Dr. Suzanne’dan
aktarılan bilgiler oldukça derin. Normal bilinç düzeyinde anlamak oldukça zor, bu küçük çeviriyi bile yapmam iki üç günümü
aldı. Anlamak deyneğin bir ucu, anlaşılır Türkçe kelimelerle ifade etmek öbür
ucu. Kendisinin de söylediği gibi 5B ve ötesinden gelen bilgiler 3B
gerçeklerine uymadığından anlamakta güçlük çekmemiz oldukça doğal. Hiç kullanmadığımız veya çok az kullandığımız,
5 duyu organımızın dışındaki algılama yetilerimizi etkinleştirip yüksek
Boyut’ların farkına varabiliriz. Böylelikle, gerçek kimliğimize bürünme olanağı
bulabiliriz diyor Dr. Suzanne hanım.
Kısaltma: 3B; 3cü
Boyut, 4B 4cü Boyut, 5B; 5ci Boyut.
Dr. Suzanne Lie:
Çok Boyut’lu
algılarımızın günlük yaşamda kullanımları.
İçimizdeki ‘Psişik
veya Medyum’ yapımızı daha iyi duruma getirmenin yollarından biri, bilincimize,
kalbimize, bedenimize fısıldıyan durgun, alçak ses tonuna kulak vermektir.
Bilincimizi
yükseltmekten ziyade, onu genişletiyoruz. Bilincimiz, düşüncemiz, beklentilerimiz
ve algılamalarımız genişledikçe sadece Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Boyut’lardan
değil aynı zamanda bunların ötesindeki Boyut’lardan, yanısıra 1ci ve 2ci
Boyut’lardan ve quantum gerçeklerinden de haber alabiliriz.
İçgüdü ;
‘İçimizdeki
bilgi’, 2. Boyut’ta olmanın doğal yeteneğidir. Temeli ‘İlkel benlik’ tir.
Yaşamda kalmak için gerekli olanın bilinmesi olarak algılanabilir. Hayvanlar
neyin zehirli olup olmadığını dolayısı ile neyi yiyip yiyemiyeceklerini
bilirler, suyu nerede bulacaklarını bilirler, hangi hayvanların onları
avlıyacağını doğal olarak bilirler. Evrimleşmenin sonucu bizler bu tür hayatta
kalmak için temel olan yeteneğimizi yitirmiş durumdayız.
İçgüdülerimiz
genellikle fiziksel algılamalardır. Eğitimin, beynin sol tarafı üzerinde yoğunlaşmasından
dolayıdır ki içgüdülerimizi görmemezlikten geliyoruz. Ama beynimizin tümünü bir
bütün olarak çalıştırmayı öğrendikçe Dünya Gezegenine daha da yakınlaşmaktayız.
Uyanıklığımız artmaya devam ettikçe ‘bizler vucudumuz değilde vucudumuzun
içinde yaşayan’ olduğumuzu anlamaktayız. Fiziksel formumuz bilincimizi saran
diğer formlardan sadece bir tanesi. Şunu da unutmamalı, yatsıyamayacağımız bir gerçek varki buda fiziksel bedenimiz
olmadan bu ‘3. Boyut’ oyununu oynayamayız.
Duygu Sezme ;
Başkalarının
duygularını sezme yetisi. Duyguyu sezme yetisini ‘ilkel’ toplumlarda, sürü
halindeki hayvanlar ve kuşlarda görüyoruz. Örneğini üzgün olduğumuzda evcil
hayvanların nasıl bize gelip sürtündüğünde görmekteyiz. Diğer örnekleri annenin
daha konuşamayan bebeğinin ne istediğini veya şifacıların hastalarının ne
hissettiklerini bilmelerinde görmekteyiz.
Duygu sezme
yetisi bir başka ‘hayvansal sezgi’ dir, ancak durumu idrak etmek için
dikkatimizi bedenimize vermemiz gerekir. Darwin’e göre, hayvanların hayatta
kalabilmek için 4 temel duyguları
vardır. Korkunun amacı; kavga veya kaçış, üzüntünün amacı; sürü ile bağ kurmak,
mutluluğun amacı; türün üremesini sağlamak, öfkenin amacı; engelleri kırmak.
3B’daki ‘hayvan
kişiliğimiz’ den dolayı duygularımızın amaçları da aynıdır. Koruduğumuz ve
sevdiklerimizin duygularını daha derinden sezme eylimimiz vardır. Bu konuda
yapılmaması gereken şey, başkalarının hislerini kendi bedenimizin hisleri gibi
algılamaktır. Bu karışıklığı önlemen tek yolu önce kendi bedenimizin hislerini
anlamaktan geçer, böylelikle başkalarının hisleri ile kendi hislerimiz
arasındaki farkı daha rahat idrak ederiz.
Önsezi ;
‘İçine doğma’da
başka bir ‘bedensel bilme’ yöntemidir. Düşünmeden bilme gibi algılanabilir. Görüntü,
duyma, koku ve mekan algılarını birleştirme yetisidir. Bütün bu sezgiler,
beyin’nin normalin dışında diye tanımlanan çalışmasıdır. Birçok insan önsezi yetisini
her zaman kullanır vede adına ‘şans’ der. Önsezi içgüdü gibidir; işin içinde
‘Ruhsal Rehber’ dediğimizin parmağı olması belki de tek farkıdır.
İçgüdü ve önsezi
bize günlük yaşamda, bilincimizde beta
beyin dalgalarını deneyimlerken ulaşır. Oysa, Önsezi’ye ulaşmak için Alpha dalga bilinci gerekir. Önseziye ulaşmak
‘alışılmışın dışındaki’ günlük düşünce
sınırlarının ötesine, 3B düşünme sistemi ötesine giderek olur. Önsezi bize sanki gökyüzünden, ‘başka alemden’ geliyor
gibidir, fakat uyanık olduğumuza inandığımız için önsezinin yukarıdan değil de
bizden geldiğine inanırız.
En derin
önsezilerimizin farkına varmak için yaralı kalbimizin ve bilinçsiz şuurumuzun
saklı köşelerine göz atmak lazım. Eğer kendi duygularımızı net olarak göremez
isek, başkalarının duygularını lekeli görüp yanlış sonuşlara varırız.
Başka bir
deyimle, eğer dünyaya güneş gözlüklerini takarak bakarsak başka bir değişle,
temiz olmayan aura ile bakarsak, dünya karanlık, kirli gözükür. Çünkü dünyaya baktığımız
gözlüklerin koyu renkli cam olduklarının fakında değilizdir, temiz olmayan
görüntünün kaynağı kendi bilincimiz olduğunu fark etmeyiz. Çözümlenmemiş korku,
üzüntü ve öfke gerçeğin görüntüsünü karartır ve çok -boyut’lu kişiliğe
bürünmemize engel olur.
Telepati ;
Başka birinin
düşüncesini okuma veya bilmeye telepati denir. Sorulacak soru sorulmadan soruyu
cevaplamak gibi. Telepati, 4B ve 5B yetisidir. Telepati ya, 3B’nin sınırlayıcı zaman
kavramının ötesindeki 4. Boyut’un sıvı zaman kavramına veya, bütün yaşamın BİR
olduğu 5. Boyut bilincine geçmenin doğal sonucudur.
Çoğumuz
telepatiyi deneyimlemişizdir. Bu tür yeteneklerimizi, öğrenipte kazanılan
yeteklerden ziyade, hali hazırdaki yeteneklerimizi hatırlayıp da su yüzüne
çıkarmak olarak algılarsak, kendi ‘GERÇEK KİŞİLİĞİMİZE’ dönmemiz daha
kolaylaşacaktır.
Yaşanılan her
telepati deneyimi ‘Gerçek Kişiliğimize’ dönmenin bir göstergesi olarak
algılanmalı, dolayısı ile şükran duygusu ile teşekkür edilmeli ki bu deneyimler
bizimle kalıcı olsun. Telepati yolu ile algılamayı sık sık kullanmak,
telepatiyi sonunda şimdi olduğu gibi olağanüstü algılama yöntemi gibi görülmekten
çıkarıp, 5 duyu organımız gibi, normal algılama yöntemlerimizden birine
dönüştürecek.
Ne zaman
bilincimiz genişleyip ÇokBoyutlu kişiliklerimizin tümünü kapsadığında, galatik
ve göksel kişiliklerimizle olan iletişimimiz çok kolaylaşacak. Bu iletişim
sayesinde, her zaman var olan bütün yaşam ile aynı, yani ‘BİR’ olduğumuzu idrak
edeceğiz.
İşitme
yetisi (Clairaudience);
4. Boyut ve
ötesindeki sesleri duyabilme yetisi. Telepati’den farkı, ‘işitme yetisi’ fiziksel
duyum organları ile algılanamayan yüksek Boyut’lardaki varlıklar ile
iletişimdir, oysa telepati genellikle aynı Boyut’ta olan ‘sesli konuşma’
olmadan kurulan iletişimdir.
‘Kanal olma’ yolu
ile haber alma ‘işitme yetisi’’nin bir başka formudur. İki türü vardır;
‘bilinçsiz’ haber alma ve ‘bilinçli’ haber alma. Bilinçsiz kanal olmaya ‘trans
medyum’ luk da denir, kişi kendi bedenini terk edip iletişimi yapan varlığa
bırakır, kendi sesi kullanılmasına rağmen, bu tür iletişimde kişi olan bitenden
habersizdir. İletişimi başka birinin kaydetmesi gerekir. Edgar Casey bu türe
örnektir.
Diğer taraftan
‘bilinçli kanal olma’ da kişi bedende olup olan bitenin tam farkındadır, buna
rağmen kişi ‘genişlemiş biliç durumu yaşadığından, iletişimi çabukça kaydetmez ise,
daha sonra hatırlamakta çok güçlük çeker. Diğer Boyut’lardan aktarılanlar her
zaman düz yazı veya söz olmamakta, müzik, şiir, resim yapma, dans etme, mimari
tasarım v.b... gibi formlarda da olmaktadır.
Dahası, 4.
Boyut’tan gelen mesajlar fiziksel düzeye göre farkı zaman mantığına sahip, 5.
Boyut’tan gelenler ise flaş halinde ‘BİR’in ışığı’ olarak bize ulaşmakta. Daha
sonra ietişimi kuran kişi algıladıklarını 3. Boyut gerçeğine tercüme edilerek günlük
yaşamlarında kullanmaları için diğer insanlara iletir.
Beynimiz,
bilgisayar gibi çalışıp mesajları anlaşılır kılmakta. Doğal olarak beynimiz de
bilgisayar gibi ancak hafızada yüklü olanlar doğrultusunda, algılanan mesajları
anlaşılır dile tercüme etmektedir. Eğer kavramlar 3. Boyut için yeni ise, beyin
kıyaslama yapıp tercüme yapamayacaktır, sadece böyle durumlarda ‘bilinçli kanal
olan’ kişi bedeni terk eder.
Herşeye rağmen
ilişki kurulan ne kadar zararsız varlık olursa olsun bedenden çıkmak her zaman
sakıncalıdır, yapanlar bunun doğruluğunu bilirler. Bedenimizi terk ettiğimizde
bedenin savunma sistemi çok zayıflar, bunun yanı sıra bedeni kullanan enerjiler,
içinde bulunduğumuz zamanın dışından gelmekteler, bu da uyumsuzluk yaratmakta.
Gerçek benliğimizin farkına vardıkça, ‘kanal
olma’ yolu ile algıladıklarımız ‘yüksek kimlik’lerimizden olacak, yani kendi
kendimizden mesajlar alır olacağız. Her zaman hatırlamalıyız, diğer
gezegenlerde, galaksilerde ve diğer Boyut’larda kendi rezonansımız bulunmakta.
Genişleyen algılarımız sayesinde, yeryüzü gezegeninde ve fiziksel formumuz
içinde, yüksek kimliklerimiz ile nasıl ilişkiye geçebileceğimizi daha iyi
öğrenebileceğiz.
Görme Yetisi (Clairvoyance) ;
4B ve ötesindeki
cisimleri görebilme yetisi. Bilincimiz genişledikçe, sınırlı olan fiziksel ışık
spektrum’un ötesindekiler algılanır olur. Bundan dolayı 4B ve ötesindeki
cisimler görünür olur.
Cisimler, ışığın
değişik titreşimlerinin birbirleri ile karşılaştırılması sonucu oluşan
Boyut’lardan dolayı değişik algılanır, yani cisimler değişik Boyut’larda
değişik algılanır. ‘görme yetisi’ olanların sık karşılaştıkların durumlardan
biri ‘Hayalet Görme’dir. 3. Boyut’un
inançları doğrultusunda, hayaletleri ölü olarak düşünürüz. Halbuki, ölüm bir
yanılgıdır. Ölüm sadece, titreşiminin bir üst titreşim düzeyine geri
dönmesidir.
4B, Dünya
gezegeninin aurası olduğu gibi herbirimizin aurasıdır da aynı zamanda (bir başka
açıdan bakıldığında, herhalde). Farklı titreşimleri, dikkatimizi auramızdaki ilişkili
oldukları rezonanslara vererek algılarız. Auramızda olan siyah beyaz yamalar
gibi, Gaia’da (Dünya) aynı şeyi yapar. Dünyada, insanların resonanzlarını
genişleterek geçtikleri bir çok ‘güç alanları’ vardır, bu alanlardan geriye gelen
insanlar karşılıksız sevgi ve mutluluk ile dolu olurlar.
Diğer taraftan,
Dünyada büyük haksızlığın, acımasızlığın, korkunun ve öfkenin yol açtığı
kanayan yaraların olduğu alanlar da var, bu tür alanların varlığından dolayı
Dünya’nın aurası olumsuz etkilenmekte. Görme ve işitme yetimizi etkinleştirdiğimizde,
Dünya aurasındaki farklı alanları rahatlıkla tanımlayabileceğiz, sonra bizden
istenip, yapmamız gerekli olanı, kendi düşük ‘Astral Katman’ımızdan Gaia’nın
bedenine uzanan ve ışıktan oluşan bir tüneli oluşturacağız.
Bu tüneli
oluşturup temizlemek, farklı Boyut ve titreşimlerdeki sesler ve görüntüleri
birbirinden ayırt etmemizi sağlıyacak. Asıl hedefimiz, kendi bilincimizi
sürekli temizleyip ışığın olabildiğince yüksek titreşimlerine ve oralarda var
olan varlıklara ulaşmaktır.
Bu yönde
ilerledikçe tekrar hatırlayacağız ki, 5B ve ötesinde olan her varlık için,
zaman yok, mekan yok vede AYRILIK YOK (ikilem). Dolayısı ile, karşılaştığımız
her kişi, yer ve durum bizim sadece mutlak olan ‘ŞİMDİKİ ZAMAN’da bulunan, yüce BİR’in birer görünümü.
Sezgi Yetisi (Clairsentience) ;
Bütün psişik
algılar için şemsiye bir deyimdir. ‘Sezgi
yetimiz’ olduğunda koku alma, duyma, görme ve dokunma duyumlarımız çok hassas
düzeyde olur. Sezgi yetisi önce duygu düzeyinde deneyimlenir, sonra fiziksel
düzeyde. (kişisel deneyimlerimden; tarifini izlediğim veya pişirmeyi düşündüğüm
yemeğin önce, bitmiş durumunu algılarım sonra fiziksel kokusunu ve tadını
alırım-Naci)
Genellikle dizin
halinde oluşan, parelel ve yüksek gerçeklikleri sezgi yetisini kullanarak
deneyimleriz. Değişik dizin (art arda gelen) gerçeklikler bulunmakta, ‘geçmiş
yaşamlar’ bunlardan biri. Zaman ve mekan özellikle 3B’ye göre yanılsamadır.
Bilincimizi sadece 4B’ye bile yükseltiğimizde, tüm yaşamlarımızın sadece
alıştığımız 3B de geçmediğini görürüz.
4B veya 5B
bilincine ulaştığımız zaman, aşağıya, 3B’ye baktığımızda, istediğimiz her hangi
bir zaman dilimini görebiliriz. Bu bilinç sevilerinden bakıldığında, 3B Dünya
gezegeninde olan tüm reenkarnosyanlarımızın hepsi sanki bir ‘zaman çarkı’nın
üzerinde olduğu düşünebilir. Yüksek Boyut’larda olanların bakış açısından bakıldığında,
sözü geçen zaman çarkı’nın zaman ile hiç bir ilgisi olmadığı gözlenir. Bundan
dolayı, ardaşık zaman sınırlaması olmadan istediğimiz zaman dilimini ziyaret
edebiliriz, fakat ziyaret ettiğimiz zaman diliminde olduğumuzda, 3B’nin
kronolojik (dizinsel) hareketinin sınırları içine tıkılıp kalırız.
Sezgi yateneğimiz
bilincimiz tarafından bazen ‘Bilme’ olarak deneyimlenir. Algıladığımız bilgiye
inanabilirsek, bilgi 3B’nin taşlı yollarında bize ışık tutan bir rehber
olabilir. Aynı zamanda gerçek BENLİĞİMİZİ bilmede de yardımcı olur, dahası, kökeni
başka kaynaklara bağlı olan hislerimiz ile kökeni gerçek kimliğimizden
kaynaklanan hislerimiz arasındaki farkı da görmemize yardımcı olur.
Bütün ilişkilerde
olduğu gibi karşılıksız sevgi sıkı dostluğun temelidir. Kendimiz ile samimi
olmak birçoğumuz için yabancı bir kavramdır, hatırlayıp, gerçek ÇokBoyut’lu
kişiliğimiz ile kucaklaştığımızda, samimi olma yeteneğimiz herzaman üstün
gelecektir.
Telekinezi ;
Telekinezi 4B ve
5B yetisidir, bedenizi kullanmadan cisimleri hareket ettirme yetisidir. 4B ve 5B
kişiliğimiz için, bilincimiz, duygularımız ve niyetimiz kaslarımızdan daha
güçlüdür. Telekinezi, ‘bilicin madde üzerindeki üstünlüğü’ olarak adlandırılır.
Başka bir
değişle, bu yöntemi kullanarak, şuurumuz ile maddeyi etkileyip hareket etmesini
sağlıyabiliriz. Duyguların da bu konuda önemli rol oynadığını göz ardı
etmemeli. Sonuçta, maddeyi bilinçli veya bilinçsiz etkilemek mümkün. Bu yönde
yetenekleri gelişmiş olanlar, sadece altından yürüyerek sokak direklerindeki
ışıkları kapatıp açabilmekteler. (yıllar önce rasladığım birinin hanımı bu
durumu sık sık deneyimlemekteydi-Naci).
Bu yeteneği
olanlar belkide spor yapmaya yönelmiş olabilirler, belkide başarılı
sportmenlerin arasında olanların bilinçli veya bilinçsiz telekinezi yeteneği
vardır. Durum zanatkarlar arasında dahi görülebilir. Bir tenisçinin topa
hükmettiğini veya bir heykeltraşın bilinçli veya bilinçsiz bu yetiyi
kullandığını düşündüğümüzde o eşşiz, kusursuz vuruşlara veya eserlere
şaşırmamak gerekir. (profesyonel ağaç oyma mesleklerimden biri, dolayısı ile
yaşamım boyunca heykeltraşların eserlerinden edindiğin izlenimler de bunu
doğrulamakta, hayran olduğum heykeller el ile yapılmışa hiç ama hiç
benzemiyorlardı).
Başka bir
telekinazi deneyimi ise, yaramaz peri veya yaramaz ve gürültücü cin algılaması.
Algılanan bir hayalet değil, insanın bilinçsiz niyetinin sonucunda maddenin
hareket etmesidir. Deneyimleyen genellikle aşırı derece güçlü olan duygularının
farkında olmayan yetişkin bir insandır. Gerçekten, korku, öfke ve keder çok
güçlü enerjiler üretir. Malesef zaman zaman bu duygular bilinçsiz olarak
maddeyi idare ettiğinde, kişinin farkında olmadan yarattığı bu durum, kişi için
çok korkutucu olmakta.
Çok yoğun duygu
telekinizide çok önemli etken, çünkü duygu ‘hareket halindeki enerji’dir. Ne
zaman duygularımız üzerinde kontrol sağladığımızda, maddenin titreşimini yükseltmek
için sevgi temelli duygularımızı sürekli kullanabileceğiz. Bunu 3B’nin zaman ve
mekan sınırlamasına bağlı olmadan başaracağız.
Eğer quantum bilincimiz
ile bilinçli olarak iletişim kurarsak, quantum
düşüncemizin anında yaratma özelliğini kullanarak maddeyi Evren’nin herhangi
bir köşesine ışınlayabiliriz. ‘Junk DNA’ ların çok küçük ‘solucan delik’leri
olduğu yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda bulunmuştur. Buradan mesajlar ve nihayetinde
madde Evrenin herhangi bir yerine ışınlanabilir. Bu tür ışınlama uzay gemisi
filminde olan ışınlama gibidir. Madde quantum seviyesine indirgenir, bu hali
ile zaman ve mekanın ötesine taşınıp götürülen yerde tekrar madde düzeyine
yükseltilir.
Bütün bu
genişlemiş algılama yeteneklerimiz (yukardakiler), hali hazırda sahip olduğumuz
yetenek olan (tam kullanılmayan), yüksek gerçekliklerin frekanlarını günlük
yaşamda algılamamıza olanak sağlar. Ne zaman yüksek Boyut’ları
deneyimleyebileceğimize inandığımız zaman, bilincimizde bu Boyut’lar yaşanılır
olmaya başlar. Bilincimizin frekansı algılama frekansımız üzerinde baskın olur.
Sadece algılananalar deneyimlenebildiğinden, algıladığımız gerçeklik bizim
yaşadığımız gerçeklik olur.
Yukarıdaki
paragraf aynı zamanda ‘iki ayrı yerde olabilme’ yi gerçekleştirebilmenin
temelini de oluşturur (eş mevki). Yani fiziksel bedenimizdeyken, başka bir
yerde olabilme yetisi.
VENUS’e küçük bir
yolculuğa ne dersiniz?
Çeviren;
Naci Gülşan
sadece ve sadece,
dikkatimizi karşılıksız sevgi frekansını ihtiva eden algılara vermemiz çok önemlidir,
bu seçim çok önemlidir.