradeye müdahale etmeme Evrensel
kuralı-Naci).
DW: Geri tepmenin sonucu ne?
AB: Sunucu korkudur.
DW: Sonucu korkudur?
AB: Oluşan alışkanlık kalıpları sonucu. Korkunun ilk izlenimi, sonuna kadar giden
kalıcı bir izlenim oluyor, bunun için çok insan bu konuları araştıramaz, çünkü
işin başında korkmuşlardır.
DW: Dolayısı ile gelişmemizin bir parçası olarak, korkuları ortadan kaldırmak
ve korkularımıza bize engel olan “küçük hazine sandığı” olarak bakmak.....
bilinçler için gerçekten çok değerli bir bilgi bu.
AB: Aynen öyle.
DW: Korku, hemen orada olan, açılmasını bekleyen altından yapılmış küçük bir
sandık... ve korku sandığı açıyor, sandığı açman ise paradoks.... ödülü
kazandın.
AB: Aynen.
DW: Şifacılar ne yapar, iyi şıfacılar, hazine sandığının bulunmasına yardımcı
olurlar... ve sonra, sandığı açmak için cesaret verirler. Çünkü, hiç şupesiz
potansiyel suçluluğu yaratan sandığın içindedir, korku ve utanca dönüşecek
olanın suçu veya korkusu.
AB: Anladın!
DW: Öyleyse çok karmaşık değil.
AB: Özümsemek için sadece zamana ihtiyaç var ve sezgi yeteneğini kullanarak
doğru olanı seçmek gerekir... sezginin farklı bir şekli.
DW: Dolayısı ile, herhangi bir eğitime ve I.Q. sü yüksek olan bir zekiliğe
ihtiyaç yok.
AB: Hayır.
DW: Oluşan durum karşısında sadece sağduyularını kullanarak nasıl
hissettiklerine, neyi seçtiklerine, sonuçlarına, devamlı tekrarlama gereğine
veya negatif sonuç aldıklarından dolayı başka bir eyleme karar vermeleri
gerekir.
AB: Tamamı ile öyle.
DW: Bir tür Dağsıçanı şenliği. (aynı zamanda bir film olan Şubat ayında yapılan
bir tür şenlik)
AB: Evet.
DW: Bir süre sonra, durumunuz... şu kız ile çıkmak istiyorum ama kızı sürekli
kızdırıyorum veya sürekli çamurlu su birikintisine basmayı durdurmalıyım gibi
bir durum içindesiniz. Pekiala. Sezgiyi kullanmak çok zor değil, pratiğe
ihtiyaç var, günlük pratiğe.
AB: Bilgiyi (vermeyi, almayı) yavaşlattığında, Dünya gerçekten çok hızlı
dönüyor......
DW: Evet.
AB: Yavaşlattığın ana, Sezginin başka bir kademesi oluşur: Yanlış anlamadaki
gizli saklı şeylerin, datanın çok hızlı akışından dolayı kolaylıkla yanlış
anlaşılabileceğinden dolayı ne zaman bilgiyi yavaşlatacağını bilmek gerekir.
DW: Koşarken, eğer hızlı koşman gerektiğini düşünde, hangisinin doğru olduğunu
görme imkanını hızdan dolayı kaçırıyorsun.
AB: Aynen.
DW: Gerçekten yavaş konuşan insanların bazen daha fazla farkında olduklarını
keşfettim. Bende dahil hızlı konuşanlar bazen hedefi kaçırıyorlar...
AB: Doğru.
DW: Dolayısı ile gerçekten, zeka oyunundan çok, farkındalık oyunu.
AB: Tamamen öyle: Her zaman farkındalık ve bilinçlilik. Bu Evrendeki değer her
zaman buraya indirgenir.
DW: Öyle ise tüm insanlar... bu yeteneğe sahip.
AB: Tamamen doğru.
DW: Ayırt etme... ve bilinçlenme, ne olursa olsun...
AB: Ve eğemenlik.
DW: Ve eğemenlik... konunun neresinde olursanız olun; ister kuruşsuz, evsiz,
çok önemli bir görevde bulunan çok zeki biri veya politikacı... hepimizin
yürüdüğü yol aynı.
AB: Doğru.
DW: Ve kabul edip edebileceğime bakılmazsınız, eğer gerçekten kim olduğuma ve
ne yaptığıma baktığımda, algılanan korkunun dışında kolay veya zor olarak
nitelendirilecek hiç bir şey yok. Ve sonra sorumluluk ki senin seçimin, öyle
değil mi, eğer daha ileriye gidip farklı şeyler yapmak için harekete geçmek
istersek.
AB: Tam anlamıyla.
DW: Özgür İradenin söyledi, yapmak istediğin aynı şeyi sonsuza kadar
yapabilirsin, taki başka şeyler yapmak isteyene kadar. Ve bu da kabul
edilebilir.
AB: Evet kabul edilebilir.
DW: Çalmaya istediğin kadar devam edebilirsin, bu gibi şeyleri yapabilirsin,
fakat bunların bir bedeli var. Nihayetinde, işin bittiğinde, zenginliğin
“içinde” olduğunu fark edip seçimini daha farklı yaparsın ve böylelikle hiç bir
şey kaybetmeden herşeyi kazanırsın.
AB: Nihayetinde her şeyi kazanırsın.... Tam anlamıyla.
DW: Öyleyse, hiç kimse hiç bir şey kaybetmedi.... hapisanede olan insanlar,
kötü işler yapmış olanlar; gerçeği anladığınız an “yapılanın çok iyi bir fikir”
olmadığını anlayıp, fakat çok şey öğrendim dediğiniz andır.
AB: Geçmişi anlama, insanların en yararlı özelliklerinden biridir.
DW: Dolayısıyle seçimlerime bağlı olmaksızın, zengin olacağım.
AB: Kesinlikle.
DW: Sadece seçimini yap... tamam. Çok iyi bir bölüm oldu!
AB: Ooo evet, teşekkür ederim!
DW: Çok çok teşekkür ederim Andrew! Sona geldik. Ben David Waterfall Andrew
Bartzis ile birlikteydim. Bizimle olduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize iyi
bakın.
Çeviren: Naci
Gülşan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder