4 Ağustos 2019

Ruhsallık ve Din




Ruhsallık ve Din

Dini bir bakış açısının dışında ruhsal bir hayat yaşamak ne anlama geliyor? Birincil fark; ruhsallık, dinsel dogmaya veya aracı bir rahiplik, hocalık kurumuna veya herhangi bir aracıya bağlı olmayan bir bilinç halidir. Genç ve yeni yaratılan Dünya-insan türlerinin doğru yönde gelişmesine yardımcı olmak için açık ve kesin kılavuzluk sağlamak amacı ile Dünya Gezegenine din tanıtıldı, bu yüzden dinlerin belirli kuralları ve emirleri var. Bu kurallar kişisel disiplini öğretmek için tasarlanmıştır ve genellikle ruhsallıktan ziyade kültüreldir. Bu kurallar iyiydi ve hala pek çok Dünya insanı için geçerli. Ne yazık ki din, Repterran (Dünya Reptoidleri veya Elitler veya Ullimunati) Kontrolörleri tarafından binlerce yıl boyunca kötüye kullanıldı ve istismar edildi.

Bir din, dogmaya dayalı, ara bulucu rahiplik sistemi ve ritüelleri olan bir inanç sistemi olabilir. Ruhsallık daha kişisel bir bilinç halidir. İkisi birlikte de olabilir, ama bir arada olmaları gerekli değildir. Kişi ruhsal olmadan dindar olabileceği gibi dindar olmadan da ruhsal olabilir. Ayrıca, aynı zamanda hem dindar hem de ruhsal olabilir. Din, maalesef insanın evrim sürecine her zaman yardımcı olmuyor, fakat olabilir de. Bazı durumlarda ise ruhsallığı engelleyebilir de. Yine de, ruhsallık, insanın evrimi için daha doğru bir yoldur.

Bazı insanlar öyle olduklarını düşenseler de, ruhsallık psişiklik ya da gaipten haber alma ile ilgili değildir; duaları ezberden okumayla ya da robotik olarak yapılan ritüellerle ilgili değildir, ancak bazen bilinçli bir şekilde yapıldığında büyük bir ruhsallık deneyimi yaşanabilir. Ve ille de bir “şifacı” veya “kâhin” olmak veya astral seyahat yapabilmek (uyku durumunda her gece herkesin yapabileceği) gerekli değildir. Ruhsallık basitçe, koşulsuz sevgiyi uygulama kabiliyetinizle en iyisini yapmaya ve tüm dinlerin özünde bulunan, size yapılmasını istemediğinizi başkalarına da yapmama yatar. Ve bu, tüm Evren'de geçerlidir - sadece Dünya insanı için değildir. Ruhsallık, içindeki Tanrının Özü'nü kabul etmek ve bu nedenle kendinizi şereflendirmek, kendinize saygı göstermektir. Bu 'ben'i Tanrının özü olarak kabullenmek, şereflendirmek ve saygı duymakla ilgilidir.

Daha yüksek kültürler Tanrı'yı Kaynak veya Bir'lik olarak adlandırır ve bilinçli olarak bu Kaynak Enerjisine erişebilirler, bu nedenle inanca, “Tanrı” figürüne inanmaya ya da aracı kurumlara ihtiyaç göstermezler. Bu enerjinin kendi içlerinde olduğunu ve tam bir bilinçli  farkındalıkla kullanabileceklerini açıkça anlarlar.

Üçüncü-Boyut algı sınırları içinde sıkışıp kalmış birçok Dünyalı'nın aksine, gezegen dışı insanların çoğu, yaratılıştaki her canlının bu yüce Yaratıcı Enerji Kaynağının kendine özgü bir parçası olduğunun farkındadır - daha büyük boyut olan Evrensel gerçeklikten de kopuk değildir. Bu yüzden Tanrı'yı Bir'lik olarak adlandırıyorlar. Hepimiz evrenin çok boyutlu seviyelerine yayılan aynı Tanrı / Kaynak Bilincinin bir parçasıyız.

Bir sonraki adım, ki şu anda gerçekleşiyor, her birimizin içindeki Tanrı (Kaynak) Enerjisini kendi kendimize tanımanın eşiğinde olmamız. Bu anlayış, insanın sevgiyi korkuya tercih ederek, hayvan-insan'dan kozmik insana evrimleşmesini sağlar.


Judy Carroll
Ç: N. Gülşan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder