8 Mart 2016

GALAKSİ TARİHİ 16

Galaksi Tarihi 16


DW: Hoş geldiniz. Ben David Waterfall, yanımdaki de Andrew Bartzis.
AB: Nasılsın?
DW: 16. Bölümdeyiz, ruhsal aileler hakkında konuşmaya devam edeceğiz ve bir önceki bölümde, atlamış olsakta, sezgi (sezerek ayırt etme) hakkında biraz konuştuk, fakat Pazar Yeri diye adlandırılan çok ilginç bir konsep var, Andrew bu konuyu kendi radyo programlarında ele aldı.
AB: Evet. Ruhsal aileler bilgiyi paylaşır. Bilgi deneyimdir, deneyim ise ruhsal aile düzeyinde zenginliktir. Ne zaman bir ruh deneyimde bulunsa, bu deneyim paylaşıldığında, bütün aile deneyimden yararlanır ve bu ruhsal ailenin bilinci genişleyerek devam eder. Bir versiyonunu bir gezegende diğer versiyonunu diğer bir gezegende bulundurabilirsin, ve diğer aile fertleri de kendi versiyonlarını diğer gezegenlerde bulundurabilirler, günün sonunda toplanıp bir araya Pazar yerine gelirler, burada bilgi, teknoloji, kaynaklar ve ruhsal zenginlik değiş tokuşa konu olur. Bu gibi paylaşımlar yapmak için bir araya gelerek “Bilinç- keşfi  macarası”da bulunurlar.   
DW: 3 ruhsal aile birara gelip kabile mi oluştururlar...
AB: Evet.
DW: Toplantıdan sonra ayrılırlar, ve...
AB: Başka şeyler yaparlar...
DW: Birlikte mi...
AB: Ruhsal soyundan bu deneyleri edindikten sonra Evren ve Galaksi ile olan kontratlarını  genişletme olasılıklarını öğrenerek,  Yıldız olma yolunda çalışmalarda bulunurlar.
DW: Öyle ise bu bir tutku.
AB: Doğru. Veya en yüksek vibrasyonu olan Merkez Güneş’in etrafına yerleşmiş olan bir yıldız olmayı amaçlama.
DW: Şimdi, Güneş olmak sıkıcı gibi görünebilir; oldukça sıcak...
AB: Sadece Güneş değilsin. Bir dizi ruh soyu Güneş olmak için Galaksi ile olan kontratlarını değiştirip sadece Galaksi ile yapılan tek bir contrat haline getirmek için bir araya gelirler, birçok gezegen gibi Güneş te fiziksel olarak hareket eder ve içlerinde enerjik şehirler bulunur, daha sonra Solar Sistemin ve diğer Varlıkların enkarnesine olanak sağlıyan gezegenlerin merkez Pazarı olmak için kendi ruh aile soyundakilerini davet ederler.  
DW: Bütün bu ruhsal ailelerin toplamından oluşmuş yeni Güneş, bu eylemler ile bilgelik kazanıyor mu?
AB: Evet. Başkalarına,  yöresel gerçekliği olan kendi Sistemine girmesine izin vererek bilgelik kazanıyor, bilgelik kazanıp zeki olmak için..... çok şey gerekmekte.... Galaksi Merkez Güneş’inin etrafında dönmekte olan bilincin sinüs dalgalarını yaratabilmek için en yüksek zekalara, orta zekalara ve düşük zekalara ihtiyaç vardır.
DW: Hm. Güneş olduktan sonraki adım ne?
AB: Galaksi olmak.
DW: Dolayısı ile gezegenler ve Güneşler olabilen bu ruhsal ailelerde daha fazla şeyler de var... Galaksi olduktan sonra başka ne olabilirler...?
AB: Eee, sadece Galaksi olabilirsin. Henüz başka bir Evren yaratamazsın. Bir Evren yaratabilmen için bütün Evrenlerde bulunmuş olman gerekir.
DW: Bir Galaksi önce başka bir Galaksi ile birleşiyor sonra geniş Galaksilere katılıyor... öyle mi?
AB: Öyle denebilir. Her Galaksinin içinde Merkez Güneş olan Galaksi Baş Yaratıcısı var. Galaksi olabilirsin ama Merkez Güneş olamazsın. Galaksi olmak için kontratını genişlettiğinde, bunun anlamı; yıldızlar ve Güneşler olan bir gurup ruh soyu bir araya gelip, kendi niteliklerimizi kullanarak, Baş Yaratıcının gelerek, Merkez Güneş ve gelen ruhsal ailelerle birlikte, yıldız sistemleri yaratabileceği bir ortam oluşturarak, bu oluşumu sağlayabilecek olan Galaksiye ev sahipliği yapacağız demesidir. Galaksi oluşturmak için bunca ruhların, Galaksi Baş Yaratıcısı ve Merkez Güneşle birlikte bir araya gelerek, bilinçli olma yoluyla, Galaksinin duyarlılığı (bilinçliliği), ki bu toplam duyarlılık (bilinçlilik), genişlemeye başlar.
DW: Diyelim 12 bireyden oluşan bir ruh ailesinin biriyim.. Um, bu ruh ailesi aynı zamanda bir Galaksi midir? Her iki durum da aynımıdır veya başka bir..?
AB: Hayır, konuda sadece mikro düzeyin makro düzeyine kıyaslanmasından öte daha fazla şeyler var. Ruhsal aile temelinden konuya baktığımızda, belki ruh ailesinin arzusudur buralara ulaşmak veya bunu amaç edinmişlerdir. Bunu bütün aile bireyleri aynı zamanda yapabilir veya hepiniz Güneş sisteminde 8 ayrı gezegen olabilirsiniz veya 8 ayrı ay veya bu gibi etkiyi gösterebilecek başka şeyler olabilirsiniz. Yaratabilecekleri herhangi bir şey olabilirler.
DW: Dolayısı ile, aramızda Gezegen ve Güneş olma yolunda olmayan bütün ruhlar mezun olmaya hazır.
 AB: Şu anda bizim gezegenimizde, Gezegenler ve Yıldızlar olmuş insanlar var; Gezegenler, eee, “Güneş olmuş Varlıklar” yok ama, geçmişte olmasına rağmen bugün “tam Güneş olmuş Varlıklar” yok aramızda.
DW: Fakat bir Güneş için “Yeryüzünden geçerek Güneş olmak istiyorum” demesi anormal olmaz herhalde.
AB: “Yeni bir rol alıp Yeryüzünün Güneşinden geçerek Dünyamıza enkarne olabilir”, evet, bu başka Galaksiden gelen başka bir Güneş olabilir.
DW: Bu kendine özgü bir yol mudur... veya?
AB: Galaksiler arası ticarette olur bu, fakat ’herkes tarafından bilinir’ bir durum haline getirilmez. Anlaşıldı mı?
DW: Öyleyse geriye dönüş gibi mi düşünelim veya okula geri dönüp geçemediğin dersleri tekrar okumak mı yoksa?
AB: Hayır, sanki yeni üye arıyorlarmış gibi... Evrenin bu parçasındaki göçmen arama, veya diğer Evrene uzanarak şunu söylüyorlar, “şu ruh tiplerine ihtiyacım var benim Güneş sisteminde, elimde bunlar bunlar var ve değiş tokuş yapmaya hazırım, vede bütün bu ruhlar kendi hür iradelerini kullanarak yeni deneyimler edinmek istiyorlar.”
DW: Bir anlamda, eğer doğru anlamışsam; Güneş enerjisini ve bilgeliğini paylaşıyor, ticarete ve değiş tokuşa konu olan da bu, “benim Güneş Sistemime gelebilirsen, daha fazla alış verişte bulunuruz”.
AB: “Ve alışverişte bulunuruz... özgür iradeli bağımsız ticaret” çünkü bütün bu Varlıklar senin mekanında deneyimde bulunmak istiyorlar.
DW: Çünkü vibrasyon, eğer sen veya enkarne olan Varlık benim yerimde bana yardımcı olursa, bende benim Varlıklarımı sana yollarım. Fotbol gibi... veya piyasadaki en iyi üçlü, star olmuş bir oyuncunuz var ve bu oyuncuya karşılık 5 oyuncu alıyorsunuz.  
AB: Evet, tamamen öyle.
DW: Tamam... ilginç. İki bölümden beri söz verdiğim sezgi konusuna dönüp konuşalım, sezgi bilgeliğe giden yoldur.
AB: Sezgi konuşma dillerinde bilgeliğe giden yoldur. Ruhsal bir birey için, sezgi kalpteki bir yerdir... anlıktır ve bir “düşünce kalıbı” değildir.
 DW: Sezgide bulunduğumda, benim gerçeğimin ne olduğunu mu... yoksa gerçeğin ne olduğunu mu sezinliyorum?
AB: Senin “matrix gerçeği”nin ve “kalbinin gerçeği”nin ne olduğunu seziyorsun. Bizler ikilem içindeyiz.
DW: “Matrix gerçeklik”, bana sunulan açısından baktığımızda olan gerçeklik mi?
AB: Doğru.
DW: Bu bir iluzyon olabilir?
AB: Doğru.
DW: “Kesin gerçek” ile,  o bilinç düzeyindeki  noktada neyi doğru bildiklerim karşı karşıya.
AB: Veya, kalbinin ruhsallık ifadesi matrixi aşar ve limitsiz sesli ve sesizden oluşan konuşma dili kullanmana izin verir.
DW: Dolayısı ile, ruhumun gelişmesine göre gerçeği anlamam belkide farklı olur.
AB: Doğru.
DW: Bunun anlamı ise gerçek benim bakış açım ile ilintili ve öznel (sübjektif).
AB: Evet.
DW: Öyle ise kesin doğru yok.
AB: Sadece... gerçeğin bakış açısı var.
DW: Bundan dolayı, senin tutumun.
AB: Evet.
DW: Soru sorduğumda, benim gerçeğimi  cevaplıyorsunuz.
AB: Hayır, bütün dinleyenlerin gerçeğinin alaşımını cevaplıyorum, çünkü bütün ruhsal ailelerin içinde bulundum.
DW: Anlıyorum. Dengeliyorsunuz, bu yayını izleyen herkesin gerçekliğine collektif olarak hitap ediyorsunuz,  dolayısı ile cevapları alıyorlar, fakat başka bir birey başka seviyede görüş isterse, farklı bir cevap alabilir...
AB: Kavradın... doğru.
DW: Bundan dolayı bilgi değişiminden haberdar olurlar.
AB: Doğru... ve zamanın- olmadığı quantumu koruyorum dolayısı ile konuşma dilleri engeli ve sınırlaması bariyer ve sınırlama olmuyor çünkü vibrasyon, tonlama ve enerji,  kalbe kusursuzluk hissi veren Akaşik Kayıtlar ile birlikte kutsal tarafsızlıkta yapılanıyorlar.
DW: Kelimeleriniz ses telleriniz için sadece hava üfürme iken paylaşılan enformasyon ise Çok-Katlı.
AB: Doğru.
DW: Kulaklarım yolu ile sezdiklerim kelimeler ve konseplerime yapılan tercüme, fakat gerçekten siz,  Çok-Katlı  algılanabilen zamansız tanımlamalarda bulunuyorsunuz.
AB: Doğru.
DW: Bütün Galaksilerin ve Evrenlerin bir ucundan öbür ucuna?
AB: Gözleyen bütün canlı yaratıklar.
DW: Öyle ise konuşmayı yapan sadece ben değil, konuşmayı dinleyen ve konuşmaya bağlı farklı cevaplar alan bütün Evren.
AB: Doğru. Çünkü, çok geniş açıdan bakıldığında Evren kollektif bilinçtir.
DW: Dolayısı ile... net olarak tavşan deliğinden aşağıya indikçe, deliğin derinleştiğini görürsün...
AB: Derinleşir. (her ikisi de gülüyor)
DW: Derinleşir, ara verip... hakkında düşünüp, deneyimin tadını çıkartırsınız. Hadi sezgiye dönelim: sanırım benim şu anki yaşamımda ve diğerlerinde, medya doğruyu vererek çok iyi bir iş yaptı, bu da onların işi, fakat gerçeği sunanların acandaları.. um... her zaman tutarlı değil. Ancak bazı medya kuruluşları çok dürüst, niyetleri çok dürüst; kopyalanıp uygulamaya konulmalı, diğer medya kurumları sizin direksiyonunuzu kırıp sizi kendi istedikleri yöne yönlendirmeye çalışıyorlar. Yeni Çağ hareketi de aynı... bütün dinler de aynı ve sanırım olasılıkla şunu öneren bir önyargı var, “eğer doğuya ait bir din ise durumun böyle olması gerekiyor, açıkçası batı dinlerinden daha iyi, çünkü doğu çok daha eski ”fakat yolunu bulmaya çalışmak ve gerçeğin ne olduğunu anlamaya çalışmak ve dengeyi nasıl sağlıyacağın büyük bir sorun... büyük sorun. Dolayısı ile nasıl, ve biliyorum bu sizin işiniz değil, en azından sizin işiniz olmadığını düşünüyorum, insanoğlu kendinin aptal yerine konduğunu nasıl sezecek? 
AB: Konu kalbinin farkındalığına geliyor ve şuurun ve kalbinin aynı hizaye gelmesi ile ilgili.
DW: Hakkında nasıl hissetiğim ile mi ilgili?
AB: Hmm..” hissetme” değil. Beynin ile değil kalbin ile bilinçliliği deneyimlediğin zaman, daha önce bu tür ayrılığın olmadığı, tarifsiz bir ayrılık. Ayrılık içindesin, Dünyaların ayrılığından dolayı kalbin ve şuurun ayrı... taki bilinç tekniklerini öğrenip ikisini bir ve aynı yapana kadar.
DW: Birlikte çalışıyorlar. (başını ve kalbini gösteriyor)
AB: Eşzamanlılıkla.
DW: Eşzamanlılık... datayı organize etmenin akılsal açısı var ve sonra “Herşeyim düzenli mi?” diye hissettiğiniz  titreşimsel bir parça var.
AB: Ve datayı ona uyumlu hale getir.
DW: Datayı uyumlu hale getir... benim işimde biz ona “data masajı” diyoruz.
AB: Evet.
DW: Karmaşığı ayrıştırarak basitleştirmeye çalışmak.
AB: Doğru.
DW: Dolayısı ile kalbimiz bunu sezgisel olarak yapıyor.
AB: Doğru.
DW: Ve şuurun bunu takip etmeye çalışıyor gibi, fakat bir noktada karmaşıklık şuurun kavrama yeteneğini aşıyor; bundan dolayı  kalp aslına bakılırsa büyük bir ihtimal ile “süper şuur”, çünkü gerçekten de sonsuzluğu ele alıp küçük parçalara böler...
AB: Çözümlenebilir ve ayarlanabilir ölçülebilen parçalara böler.
DW: Onu hissetme açısından, bu doğru mu?
AB: Hemen hemen doğru.
DW: Hemen hemen. (gülüyor)
AB: Söylemek istediğim...
DW: Gerçeğe yakın bir tahmin!
AB: Çok yakınsın... bu şekilde tarif etmen çok güzel. Buna şunu eklemeliyim: kalbin kendisi ruhunun geldiği yerdir, fetus (cenin) halindeyken; kalbin içinde “beyni olan bir kalp” olarak belirirsin. Gerçektende kalbinin içinde bir parça beyin maddesi (özü) vardır. 
DW: Kalbinin içinde mi?
AB: Gerçek kalbin gibi. Fetusün büyümesini izlediğinde, fetusün beyni olan bir kalp olarak başladığını ve sonra belkemiğinin oluştuğunu görürsünüz, kalp büyüdükçe, iskeletin oluştuğunu ve belkemiğinin büyümeyi sürdürdüğünü ve beynin oluştuğunu  gözlersiniz, fakat beyin haftalar sonra oluşur, ancak kalp ilk oluşur, kalbin içinde gerçek bir beyin vardır. Bilinç keşfine çıktığınızda veya bu beynin farkına vardığınızda, beynin enerji merkezinin kalpten geldiğini anlarsınız, herşey kalbe gider. Ve dolayısı ile beyin data ile uğraşırken kalp zamansızlığı deneyimleyebilir.
DW: Bu parçada.
AB: Doğru.
DW: Onu görebilirmisiniz?
AB: Fiziksel olarak, insanların önünde bir akım halinde onu görebiliyorum.
DW: Onu görebiliyorsunuz, fakat 3. Gözüm açılmadan ben onu görebilirmiyim?
AB: 3. Gözün her zaman açık. Mesele, 3. gözün sadece alıcı olmadığını aynı zamanda bir yansıtıcı olduğunu anlayıp anlamam. 3. Gözün içinde rod’lar (ışığa duyarlı olan hücreler), kon’lar (renklere duyarlı olan hücreler) ve sıvı vardır, normal gözde olduğu gibi, tek bir farkla, rodlar ve konlar gray maddenin içinde olan dalga hareketlerini algılarlar. Gray maddesi de yansıtma ekranıdır ve data ekranda bulunur, 3. göz enerjiyi sadece yansıtarak datanın ulaşmasını sağlar. Ben görebiliyorum, gözlerim kapalı olsa bile.
DW: Araba camlarında olan saydam ekran gibi.
AB: Doğru.... senin psişik alıcında olan ekran.
DW: Sizin bu bilgileri görebilmeniz için gölerinizi kapatmanıza gerek yok.
AB: Hayır, şu anda seni gördüğüm görüntünün üzerine yayabirim, çünkü 3. göz algılamamın bu bölümü üzerinde uzmanlaştım.
DW: Her istediğinizde bu ekranı bilinçli olarak görebilirmisiniz?
AB: Bazen bu ekran aktif değil; görsel olmadan da okuyabilirim.
DW: Çünkü farklı yeteneklerinizi .....
AB: Doğru.
DW: Yeni oluşan kalp parçasına dönelim ... bu parçada beyin de var. Mikroskop ile onu görebilirmiyim, veya....?
AB: Evet, fiziksel olarak görebilirsin, kalbindeki beyin hücresini mikroskop yardımı ile görebilirsin.
DW: Bilim bu parçayı beyin hücresi olarak tanımladı mı?
AB: Evet, Anotomi ve fizyoloji ile ilgili bütün kitaplarda bu tanımlama var.
DW: Nasıl tanımladılar?
AB: Kalpteki beyin.
DW: Fakat, bu kalbin beynidir dediler mi?
AB: Hayır, bir parça beyin hücresi var denildi, bu da onu, fetus’ün oluşumundaki beyin hücresi olarak tanımlar.
DW: Google’da kalbi aradığımda, kalp ile ilgili her şeyi  buldum ve küçük bir ok ile gösterilmiş “bu kalbin beynidir” ifadesini de buldum. 
AB: Doğru.... fetus’ün ilk başladığı an. Fetus’ün büyüdüğü yeri gösteren şemaya bakmalısın.
DW: Bu şema beynin nerede olduğunu mu gösteriyor.
AB: Evet, beynin olduğu yer.
DW: Tamam; dolayısı ile 2 beynimiz var, birlikte çalışıyorlar, boğaz şakrasının bu ikili ile nasıl bir ilişkisi var... .
AB: Boğaz kültürümüze nasıl uyarladığımız ile ilgili. Kontratlarımız beynimiz ile kalbimiz arasında çalışır: beynimizde; ayrıntılı bilgi, kalbimizde; gerçek kontratlar... ayrılık buradadır.
DW: Bir araya geldiklerinde...
AB: Sınırlama veya ifade oluşur.
DW: Dolayısı ile sezgi, hem algı hem de uygulama.
AB: Doğru.
DW: Yaymaya ihtiyacım yok, bir keşiş olabilirim ve gerçeği anlayabilirim, fakat boğaz şakrası her zaman paylaşma ile ilgili... gerçek.
AB: Yansıtmanın bir parçası olarak kalpten gelen vibrasyon ile birlikte.
DW: Dolayısı ile o yansıtmayla yanlış bilgi üretebilirim.
AB: Evet... veya içinde zamansızlığı yansıtarak doğru bilgi üretebilirsin, böylelikle bu enerjiyi alan canlı bunun özgür iradeyi ihlal etmediğini anlar, bu Yeryüzünün Akaşik Kayıtlarından gelen zamansız bir data akımıdır ve algılayan Varlık ta Yeryüzü Akaşik Kayıtlarının resonansı içindedir, dolayısı ile bu gerçektir... ve kalp bu gerçeğin farkına varır çünkü kalp Dünyanın bioelektirik alanının bir parçası olan resonans alanıdır zaten.
DW: Öyle ise gerçeği ayırt etme yeteneğine sahibim, bu yeteneğimi kullanarak, aynı zamanda yanlış bilgiyi ayırt etme seçeneğine de sahibim veya %99 gerçek ve %1.. gibi.
AB: Doğru.
DW: Bunu ya bilerek veya bilmeyerek yapabilirim.
AB: Doğru.
DW: Programlanmaya veya yanlış anlamama bağlı olarak.
AB: Doğru.
DW: Sonuçta yaşamımız boyunca gerçeğin ne olduğunu anlama peşindeyiz ve dolayısı ile gerçeğin ne olduğunu herzaman paylaşmamız beklenmeyebilir.
AB: Doğru.
DW: Belkide... yanlış anladık - masumca.
AB: Çok fazla.. ve Yeryüzünü  özgürleştirmek amacı ile Dünyaya getirilen bilginin çoğu yanlış kullanıldı ve yanlış anlaşıldı, her iki taraftan da bu böyle oldu..
DW: Yanlış anlaşılmış bilgiyi paylaşmak yalan söylüyoruz anlamına gelmez... ancak durumun tam bilincinde olup kendi çıkarın için kandırma ve kışkıtma amaçlı değil ise...veya “ticaret” amaçlı, bilindiği gibi... bilgi hırsızlığı.
AB: Doğru.
DW: Çok sayıda bilgi sunulan bir ortamda gerçeği nasıl ayırt edebilirsin. İnternette herkes “doğruyu ben biliyorum, benim söylediklerim gerçek” demekte... Çok yorucu!
AB: Açık büfe.
DW: Evet, çok büyük bir büfe.
AB: Herkes sadece kendi gerçeklerinin en doğru olduğunu düşünüyor.
DW: Bu tek yön şeyini daha önce duydum.
AB: Eveet, bu sezmenin ilk aşaması.. tek yön mü? Dünya tek yön değil, sonsuz sayıda yön var Dünya'da.
DW: Öyleyse bu elimizde olan ilk kontrol listesi. Eğer biri “gerçeği ben biliyorum “ derse, sende, tamamm deyip geçip gidmelisin, açıkçası bunu söyleyen gerçeği bilmiyor.
AB: Um hm. Doğrusu Galaksi Tarihçisi açısından baktığımda, bu durumu her zaman görüyorum. Onun için her zaman konuştuğum şekilde konuşur ve enerjiyi de yansıttığım şekilde yansıtırım. Çünkü biliyorum insan vucudu içinde DNA’larda yapılanmış bir takım algılayıcı sinir uçları var, bu uçların görevi Yeryüzü Akaşik Bilincine bağlı olan Akaşik Kayıtlardaki gerçeği tanımak. Fakat dikkatinizi toplamanız için kullanıcı kılavuzunuz yok elinizde. Kullanıcı klavuzunun bir kısmını anlamış olan Işık işçileri, şifacılar, ruya koruyucuları ve mesajları alıp anlaşılır düzeye indirgeyen yeteri kadar insanın olduğunun farkındayım, bundan dolayı en yüksek enerji düzeyinde olmalıyız her zaman.
DW: Dolayısı ile söylediğiniz, bunca karışık olmasına rağmen- çok karmaşık bir oyun-  gerçeği  “doğru algılayan” ve bu gerçeği olduğu gibi yayan insanlar bulunmakta.
AB: Ve gerçeği yayınlıyorlar... bunu kendi alanlarında çok yönlü yapıyorlar.
DW: Sadece bunu bulunduğu yerde olmakla bile yapmaktalar.
AB: Doğru.
DW: Belki 100% gerçeği tek bir kişi yayınlamıyor, fakat gerçeği  yansıtan bu bireyleri bir araya koyduğumuzda, üst üste konan katmanların oluşturduğu gerçek, bir anlam ifade eder... Ve diyelim ki “kendi gerçekliklerini” yaşayan bir gurupla birlikte olduğunuz zaman, oluşan vibrasyonla birlikte sizde “yaptığınızın doğru” olduğunu hissedip algılamaya başlarsınız.    
AB: Um hm... aynen.
DW: Bir guruba katılmak istediğimizde, bu gurubun bir kült (meshep) olmadığını nasıl anlıyacağız? “Hayır, bu kült değil.... bu insanlar bana gerçeğin %80’nini veriyorlar ama gerçek olmayan %20’nin beni bir tür kontrata bağlamadığını nasıl bilebiliriz?”
AB: Doğrusu, bu Sezgi’nin daha derin detayları... “İçine Doğma”dan bahsediyorum. Kalpte oluşup şuur yolu ile işlevini yerine getirir ve hislerin bir parçasıdır. İnsanlar hisler ile çok kolay dalga geçer. İçine Doğma, pasın üzerinden atılıp, düzenli kullanılması gereken kalp ile ilgili bir fonksiyondur, yoksa kolaylıkla kandırılabilirsiniz. İçine Doğma içgüdünüzü insanlar üzerinde kullanıp onları anlamaya çalıştığınızda, insanlar onlardan beklediğiniz her şeyi dışa vuruyorlar mı? Yoksa, sahte duyguları mı dışa vuruyorlar? Söylemek istediğim, siz odaya girmeden önce odadakilerin başkalarının duymasını istemediği bir şeyleri konuştuklarını suskunluklarından sezinliyorsunuz, bu sezgidir. Başka bir sezgide var; bardaki hanımdan etkilenen erkek hanıma yaklaşıyor, bu ise sezginin başka bir türü olan İçine Doğmadır, veya içgüdüsel sezgidir.    
DW: Evet.
AB: Sezginin daha fazla katmanları da var.
DW: Öyle ise herkesin birbirini “okuma” yeteneği var.  
AB: Evet. Sadece üzerinde çalışıp kabul etme ile ilgili.
DW: Ve Bu tür farkındalıktan dolayı sorumluluğunuzu tam kabul ediyorsunuz; eğer, travmadan veya zorlu bir çocukluk dönemi geçirmiş olmandan dolayı, kendine daha fazla zarar vermemek için  hislerini “dondurmuş” değilseniz.
AB: Doğru. Okuduğum insanlarda bunu farkettiğimde, dikkatli davranıp üstüne gitmem. Çünkü Varlığın Bağımsız Özgür İradesini ihlal etmem; oysa başkaları ve ışık işçileri iyileşmeyi sağlıyana kadar zorlarlar, zorlarlar, zorlarlar.
DW: Bu Özgür İrade, değil mi? Dolayısı ile eğer iyileşmek için hazır değillerse, zorlama yolu ile elde edilen iyileşme gerçek bir iyileşme olmaz, yapıştırma yolu ile elde edilecek bir şey değil bu, öyle değil mi?
AB: “Hayat okulu” yolu ile elde edilecek bir tür iyileşme denebilir.
DW: İyileşme hakkında konuştuğunuzda, bariyerlerin kaldırılmasından bahsediyorsunuz... veya bir fikirin paylaşılmasından mı bahsediyorsunuz?
AB: Mn.. söylediklerinizin hepsi ve daha da fazlasından bahsedilebilir.
DW: Anlatmak istediğim, iyileşmenin kapsamı oldukça geniş.
AB: Mn.. araba kazası geçiren birini iyileştirmeye çalıştıklarını düşünelim ve zorlama yolu ile iyileştirme yaptıklarını var sayalım: hayaletler hakkında hiç bir fikri olmayan birine, bu kaza şu psişik saldırı, bu psişik saldırı sonucunda oldu diyerek zorlamanın - kazanın sebepleri psişik saldırılar olsa bile - hiç bir faydası yoktur, çünkü kişi bu konuları anlayabilecek düzeyde değil, o denli gelişmiş değil. Onun için, yolda birini görüp, bir daha göremeyeceği bu kişiyi ezmemek için arabayı yavaşlatıp kenera çekmesi sonucunda, kaza oluştu. Hayaletin yarattığı bu kazayı hazır olmayan birine zorla kabul ettirme yolu ile yapılan iyileştirme, o sahısın “uyanma”sına neden olur, bu zor kullanarak yapılan bir uyanmadır. (özgür iradeye müdahale etmeme Evrensel kuralı-Naci).
DW: Geri tepmenin sonucu ne?
 AB: Sunucu korkudur.
DW: Sonucu korkudur?
AB: Oluşan alışkanlık kalıpları sonucu. Korkunun ilk izlenimi, sonuna kadar giden kalıcı bir izlenim oluyor, bunun için çok insan bu konuları araştıramaz, çünkü işin başında korkmuşlardır.
DW: Dolayısı ile gelişmemizin bir parçası olarak, korkuları ortadan kaldırmak ve korkularımıza bize engel olan “küçük hazine sandığı” olarak bakmak..... bilinçler için gerçekten çok değerli bir bilgi bu.
AB: Aynen öyle.
DW: Korku, hemen orada olan, açılmasını bekleyen altından yapılmış küçük bir sandık... ve korku sandığı açıyor, sandığı açman ise paradoks.... ödülü kazandın.
AB: Aynen.
DW: Şifacılar ne yapar, iyi şıfacılar, hazine sandığının bulunmasına yardımcı olurlar... ve sonra, sandığı açmak için cesaret verirler. Çünkü, hiç şupesiz potansiyel suçluluğu yaratan sandığın içindedir, korku ve utanca dönüşecek olanın suçu veya korkusu.  
AB: Anladın!
DW: Öyleyse çok karmaşık değil.
AB: Özümsemek için sadece zamana ihtiyaç var ve sezgi yeteneğini kullanarak doğru olanı seçmek gerekir... sezginin farklı bir şekli.
DW: Dolayısı ile, herhangi bir eğitime ve I.Q. sü yüksek olan bir zekiliğe ihtiyaç yok.
AB: Hayır.
DW: Oluşan durum karşısında sadece sağduyularını kullanarak nasıl hissettiklerine, neyi seçtiklerine, sonuçlarına, devamlı tekrarlama gereğine veya negatif sonuç aldıklarından dolayı başka bir eyleme karar vermeleri gerekir.  
 AB: Tamamı ile öyle.
DW: Bir tür Dağsıçanı şenliği. (aynı zamanda bir film olan Şubat ayında yapılan bir tür şenlik)
AB: Evet.
DW: Bir süre sonra, durumunuz... şu kız ile çıkmak istiyorum ama kızı sürekli kızdırıyorum veya sürekli çamurlu su birikintisine basmayı durdurmalıyım gibi bir durum içindesiniz. Pekiala. Sezgiyi kullanmak çok zor değil, pratiğe ihtiyaç var, günlük pratiğe.
AB: Bilgiyi (vermeyi, almayı) yavaşlattığında, Dünya gerçekten çok hızlı dönüyor......
DW: Evet.
AB: Yavaşlattığın ana, Sezginin başka bir kademesi oluşur: Yanlış anlamadaki gizli saklı şeylerin, datanın çok hızlı akışından dolayı kolaylıkla yanlış anlaşılabileceğinden dolayı ne zaman bilgiyi yavaşlatacağını bilmek gerekir.
DW: Koşarken, eğer hızlı koşman gerektiğini düşünde, hangisinin doğru olduğunu görme imkanını hızdan dolayı kaçırıyorsun.
AB: Aynen.
DW: Gerçekten yavaş konuşan insanların bazen daha fazla farkında olduklarını keşfettim. Bende dahil hızlı konuşanlar bazen hedefi kaçırıyorlar...
AB: Doğru.
DW: Dolayısı ile gerçekten, zeka oyunundan çok, farkındalık oyunu.
AB: Tamamen öyle: Her zaman farkındalık ve bilinçlilik. Bu Evrendeki değer her zaman buraya indirgenir.
DW: Öyle ise tüm insanlar... bu yeteneğe sahip.
 AB: Tamamen doğru.
DW: Ayırt etme... ve bilinçlenme, ne olursa olsun...
AB: Ve eğemenlik.
DW: Ve eğemenlik... konunun neresinde olursanız olun; ister kuruşsuz, evsiz, çok önemli bir görevde bulunan çok zeki biri veya politikacı... hepimizin yürüdüğü yol aynı.
AB: Doğru.
DW: Ve kabul edip edebileceğime bakılmazsınız, eğer gerçekten kim olduğuma ve ne yaptığıma baktığımda, algılanan korkunun dışında kolay veya zor olarak nitelendirilecek hiç bir şey yok. Ve sonra sorumluluk ki senin seçimin, öyle değil mi, eğer daha ileriye gidip farklı şeyler yapmak için harekete geçmek istersek.
AB: Tam anlamıyla.
DW: Özgür İradenin söyledi, yapmak istediğin aynı şeyi sonsuza kadar yapabilirsin, taki başka şeyler yapmak isteyene kadar. Ve bu da kabul edilebilir.
AB: Evet kabul edilebilir.
DW: Çalmaya istediğin kadar devam edebilirsin, bu gibi şeyleri yapabilirsin, fakat bunların bir bedeli var. Nihayetinde, işin bittiğinde, zenginliğin “içinde” olduğunu fark edip seçimini daha farklı yaparsın ve böylelikle hiç bir şey kaybetmeden herşeyi kazanırsın.
AB: Nihayetinde her şeyi kazanırsın.... Tam anlamıyla.
DW: Öyleyse, hiç kimse hiç bir şey kaybetmedi.... hapisanede olan insanlar, kötü işler yapmış olanlar; gerçeği anladığınız an “yapılanın çok iyi bir fikir” olmadığını anlayıp, fakat çok şey öğrendim dediğiniz andır.
AB: Geçmişi anlama, insanların en yararlı özelliklerinden biridir.
DW: Dolayısıyle seçimlerime bağlı olmaksızın, zengin olacağım.
AB: Kesinlikle.
DW: Sadece seçimini yap... tamam. Çok iyi bir bölüm oldu!
AB: Ooo evet, teşekkür ederim!
DW: Çok çok teşekkür ederim Andrew! Sona geldik. Ben David Waterfall Andrew Bartzis ile birlikteydim. Bizimle olduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.
Çeviren: Naci Gülşan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder