Ruhsallık ve Din
Dini bir bakış açısının dışında ruhsal bir hayat yaşamak
ne anlama geliyor? Birincil fark; ruhsallık, dinsel dogmaya veya aracı bir
rahiplik, hocalık kurumuna veya herhangi bir aracıya bağlı olmayan bir bilinç
halidir. Genç ve yeni yaratılan Dünya-insan türlerinin doğru yönde gelişmesine
yardımcı olmak için açık ve kesin kılavuzluk sağlamak amacı ile Dünya
Gezegenine din tanıtıldı, bu yüzden dinlerin belirli kuralları ve emirleri var.
Bu kurallar kişisel disiplini öğretmek için tasarlanmıştır ve genellikle ruhsallıktan
ziyade kültüreldir. Bu kurallar iyiydi ve hala pek çok Dünya insanı için
geçerli. Ne yazık ki din, Repterran (Dünya Reptoidleri veya Elitler veya
Ullimunati) Kontrolörleri tarafından binlerce yıl boyunca kötüye kullanıldı ve
istismar edildi.
Bir din, dogmaya dayalı, ara bulucu rahiplik sistemi ve
ritüelleri olan bir inanç sistemi olabilir. Ruhsallık daha kişisel bir bilinç
halidir. İkisi birlikte de olabilir, ama bir arada olmaları gerekli değildir.
Kişi ruhsal olmadan dindar olabileceği gibi dindar olmadan da ruhsal olabilir.
Ayrıca, aynı zamanda hem dindar hem de ruhsal olabilir. Din, maalesef insanın
evrim sürecine her zaman yardımcı olmuyor, fakat olabilir de. Bazı durumlarda
ise ruhsallığı engelleyebilir de. Yine de, ruhsallık, insanın evrimi için daha
doğru bir yoldur.
Bazı insanlar öyle olduklarını düşenseler de, ruhsallık
psişiklik ya da gaipten haber alma ile ilgili değildir; duaları ezberden
okumayla ya da robotik olarak yapılan ritüellerle ilgili değildir, ancak bazen
bilinçli bir şekilde yapıldığında büyük bir ruhsallık deneyimi yaşanabilir. Ve
ille de bir “şifacı” veya “kâhin” olmak veya astral seyahat yapabilmek (uyku
durumunda her gece herkesin yapabileceği) gerekli değildir. Ruhsallık basitçe,
koşulsuz sevgiyi uygulama kabiliyetinizle en iyisini yapmaya ve tüm dinlerin
özünde bulunan, size yapılmasını istemediğinizi başkalarına da yapmama yatar.
Ve bu, tüm Evren'de geçerlidir - sadece Dünya insanı için değildir. Ruhsallık,
içindeki Tanrının Özü'nü kabul etmek ve bu nedenle kendinizi şereflendirmek,
kendinize saygı göstermektir. Bu 'ben'i Tanrının özü olarak kabullenmek,
şereflendirmek ve saygı duymakla ilgilidir.
Daha yüksek kültürler Tanrı'yı Kaynak veya Bir'lik olarak
adlandırır ve bilinçli olarak bu Kaynak Enerjisine erişebilirler, bu nedenle
inanca, “Tanrı” figürüne inanmaya ya da aracı kurumlara ihtiyaç göstermezler.
Bu enerjinin kendi içlerinde olduğunu ve tam bir bilinçli farkındalıkla kullanabileceklerini açıkça anlarlar.
Üçüncü-Boyut algı sınırları içinde sıkışıp kalmış birçok
Dünyalı'nın aksine, gezegen dışı insanların çoğu, yaratılıştaki her canlının bu
yüce Yaratıcı Enerji Kaynağının kendine özgü bir parçası olduğunun farkındadır
- daha büyük boyut olan Evrensel gerçeklikten de kopuk değildir. Bu yüzden
Tanrı'yı Bir'lik olarak adlandırıyorlar. Hepimiz evrenin çok boyutlu
seviyelerine yayılan aynı Tanrı / Kaynak Bilincinin bir parçasıyız.
Bir sonraki adım, ki şu anda gerçekleşiyor, her birimizin
içindeki Tanrı (Kaynak) Enerjisini kendi kendimize tanımanın eşiğinde olmamız.
Bu anlayış, insanın sevgiyi korkuya tercih ederek, hayvan-insan'dan kozmik
insana evrimleşmesini sağlar.
Judy Carroll
Ç: N. Gülşan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder