Sembol ve
işaretlerin kelimelerden daha güçlü olduğunu hissetmişimdir. Düşüncelerimi bu
yöne yoğunlaştırdıkça Dünyada olduğu kadar Evrende de kelimelerden ziyade
sembollerin çok kullanıldığına tanık oldum.
Aşağıdaki yazı konuşulan dilin aslında algıda sınırlama olduğuna dair
Taryn Crimi tarafından alınan kısa bir mesaj.
Bugün
dikkatinizi haberleşme üzerinde yoğunlaştırmak arzusundayız. Birçok insan
gerçek duygu, düşünce ve inançlarını yakınlarına bile ifade edemezler. Çoğunuz
haberleşmenin kelimeler ile olduğuna inanırsınız. Başkalarını anlamanız için
dinlemenin gerekli olduğu öğretilmiştir, aslında anlamak için hissetmek gerek dinlemek
değil.
Kelimeler
yolu ile kullanılan dil binlerce yıldan beri gezegeninizde kullanılmaktadır.
Anlaşmanın herzaman böyle olmadığını ve kelimelerin gerekli de olmadığını
bilmeniz gerekir. Hayvanlar alemine bakarak, sizin gibi konuşulan bir dil geliştirmemelerine
rağmen Kuşların birbirleri ile uyum halde hep birlikte kalktıklarına, çok
sayıda Balığın sanki sadece bir Balık gibi keskin manevralar, zikzaklar yaparak
yüzdüklerine ve Fillerin kilometrelerce uzaklıktan birbirlerini bulduklarına
tanık olmaktasınız. Bazılarınız hayvanların ses çıkararak birbirleri ile
haberleştiklerini idda edebilirsiniz, bizler de hem fikiriz, ses yolu ile
haberleşme sadece kullandıkları yöntemlerden biridir. Söylemek istediğimiz,
sesin haberleşmenin gerekli olan bir parçası olmadığıdır. Haberleşme enerji
yolu ile, frekans yolu ile olur.
İsteyip istememekle ilintisiz olarak her var olan canlı
çıkardığı kendi enerjisini saklayamayıp diğerleri
ile paylaşır. Oluşturduğunuz düşünceler belirli frekanslarda titreşim yaratarak
çevrenizdekiler tarafından algılanır. Böyle bir algılama sonucu konuşan birinin
doğruyu söyleyip söylemediğini anlarsınız. İçgüdüsel olarak, düşüncenin
titreşimlerini algılarsınız, söyledikleri ile karşılaştırıp karar verirsiniz,
bunu bilinçsizce, içgüdüsel olarak yaparsınız. Kalbinize, bütün vucudunuza kanı
pompalaması için nasıl talimat vermiyorsanız, başkalarının enerjilerini
algılamak için onların yaydıkları frekanslarını bilinçli olarak sözlere
çevirmek durumunda da değilsiniz aslında.
Verilen enerjiyi anlayıp iletişim kurmanın bir başka
örneği ise İnsanlar ile hayvanlar arasında olan iletişimi verebiliriz. Sizinle
aynı dili konuşmamalarına rağmen evde beslediğiniz hayvanlar ile mükemmel
iletişim kuruyorsunuz. Bu iletişim hayvanların sizin konuştuğu dili
anladıklarından değil siz ve hayvanlarda ortak olan çevredeki enerjiyi algılama
yeteneğinin var oluşundandır. İletişimleri konuşulan bir dile bağlı
olamadıkları için hayvanların başkalarının düşüncelerini hissetme yetenekleri
daha gelişmiştir.
Bilgilerimizi, sizlere ulaştıran aracılara (medyum)
gönderdiğimizde herhangi bir dil kullanmıyoruz. Sadece enerjimizi yolluyoruz,
enerji, beyin epifizi (pineal gland) tarafından, alanın ana diline çevriliyor. Herşeye
rağmen başkalarının enerjisini algılayan aslında kalptir. Bilinç sadece
enerjiyi, alanın(medyum) bilincindeki kelimelere çevirir (ana diline). Kalp hali
hazırda bütün dilleri konuşur. Hepinizin
diğer İnsanlar ile olan iletişimi kalp yolu ile olmalı.
Aslında kelimeleri kullanarak haberleşmiyorsunuz.
Kelimeler yolladığınz ve algıladığınız enerjiler için bir araçtan öte gitmiyor.
Kelimeler sadece enerjileri taşır, kendileri verilen mesajlar değildir. Bu
durum hem yazılan hem de konuşulan kelimeler için geçerlidir. Kelimeler kendi
hallerinde etkisizdir, onları etkili kılan yüklediğiniz enerjilerdir.
Yüksek Boyutlarda iletişim için dile ihtiyaç yoktur. Düşüncelerimiz
anında diğerleri tarfından algılanır. Fiziksel gerçeklikte bulunmayı tercih
etmediğimizden dolayı, bizlerin ne
fiziksel sesi nede sesleri duyacak
fiziksel kulakları vardır. Gerçekliğimizi fiziksel olmayan ortamda sürdürürüz.
5 fiziksel duyu çoğu zaman İnsanlar tarafından avantaj olarak algılanır, bu
durum 3. Boyut için geçerlidir (kısıtlama), 5. Boyut ve ötesine geri
döndüğünüzde fiziksel bedeniniz olmayacak.
Konuşulan dil kullanmadığımızdan, başkaları tarafından
yanlış anlaşılmamız da mümkün değildir. Dil kullanılarak yapılan haberleşme
türü, kalbin hissettiklerini kelimeler ile tam ifade edememe gibi sınırlamayı bünyesinde barındırır. Dünyanızdaki münakaşaların bir çoğu
farklı fikirler yüzünden değil, doğru anlaşılamamaktan kaynaklanmakta.
Dünyanızda ne zaman herkes birbirini doğru anladığında savaşa gerek kalmıyacak.
Dolu dolu algılayıp
yaşayamadığınız birçok derin düşünce ve duygular, aslında kelimelerden ziyade
enerjiyi algılayarak tam yaşanlır kılınır. Örneğin; çocuğunuza karşı duyduğunuz
sevgiyi kelimelerle hiçbir zaman tam ifade edemezken, beslediğiniz sevgiyi çocuğunuz
hisseder. Düşünceler hissedilir, duyulmaz.
Buna rağmen
Yüksek Boyutlarda farklı fikirler vardır. Bir kısmı konuşarak anlaşma halinde,
varılan sonuca dair daha fazla, daha somut detay almak mümkün, diğeri ise bizim
savunmamıza katkıda bulunarak, dili kullanmadığında başkaları ile daha önce
bulunmadığın kadar daha fazla iletişimde bulunursun (sadece kelimelere döküleni
değil, oluşan bütün duygu ve düşünceleri algılıyorsun, oluşacak trafiği
düşünmek bile yoruyor).
Sizin
dışınızda, Balinalar, Yunuslar, Maymunlar ve Filler gibi yaşayan diğer canlılar
da bir nevi sesli dil geliştirmişlerdir. Bu tür canlılar iletişim için sesli
dile tamamen bağımlı olmaktan ziyade zaman zaman bu yolu bir tercih etmekteler (oysa bizler,
anlaşmak için tamamen dile bağımlıyız).
Her bir
İnsan, dili kullanmadan, düşünce ve duyguları algılama yolu ile iletişim kurma
yeteneğine sahip olarak doğar. Bu yetenek dil öğrenip sadece dile bağlı bir tür
iletişim kullanılarak köreltilmekte. Tam olarak köreltildiğini de söylemek
mümkün değil, bazılarımız hala bu yeteneği büyük ölçüde kullanırken(medyumlar),
bazılarımız ise arada sırada kullanmaktalar(Hanımlarda kullanım sıklığına her
zaman tanık olmuşumdur).
Bilinciniz
genişlemeye devam ettikçe bu yeteneğinizi tekrar kazanacaksınız, bir kez daha
hatırlatmak isteriz, kelimeler sadece araç, düşünce ve duyguları taşımaya
yarar. Dinlemek, konuşanı sadece duymaya yarar, anlamak için kalbinizi açmanız
gerekir, gerçek iletişim burada yatar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder