3 Nisan 2014

5 duyu organımızın dışındaki algılama yöntemleri


Dr. Suzanne’dan aktarılan bilgiler oldukça derin. Normal bilinç düzeyinde anlamak oldukça zor,  bu küçük çeviriyi bile yapmam iki üç günümü aldı. Anlamak deyneğin bir ucu, anlaşılır Türkçe kelimelerle ifade etmek öbür ucu. Kendisinin de söylediği gibi 5B ve ötesinden gelen bilgiler 3B gerçeklerine uymadığından anlamakta güçlük çekmemiz oldukça doğal.  Hiç kullanmadığımız veya çok az kullandığımız, 5 duyu organımızın dışındaki algılama yetilerimizi etkinleştirip yüksek Boyut’ların farkına varabiliriz. Böylelikle, gerçek kimliğimize bürünme olanağı bulabiliriz diyor Dr. Suzanne hanım.

Kısaltma: 3B; 3cü Boyut, 4B 4cü Boyut, 5B; 5ci Boyut.     

Dr. Suzanne Lie:

Çok Boyut’lu algılarımızın günlük yaşamda kullanımları.

İçimizdeki ‘Psişik veya Medyum’ yapımızı daha iyi duruma getirmenin yollarından biri, bilincimize, kalbimize, bedenimize fısıldıyan durgun, alçak ses tonuna kulak vermektir.

Bilincimizi yükseltmekten ziyade, onu genişletiyoruz. Bilincimiz, düşüncemiz, beklentilerimiz ve algılamalarımız genişledikçe sadece Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Boyut’lardan değil aynı zamanda bunların ötesindeki Boyut’lardan, yanısıra 1ci ve 2ci Boyut’lardan ve quantum gerçeklerinden de haber alabiliriz.

İçgüdü ;

‘İçimizdeki bilgi’, 2. Boyut’ta olmanın doğal yeteneğidir. Temeli ‘İlkel benlik’ tir. Yaşamda kalmak için gerekli olanın bilinmesi olarak algılanabilir. Hayvanlar neyin zehirli olup olmadığını dolayısı ile neyi yiyip yiyemiyeceklerini bilirler, suyu nerede bulacaklarını bilirler, hangi hayvanların onları avlıyacağını doğal olarak bilirler. Evrimleşmenin sonucu bizler bu tür hayatta kalmak için temel olan yeteneğimizi yitirmiş durumdayız.

İçgüdülerimiz genellikle fiziksel algılamalardır. Eğitimin, beynin sol tarafı üzerinde yoğunlaşmasından dolayıdır ki içgüdülerimizi görmemezlikten geliyoruz. Ama beynimizin tümünü bir bütün olarak çalıştırmayı öğrendikçe Dünya Gezegenine daha da yakınlaşmaktayız. Uyanıklığımız artmaya devam ettikçe ‘bizler vucudumuz değilde vucudumuzun içinde yaşayan’ olduğumuzu anlamaktayız. Fiziksel formumuz bilincimizi saran diğer formlardan sadece bir tanesi. Şunu da unutmamalı, yatsıyamayacağımız  bir gerçek varki buda fiziksel bedenimiz olmadan bu ‘3. Boyut’ oyununu oynayamayız.

Duygu Sezme ;

Başkalarının duygularını sezme yetisi. Duyguyu sezme yetisini ‘ilkel’ toplumlarda, sürü halindeki hayvanlar ve kuşlarda görüyoruz. Örneğini üzgün olduğumuzda evcil hayvanların nasıl bize gelip sürtündüğünde görmekteyiz. Diğer örnekleri annenin daha konuşamayan bebeğinin ne istediğini veya şifacıların hastalarının ne hissettiklerini bilmelerinde görmekteyiz. 

Duygu sezme yetisi bir başka ‘hayvansal sezgi’ dir, ancak durumu idrak etmek için dikkatimizi bedenimize vermemiz gerekir. Darwin’e göre, hayvanların hayatta kalabilmek için  4 temel duyguları vardır. Korkunun amacı; kavga veya kaçış,  üzüntünün amacı; sürü ile bağ kurmak, mutluluğun amacı; türün üremesini sağlamak, öfkenin amacı; engelleri kırmak.

3B’daki ‘hayvan kişiliğimiz’ den dolayı duygularımızın amaçları da aynıdır. Koruduğumuz ve sevdiklerimizin duygularını daha derinden sezme eylimimiz vardır. Bu konuda yapılmaması gereken şey, başkalarının hislerini kendi bedenimizin hisleri gibi algılamaktır. Bu karışıklığı önlemen tek yolu önce kendi bedenimizin hislerini anlamaktan geçer, böylelikle başkalarının hisleri ile kendi hislerimiz arasındaki farkı daha rahat idrak ederiz.

Önsezi ;

‘İçine doğma’da başka bir ‘bedensel bilme’ yöntemidir. Düşünmeden bilme gibi algılanabilir. Görüntü, duyma, koku ve mekan algılarını birleştirme yetisidir. Bütün bu sezgiler, beyin’nin normalin dışında diye tanımlanan çalışmasıdır. Birçok insan önsezi yetisini her zaman kullanır vede adına ‘şans’ der. Önsezi içgüdü gibidir; işin içinde ‘Ruhsal Rehber’ dediğimizin parmağı olması belki de tek farkıdır.

İçgüdü ve önsezi bize günlük yaşamda, bilincimizde  beta beyin dalgalarını deneyimlerken ulaşır. Oysa, Önsezi’ye ulaşmak için  Alpha dalga bilinci gerekir. Önseziye ulaşmak ‘alışılmışın dışındaki’  günlük düşünce sınırlarının ötesine, 3B düşünme sistemi ötesine giderek olur.  Önsezi bize  sanki gökyüzünden, ‘başka alemden’ geliyor gibidir, fakat uyanık olduğumuza inandığımız için önsezinin yukarıdan değil de bizden geldiğine inanırız.

En derin önsezilerimizin farkına varmak için yaralı kalbimizin ve bilinçsiz şuurumuzun saklı köşelerine göz atmak lazım. Eğer kendi duygularımızı net olarak göremez isek, başkalarının duygularını lekeli görüp yanlış sonuşlara varırız.

Başka bir deyimle, eğer dünyaya güneş gözlüklerini takarak bakarsak başka bir değişle, temiz olmayan aura ile bakarsak, dünya karanlık,  kirli gözükür. Çünkü dünyaya baktığımız gözlüklerin koyu renkli cam olduklarının fakında değilizdir, temiz olmayan görüntünün kaynağı kendi bilincimiz olduğunu fark etmeyiz. Çözümlenmemiş korku, üzüntü ve öfke gerçeğin görüntüsünü karartır ve çok -boyut’lu kişiliğe bürünmemize engel olur.     

Telepati ;

Başka birinin düşüncesini okuma veya bilmeye telepati denir. Sorulacak soru sorulmadan soruyu cevaplamak gibi. Telepati, 4B ve 5B yetisidir. Telepati ya, 3B’nin sınırlayıcı zaman kavramının ötesindeki 4. Boyut’un sıvı zaman kavramına veya, bütün yaşamın BİR olduğu 5. Boyut bilincine geçmenin doğal sonucudur.

Çoğumuz telepatiyi deneyimlemişizdir. Bu tür yeteneklerimizi, öğrenipte kazanılan yeteklerden ziyade, hali hazırdaki yeteneklerimizi hatırlayıp da su yüzüne çıkarmak olarak algılarsak, kendi ‘GERÇEK KİŞİLİĞİMİZE’ dönmemiz daha kolaylaşacaktır.  

Yaşanılan her telepati deneyimi ‘Gerçek Kişiliğimize’ dönmenin bir göstergesi olarak algılanmalı, dolayısı ile şükran duygusu ile teşekkür edilmeli ki bu deneyimler bizimle kalıcı olsun. Telepati yolu ile algılamayı sık sık kullanmak, telepatiyi sonunda şimdi olduğu gibi olağanüstü algılama yöntemi gibi görülmekten çıkarıp, 5 duyu organımız gibi, normal algılama yöntemlerimizden birine dönüştürecek.

Ne zaman bilincimiz genişleyip ÇokBoyutlu kişiliklerimizin tümünü kapsadığında, galatik ve göksel kişiliklerimizle olan iletişimimiz çok kolaylaşacak. Bu iletişim sayesinde, her zaman var olan bütün yaşam ile aynı, yani ‘BİR’ olduğumuzu idrak edeceğiz.

İşitme yetisi (Clairaudience);

4. Boyut ve ötesindeki sesleri duyabilme yetisi. Telepati’den farkı, ‘işitme yetisi’ fiziksel duyum organları ile algılanamayan yüksek Boyut’lardaki varlıklar ile iletişimdir, oysa telepati genellikle aynı Boyut’ta olan ‘sesli konuşma’ olmadan kurulan iletişimdir. 

‘Kanal olma’ yolu ile haber alma ‘işitme yetisi’’nin bir başka formudur. İki türü vardır; ‘bilinçsiz’ haber alma ve ‘bilinçli’ haber alma. Bilinçsiz kanal olmaya ‘trans medyum’ luk da denir, kişi kendi bedenini terk edip iletişimi yapan varlığa bırakır, kendi sesi kullanılmasına rağmen, bu tür iletişimde kişi olan bitenden habersizdir. İletişimi başka birinin kaydetmesi gerekir. Edgar Casey bu türe örnektir.

Diğer taraftan ‘bilinçli kanal olma’ da kişi bedende olup olan bitenin tam farkındadır, buna rağmen kişi ‘genişlemiş biliç durumu yaşadığından, iletişimi çabukça kaydetmez ise, daha sonra hatırlamakta çok güçlük çeker. Diğer Boyut’lardan aktarılanlar her zaman düz yazı veya söz olmamakta, müzik, şiir, resim yapma, dans etme, mimari tasarım v.b... gibi formlarda da olmaktadır.   

Dahası, 4. Boyut’tan gelen mesajlar fiziksel düzeye göre farkı zaman mantığına sahip, 5. Boyut’tan gelenler ise flaş halinde ‘BİR’in ışığı’ olarak bize ulaşmakta. Daha sonra ietişimi kuran kişi algıladıklarını 3. Boyut gerçeğine tercüme edilerek günlük yaşamlarında kullanmaları için diğer insanlara iletir.

Beynimiz, bilgisayar gibi çalışıp mesajları anlaşılır kılmakta. Doğal olarak beynimiz de bilgisayar gibi ancak hafızada yüklü olanlar doğrultusunda, algılanan mesajları anlaşılır dile tercüme etmektedir. Eğer kavramlar 3. Boyut için yeni ise, beyin kıyaslama yapıp tercüme yapamayacaktır, sadece böyle durumlarda ‘bilinçli kanal olan’ kişi bedeni terk eder. 

Herşeye rağmen ilişki kurulan ne kadar zararsız varlık olursa olsun bedenden çıkmak her zaman sakıncalıdır, yapanlar bunun doğruluğunu bilirler. Bedenimizi terk ettiğimizde bedenin savunma sistemi çok zayıflar, bunun yanı sıra bedeni kullanan enerjiler, içinde bulunduğumuz zamanın dışından gelmekteler, bu da uyumsuzluk yaratmakta.

Gerçek benliğimizin farkına vardıkça, ‘kanal olma’ yolu ile algıladıklarımız ‘yüksek kimlik’lerimizden olacak, yani kendi kendimizden mesajlar alır olacağız. Her zaman hatırlamalıyız, diğer gezegenlerde, galaksilerde ve diğer Boyut’larda kendi rezonansımız bulunmakta. Genişleyen algılarımız sayesinde, yeryüzü gezegeninde ve fiziksel formumuz içinde, yüksek kimliklerimiz ile nasıl ilişkiye geçebileceğimizi daha iyi öğrenebileceğiz. 

Görme Yetisi (Clairvoyance) ;

4B ve ötesindeki cisimleri görebilme yetisi. Bilincimiz genişledikçe, sınırlı olan fiziksel ışık spektrum’un ötesindekiler algılanır olur. Bundan dolayı 4B ve ötesindeki cisimler görünür olur.

Cisimler, ışığın değişik titreşimlerinin birbirleri ile karşılaştırılması sonucu oluşan Boyut’lardan dolayı değişik algılanır, yani cisimler değişik Boyut’larda değişik algılanır. ‘görme yetisi’ olanların sık karşılaştıkların durumlardan biri ‘Hayalet Görme’dir.  3. Boyut’un inançları doğrultusunda, hayaletleri ölü olarak düşünürüz. Halbuki, ölüm bir yanılgıdır. Ölüm sadece, titreşiminin bir üst titreşim düzeyine geri dönmesidir.

4B, Dünya gezegeninin aurası olduğu gibi herbirimizin aurasıdır da aynı zamanda (bir başka açıdan bakıldığında, herhalde). Farklı titreşimleri, dikkatimizi auramızdaki ilişkili oldukları rezonanslara vererek algılarız. Auramızda olan siyah beyaz yamalar gibi, Gaia’da (Dünya) aynı şeyi yapar. Dünyada, insanların resonanzlarını genişleterek geçtikleri bir çok ‘güç alanları’ vardır, bu alanlardan geriye gelen insanlar karşılıksız sevgi ve mutluluk ile dolu olurlar.

Diğer taraftan, Dünyada büyük haksızlığın, acımasızlığın, korkunun ve öfkenin yol açtığı kanayan yaraların olduğu alanlar da var, bu tür alanların varlığından dolayı Dünya’nın aurası olumsuz etkilenmekte. Görme ve işitme yetimizi etkinleştirdiğimizde, Dünya aurasındaki farklı alanları rahatlıkla tanımlayabileceğiz, sonra bizden istenip, yapmamız gerekli olanı, kendi düşük ‘Astral Katman’ımızdan Gaia’nın bedenine uzanan ve ışıktan oluşan bir tüneli oluşturacağız.

Bu tüneli oluşturup temizlemek, farklı Boyut ve titreşimlerdeki sesler ve görüntüleri birbirinden ayırt etmemizi sağlıyacak. Asıl hedefimiz, kendi bilincimizi sürekli temizleyip ışığın olabildiğince yüksek titreşimlerine ve oralarda var olan varlıklara ulaşmaktır. 

Bu yönde ilerledikçe tekrar hatırlayacağız ki, 5B ve ötesinde olan her varlık için, zaman yok, mekan yok vede AYRILIK YOK (ikilem). Dolayısı ile, karşılaştığımız her kişi, yer ve durum bizim sadece mutlak olan ‘ŞİMDİKİ ZAMAN’da  bulunan, yüce BİR’in birer görünümü.

Sezgi Yetisi (Clairsentience) ;

Bütün psişik algılar için şemsiye bir deyimdir.  ‘Sezgi yetimiz’ olduğunda koku alma, duyma, görme ve dokunma duyumlarımız çok hassas düzeyde olur. Sezgi yetisi önce duygu düzeyinde deneyimlenir, sonra fiziksel düzeyde. (kişisel deneyimlerimden; tarifini izlediğim veya pişirmeyi düşündüğüm yemeğin önce, bitmiş durumunu algılarım sonra fiziksel kokusunu ve tadını alırım-Naci) 

Genellikle dizin halinde oluşan, parelel ve yüksek gerçeklikleri sezgi yetisini kullanarak deneyimleriz. Değişik dizin (art arda gelen) gerçeklikler bulunmakta, ‘geçmiş yaşamlar’ bunlardan biri. Zaman ve mekan özellikle 3B’ye göre yanılsamadır. Bilincimizi sadece 4B’ye bile yükseltiğimizde, tüm yaşamlarımızın sadece alıştığımız 3B de geçmediğini görürüz. 

4B veya 5B bilincine ulaştığımız zaman, aşağıya, 3B’ye baktığımızda, istediğimiz her hangi bir zaman dilimini görebiliriz. Bu bilinç sevilerinden bakıldığında, 3B Dünya gezegeninde olan tüm reenkarnosyanlarımızın hepsi sanki bir ‘zaman çarkı’nın üzerinde olduğu düşünebilir. Yüksek Boyut’larda olanların bakış açısından bakıldığında, sözü geçen zaman çarkı’nın zaman ile hiç bir ilgisi olmadığı gözlenir. Bundan dolayı, ardaşık zaman sınırlaması olmadan istediğimiz zaman dilimini ziyaret edebiliriz, fakat ziyaret ettiğimiz zaman diliminde olduğumuzda, 3B’nin kronolojik (dizinsel) hareketinin sınırları içine tıkılıp kalırız.

Sezgi yateneğimiz bilincimiz tarafından bazen ‘Bilme’ olarak deneyimlenir. Algıladığımız bilgiye inanabilirsek, bilgi 3B’nin taşlı yollarında bize ışık tutan bir rehber olabilir. Aynı zamanda gerçek BENLİĞİMİZİ bilmede de yardımcı olur, dahası, kökeni başka kaynaklara bağlı olan hislerimiz ile kökeni gerçek kimliğimizden kaynaklanan hislerimiz arasındaki farkı da görmemize yardımcı olur.   

Bütün ilişkilerde olduğu gibi karşılıksız sevgi sıkı dostluğun temelidir. Kendimiz ile samimi olmak birçoğumuz için yabancı bir kavramdır, hatırlayıp, gerçek ÇokBoyut’lu kişiliğimiz ile kucaklaştığımızda, samimi olma yeteneğimiz herzaman üstün gelecektir.   

Telekinezi ;

Telekinezi 4B ve 5B yetisidir, bedenizi kullanmadan cisimleri hareket ettirme yetisidir. 4B ve 5B kişiliğimiz için, bilincimiz, duygularımız ve niyetimiz kaslarımızdan daha güçlüdür. Telekinezi, ‘bilicin madde üzerindeki üstünlüğü’ olarak adlandırılır.

Başka bir değişle, bu yöntemi kullanarak, şuurumuz ile maddeyi etkileyip hareket etmesini sağlıyabiliriz. Duyguların da bu konuda önemli rol oynadığını göz ardı etmemeli. Sonuçta, maddeyi bilinçli veya bilinçsiz etkilemek mümkün. Bu yönde yetenekleri gelişmiş olanlar, sadece altından yürüyerek sokak direklerindeki ışıkları kapatıp açabilmekteler. (yıllar önce rasladığım birinin hanımı bu durumu sık sık deneyimlemekteydi-Naci).

Bu yeteneği olanlar belkide spor yapmaya yönelmiş olabilirler, belkide başarılı sportmenlerin arasında olanların bilinçli veya bilinçsiz telekinezi yeteneği vardır. Durum zanatkarlar arasında dahi görülebilir. Bir tenisçinin topa hükmettiğini veya bir heykeltraşın bilinçli veya bilinçsiz bu yetiyi kullandığını düşündüğümüzde o eşşiz, kusursuz vuruşlara veya eserlere şaşırmamak gerekir. (profesyonel ağaç oyma mesleklerimden biri, dolayısı ile yaşamım boyunca heykeltraşların eserlerinden edindiğin izlenimler de bunu doğrulamakta, hayran olduğum heykeller el ile yapılmışa hiç ama hiç benzemiyorlardı).

Başka bir telekinazi deneyimi ise, yaramaz peri veya yaramaz ve gürültücü cin algılaması. Algılanan bir hayalet değil, insanın bilinçsiz niyetinin sonucunda maddenin hareket etmesidir. Deneyimleyen genellikle aşırı derece güçlü olan duygularının farkında olmayan yetişkin bir insandır. Gerçekten, korku, öfke ve keder çok güçlü enerjiler üretir. Malesef zaman zaman bu duygular bilinçsiz olarak maddeyi idare ettiğinde, kişinin farkında olmadan yarattığı bu durum, kişi için çok korkutucu olmakta.

Çok yoğun duygu telekinizide çok önemli etken, çünkü duygu ‘hareket halindeki enerji’dir. Ne zaman duygularımız üzerinde kontrol sağladığımızda, maddenin titreşimini yükseltmek için sevgi temelli duygularımızı sürekli kullanabileceğiz. Bunu 3B’nin zaman ve mekan sınırlamasına bağlı olmadan başaracağız.

Eğer quantum bilincimiz ile bilinçli olarak iletişim kurarsak,  quantum düşüncemizin anında yaratma özelliğini kullanarak maddeyi Evren’nin herhangi bir köşesine ışınlayabiliriz. ‘Junk DNA’ ların çok küçük ‘solucan delik’leri olduğu yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda bulunmuştur. Buradan mesajlar ve nihayetinde madde Evrenin herhangi bir yerine ışınlanabilir. Bu tür ışınlama uzay gemisi filminde olan ışınlama gibidir. Madde quantum seviyesine indirgenir, bu hali ile zaman ve mekanın ötesine taşınıp götürülen yerde tekrar madde düzeyine yükseltilir.

Bütün bu genişlemiş algılama yeteneklerimiz (yukardakiler), hali hazırda sahip olduğumuz yetenek olan (tam kullanılmayan), yüksek gerçekliklerin frekanlarını günlük yaşamda algılamamıza olanak sağlar. Ne zaman yüksek Boyut’ları deneyimleyebileceğimize inandığımız zaman, bilincimizde bu Boyut’lar yaşanılır olmaya başlar. Bilincimizin frekansı algılama frekansımız üzerinde baskın olur. Sadece algılananalar deneyimlenebildiğinden, algıladığımız gerçeklik bizim yaşadığımız gerçeklik olur.

Yukarıdaki paragraf aynı zamanda ‘iki ayrı yerde olabilme’ yi gerçekleştirebilmenin temelini de oluşturur (eş mevki). Yani fiziksel bedenimizdeyken, başka bir yerde olabilme yetisi.

VENUS’e küçük bir yolculuğa ne dersiniz?
 Çeviren; Naci Gülşan

sadece ve sadece, dikkatimizi karşılıksız sevgi frekansını ihtiva eden algılara vermemiz çok önemlidir, bu seçim çok önemlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder