Simon Parkes
Tüm yaşamı
boyunca Gölge Varlıklar, Elementel’ler, Mantid’ler, Draconis Sürüngen’ler,
Felin (Kuş) Varlıklar, kısa ve uzun Grey’ler, Kristal Varlıklar ve diğer
Varlıklar ile ilişkide olan ve bir süre Londra’da belediye encümenliği yapmış yahudi
asıllı Britanyalı, ruh enerjisinin üçte biri Mentid, üçte biri Sürüngen ve
diğer kısmının da insan olduğunu belirten ve serbest iradesi ile insan olmayı
ve insanlığa hizmet etmeyi seçen değerli bir insan. Sık sık radyo program
yapıp, negatif Varlıkları bünyeden atmak ve ruhun hangi baskın enerjilerden
oluştuğunu ve nereden geldiğini okuyarak insanlığa hizmet etmekte. Kendi web
sayfasında yayınlanmak üzere yaptığım, Simon'un radyo programlarından biri olan 19 Mart
2017 deki programın kısaltılmış çevirisi aşağıdadır;
19 Mart 2017 – Bilinçle Birleşim Programı – Simon Parkes
Reportaj : JayPee, Kurt Ruhu Radyo Programı
JayPee : Ah evet, Mart 19 Temmuz, 2017, Yazmama müsade edin.
Herkese merhaba, Bilinçle Birleşim programında biraz gecikme oldu. Benim kabus
olarak adlandırdığım, Amerikan saat
değişiminin etkisinin Dünyada ancak iki hafta sonra hissedilmesinden dolayı
biraz ödün vermekteyiz; durumun yarattığı boşluğu yarılamış durumdayız, Simon
şu an hazır ve bizi duyuyor. Nasılsın Simon?
Simon Parkes : Ooo iyiyim teşekkürler JayPee. Normalde
program saat 7:00 GMT’den saat 9:00 kadar sürüyor, biraz erken başladığımız
belli.
JP : Bir gün, Mantid'le kantin gibi bir yerde konuştuğundan
ve bazı şarkılar söylediklerinden bahsediyordun. Gerçekten şarkı söylemiyorlardı,
bizlerin şarkı söylediği gibi şarkı söylemiyorlardı, ama bir çeşit . . .
SP : Bu daha çok chanting (Zikir), ama değil. . . Birçok
kişi, Uzaylıların mizah duygusu taşımadığını düşünüyor ve sanırım bu genelde
doğru, ancak bazıları, insanlarla çalışırken mizah duygusunun önemli olduğunu
bilip uyum sağlamaya çabalamakta. Mizahı kendi yaşamlarında kullanmazlar, çünkü
kullanmazlar, fakat mizahın önemini kavrayacaklar ve insanlara duygular
göstererek bu bağlantıyı kurmaya çalışacaklar, dolayısıyla bizim anladığımız
anlamda şarkı söylemezler, ancak onlar için armonik rezonans oluşturacak sesler
çıkarırlar ki bunu yapabiliyorlar ve bunun ses perdeleri ile ilgisinin olup
olmadığını bilmiyorum ama, sesleri yükseltip alçaltabiliyorlar. Ve mutlu olduklarında
kendini ifade ediyorlar. Memnun olduklarında ya da mutlu oldukları anda bizlere şarkı gibi gelen sesler
çıkarmaktalar. Reptililer (Sürüngenler) bunu yapamamaktalar. Sürüngenler şarkı
söylemezler ses çıkaramazlar ve kendilerini mutlu bir şekilde ifade etmezler.
Muhtemelen, niye gerçekten bu kadar berbat durumda olmalarının göstergesi olsa
gerek.
JP : Ah eehh.
SP : Bilindiği gibi, bir ruhu olup mutlu olan ve iletişime
girebilen Varlıklar, bizim anladığımız şekilde ve yapıda kendilerini ifade
edebilirler, ancak bunları yapabilecek yetenekleri olmayan bazı Dünya-Dışı
Varlıklar da vardır. Bu onların hatalı oldukları anlamına gelmez; sadece
KAYNAKla (Tanrı) olan bağlantılarının o kadar az olduğu anlamına gelir.
Gerçekten KAYNAK’tan ne kadar uzaksanız, o denli az duygusallığa sahipsinizdir.
JP : Bu sabah sorulan sorulardan başlayacağım.... Oh..,
hepsi çok geniş kapsamlı sorular... Tamam.., şutlamaya başlıyalım, işte
başlıyoruz... Birincisi "geceleri gelen Dünya-Dışı ziyaretçileri". Sevgili
Simon, dün gece daha önce birkaç kez deneyimlemiş olduğum bir deneyim yaşadım.
Gecenin bir yarısında, vucudum havaya kaldırdıldığı sırada dizlerim bükülmüş
halde vücudumun geriye doğru eğildiğini hissettim. Konuşmak istedim ama
konuşmam engellenmişti. İçimden chanting’e başladım..., işte rastgele çektiğim
bir soru(gülüyor)..., koruma için kullandığım chanting’di tekrarladığım ama
bana yapılanı engellemeye yetmedi. Devam ettiler. Ayaklarımdan tutup beni ters
çevirdiğini hissettim ve yüzüm yatağıma bakar duruma getirildim. Yatağımın
üstünde havada duruyordum ve bu bana iradem alınmadan yapılmaktaydı. Karşı
koyabildiğim her şeyi yaptım; Aniden tekrar uyandığımı hissettim. Ne kadar
uyuduğumu bilmiyorum, ancak bu sabah saat 7:30 da uyandım, tamamen tükenmiştim.
Bana neler olduğunu açıklayabilir misin? Kulağımda bir kaç kez çınlama sesinden
önce başımda garip bir his oluştu, sol kulağıma birşeylerin iliştirildiği hissi
geldi bana. Tekrarlanırsa kendime nasıl yardım edebilirim? Yirmi kez, farklı
yoldan size ulaşmak için denedim ancak e-postalarım size ulaşmadı. Bu sizin hatanız
değil. Sanırım engellendim. En son size soru sorduğumda İnternet'im birkaç ay
kapandı ve sonra aniden tekrar bağlantı kuruldu. Radyo programınızı haftada bir
yapmayı göz önünde bulundurmanızı dilerim, sorulacak çok soru var ve
bilgeliğinizden daha da fazla faydalanmak çok güzel olurdu. Bu soruyu cevapladığınız için teşekkür
ederiz. İyi dileklerimle, Theo.
SP : Sonunda sorunuzu sordunuz, bana e-postayla soru
soramadınız, ama en azından bu yolla bir soru sorma imkanı elde ettiniz.
Denemeye devam edin; günün birinde e-postanızın bir bana ulaşacak. Doğru ve
evet, hepsi Kundalini'nizi açılımı ile ilgili. Burada olan şey, Kundalini'nizi
açmak için fiziksel pozisyonunuz değiştirildi, psişik yeteneklerinize, ki
açıkçası sahipsiniz, aksi takdirde bunu yapamazlar, erişilmek istenmesidir.
Dizlerin bükülmesi, bacakların yükselmesi ile, Kundalini'yi harekete
geçirirsiniz. Vücudunuzda morarma olup olmadığını ve bunun nasıl oluştuğunu
bilmek isterim. Masaya mı çarptın? Üzerine birşeyler mi düştü? Sandalyeye mi
çarptın, bu şekilde olmadığınızdan eminseniz ve vucudunuzda morarmalar varsa, o
zaman oldukça güçlü kanıtınız vardır. Bunu nasıl engellersiniz?...
Ne zaman Uzaylılarla ilgili konular ile uğraşıp tam emin
olmadığımda, büyük şirketlerle veya gizli askeri operasyon birimleri ile
uğraştığımızı düşünme eylimindeyim. Annenizin veya babanızın psişik
kabiliyetinin olup olmadığını bilmek isterim; genelde bir ebeveyn vasıtasıyla
geçer bu özellikler, doğrudur ve aile üyelerinizden herhangi birisinin işiyle
de ilgili olabilir. Ertesi sabah Everest
Dağı'na tırmanmış gibi hissedip gerçekten çok yorgun olabilirsiniz ve bazen
bacaklarınız titreyerek, gerçekten yoğun bir gece geçirmiş gibi gerçekten
yorgun hissedebilirsiniz, gerçekten eğlenceli bir gece geçirmediniz, bunun nedeni
enerjinizin alınmış olması ve büyük olasılıkla belirli kişiler tarafından,
Psişik ortamda uzaktan izleme veya hedeflemeye tabi tutulmuş olabilirsiniz. Bu,
onları incittiğinizden dolayı değil; onları izleyip ya da psikolojik olarak
takip ettiğinizden dolayı olabilir; bana verdiğiniz çok az kanıttan başınıza
gelenin bu olduğu ortaya çıkıyor, bana bir e-posta gönderebilirseniz sizden
Skype yolu ile daha fazla bilgi edinip size daha ayrıntılı bilgi verebilirim.
Ancak dinleyiciler için söylüyorum, ne yazık ki bu gezegende
yaklaşık yirmi beş yıldır yapılan çok büyük operasyonlar olmakta, Kesinlikle
Amerika’da, Büyük Britanya'da ve az da olsa bazı Avrupa ülkelerinde, normalden
daha fazla sıklıkta karşımıza çıkan büyük yetenekleri olan sıradan insanların,
tanımlamak için özel deyimini bilerek kullanmaktayım, psişik bir armağanları
olduğu için özelsiniz. Tüm insanlara verilen ve büyük bir hediye olan psişik
yetenekler vardır, ancak insanların yalnızca küçük bir kısmı hediyelerini
kullanabilmekteler. Ve tabi ki ben
"psişik değilim" diyebilirsiniz. Evet belki, 3 Boyut’ta psişik
değilsiniz. Fakat Kundalini'niz aktif hale geldiğinde dördüncü Boyutta
çalışıyorsunuz demektir. Umarım yardımcı olmuştur açıklamalarım. E-posta
göndermeye devam edin. Görüştüğümüzde sizinle daha fazla konuşabiliriz.
Teşekkür ederim.
JP : Simon, seni kopyalayamamaları gerçek utanç verici bir
durum.., çünkü biriniz e-postaları yazabilir; biriniz web siteleri yapabilir ve
diğer biriniz ise kişisel görüşme yapabilirdi... Şaka yapıyorum ama işte. . .
SP : Onlar beni klonladılar aslında. Benim klonlarım var ama
işlevsel değiller, birileri ya da herhangi bir şey beni gezegenden yok ederse,
o zaman klonlarımı yaptığım işi devam ettirmek için devreye sokacaklar.
Omuriliğim kırılıp ta öldüğüm, gerçekten öldüğüm konusunda açıklama yaptım. Oh,
o zaman çok güzel bir şey olmuştu, sponsorlarımdan biri, omurga röntgeni için
ne kadar harcayacamam gerektiğini öğrenmemi istedi, çok pahalı değilse bunun
ücretini ödeyebileceğini söyledi, çünkü röntgen bir kanıt olabilecekti.
Bu, tam anlamıyla bir duvardan düştüğümü hatırlayıp,
yatağıma nasıl geri dönüp yattığımı hatırlamadığım bir hikayeydi. Çok uzun
yıllar sonra çok küçük bir araba kazasından sonra sırtımdan röntgene girdim,
doktor omurgamdaki hasarın nedenini sordu, omurgamdaki hangi hasar diye
sorduğumu hatırlıyorum, doktorun detaylı tarifinden sonra kazayı
hatırlamadığımı söyledim. Doktor hanım kazadan sonra hastaneye gitmedin mi diye
sordu. Doktor, omuriliğimin çatırdayıp ikiye bölündükten sonra iyileşen, eski
bir yaram ortaya çıkınca bu Dünyada böyle bir kırığı neyin iyileştirebildiğini
bilmediğinden paniğe kapıldı. Duvardan düştükten sonra Dünya-Dışı Varlıklarla
birlikte olduğumu ve tam anlamı ile kırılan omuriliğimi bir araya
topladıklarını hatırladım.
Diğer yandan, kanıt olarak kullanılmak için röntgen ücreti
ödendiğinde. Biliyormusun, hala yaşayan Simon Parkes ve dünyadaki herhangi bir
doktor çekilen rötgene bakıp "evet omurga kırılmış", altı hafta,
sekiz hafta ya da daha uzun bir süre,
hastanede kalmış olmalısın diyebilecek. Elbette bunların hiçbiri olmadı. Bunu
söylememin nedeni, benim bir klonumu yapmaktan ziyade, Mantid’ler omurgamı
iyileştirmeyi tercih ettiler çünkü bir klonun devreye sokulması ile bazı
özelliklerin kaybedildiğini bilmekteler. Biliyorsun, burada olan herkes gibi
benim bedenim de Kaynak'ın bir parçası. Bedenim Büyük Yaratan tarafından
yaratıldı, içinde olan ruhum da bedenin içinde olmayı seçti ve bu da benim
kimliğim. O benim. Biliyorsunuz, bir klona girebilirsiniz, ama Kaynak ile aynı
bağlantıyı sağlayamazsınız. Gerçekten sen değilsin. Tüm niyet ve amaçlar senin
amaçlarına benziyor, ama aslında senin değil, Mantid'lerin durumu anlamış
olmasına şükür ediyorum. Çünkü, “bunun bedeni tamamen kullanışsız; ama Dünyadan
uzaklaştırılmasını göze alamayız, O’nu klonlanmış bir bedene koyalım”
diyebilirlerdi. Yapmadılar, ancak geri dönülemez bir biçimde imha edilmem
halinde, benim hali hazırda olan klonlarımı devreye sokacakları söylendi bana
ancak bu durum hala oluşmadı. Dolayısı ile, bu benim, gerçek benim. Klon
değilim, gerçek vücut. Bunu sana söyleme gerektiğini düşündüm.
JP : Evet, çok ilginç. Bu çok, çok ilginç Simon.
SP : Finans desteği hazır olduğunda, bu röntgeni
çektireceğim, çünkü devlet hastanesi röntgeni çekmiyor. Özel olmalı. Özel bir
doktora gitmek zorundayım, bana destek olan kişi çok pahallı olmadığı sürece
bunun bedelini ödeyeceğini söyledi, olup olmadığını konferanslarımın birinde
söylerim, bundan ibaret.
JP : Kazadan sonra, bir Uzay Gemisine alınıp, tedavi
edildikten sonra dikkatlice yatağına geri getirildiğine dair bir hissin, bir
düşüncen var mı Simon?
SP : Sahip olduğum bellek oldukça hayret edici.
JP : Pekala, öyleyse neler olduğunu hatırlıyorsun.
SP : Ah evet hatırlıyorum. Oh evet, ama tam olarak hepsini
hatırlamıyorum. Sadece hatırladığım, tabiri yerinde ise, uyanmak ve doktorlarım
olarak adlandırdıklarımı görmekten ibaret. Bunlar uzun yıllar boyunca
bedenimele ilgilenip, bedenim üzerimde çalışan Mentid’ler, sonra telepatik
olarak onlara "ne oldu" dedim, Mantid'ler "sen öldün, fakat
tasalanma, seni geri gönderdik" cevabını verdiler. Hatırladığım bir
sonraki şey; hepsi bahçede oldu, hatırladığım daha sonraki şey se kendimi
yatağımın yanında ayakta beklerken bulmak. Kendimi pek iyi hissetmediğimi
düşünerek yatağa yattım, o zamanlar en
yakın arkadaşım benimleydi, evin içinde sağa sola koşarak yardım istiyordu, “
ben öldüğünü sandım çünkü seni
uyandıramadım, sana seslenip seni sallıyordum ama sen hiç kımıldamadın.
Öldüğüne kanaat getirdim” dedi daha sonra.
Paniğe kapılıp koşuşturduktan sonra yatak odama gelip beni yatağımda
bulduğunda şaşkınlık içinde kafasını çevirip çevirip yatağıma nasıl çıkıp ta
yattığımı anlamak için bakıyordu. Annem yarım saat sonra eve geldi ve sanki hiç
bir şey olmamış gibi, birlikte çay içtik, hatırladıklarım bunlar. Beni bir
plastik bedene tıkmadıklarından, "işte, yeni bir bedenin var artık"
demediklerinden dolayı müteşekkirim. " şimdi bu bedeni yamalayacağız
" dediler. Ve eğer biri elini omurgamın altına koyarsa, şişliği hisseder,
röntgeni çektirebilirsek gerçekten çok memnun olacağım. Her neyse başka bir
soruya geçelim.
JP : Evet, bu soru, Kaptan'dan. 1953, Yahudilerin,
Aryanların ve Asyalıların kozmik şecere sistemi;
SP : Evet.
JP : Lütfen Simon, gezegendeki şimdiki ırkların kozmik
şeceresini anlamamıza yardımcı olun. Annunaki bakış açısından Yahudi halkıyla
Aryan halkı arasındaki fark nedir? Her ikisi de Annunaki'den mi geliyor? Neden
ikisi de Tanrı tarafından seçildiklerine inanıyorlar ve diğer ırklardan
hoşlanmayıp onlara güvenmiyorlar. Bazı insanlar İsrail'deki Yahudi halkın
gerçek Yahudi olmadığını düşünüyorlar. Onlar Hazarlar, zenciler gerçek
Yahudiler mi. Bunun hakkında ne düşünüyorsun? Ayrıca, Asya ırklarını kim
yarattı. Japonlar ve Çinliler arasındaki fark ne....?
SP : Çok fazla soru bir arada...
JP : Çok fazla soru var, tamam, hadi geri dönelim ve
Annunaki bakış açısından Yahudi halkla Aryanlılar arasındaki fark nedir? Bu
soru ile başlayalım. Olur mu?
SP : Evet. Yahudi halkının kanı kendine has ve seçilmiş bir
ırktır, ben bu kelimeyi kullanacağım çünkü ENLİL kendisini Yahudilerin Tanrısı
olarak sundu ve hep buna inanacakları bir sistem yarattı. Saf ırktırlar,
dolayısı ile kendi aralarında ürediklerinden melezleşmemişlerdir. Yahudilerin
kendisine ibadet etmelerinden emin olmak için, kurban vermeyi sürdürmeleri ve
Sürüngen kültürünü izlemeleri için onlara kurallar ve yasalar verdi. Yani
Annunaki'den tamamen farklılar. Anunaki’den farklı olan Yahudilerin ana organı
dışında olanlar, Yahudi ırkını yöneten insanlar, Annunaki'den gelmişlerdi. Bu
iyi anlaşılmalıdır. Hazar Yahudileri ile Kutsal Topraklardaki Yahudilerin
görüşleri farklıdır. Farklı değerlere sahip olup, kültürel dinlerini farklı
ifade ederler. Amerikan operasyonunun en büyük nedenlerinden biri de, Obama'nın
eski hükümet rejimine göre, Ukrayna'da bir savaş başlatıp Ukrayna Yahudilerine
Ukrayna'nın bir bölümünün kontrolünü vermektir. Hazar Yahudileri Rusya'nın ve
Ukrayna’nın bir bölümünün gerçek ana vatanları olduğunu iddia ediyorlar.
Ülkenin bu bölümlerini, Rusya'dan ayırmaya çalışmanın gerçek nedeni budur.
Ukraynalılar daima Rusya'dan farklıydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman
birlikleri ülkeye girdiğinde, SS ülkeye giripte kadınları ve çocukları öldürene
kadar, Ukrayna’lıların çoğu Almanya’yı destekledi. Ve elbette Almanlara karşı
direnişe geçtiler, ancak o ara dönemde Ukrayna'daki birçok insan, Almanların
gelmesini memnuniyetle karşılıyorlardı, çünkü onları Stalin ve Rusya'dan
ayıracaklarına inandılar. Fakat Hazar Yahudileri, dünyanın bu parçasında
hakları olduklarına inanıyor. Ve Kutsal Topraklar'daki Yahudi halkın üzerinde
tamamen farklı bir kontrole sahipler. Yani soru doğru. Açıkçası, soruyu soran
oradaki insanların kendilerini tamamen farklı gördüklerini anlamış. İki gruptan
biri daha esrarengiz. Hazar Yahudileri soylarına, genel Yahudi grubundan daha
köklü bağlıdırlar. Konuşmanı durdurmamın tek sebebi, sonraki soruların Asya
halkıyla ilgili olmasıydı ve biliyormusun soru, Yahudi ırkı hakkında konuşmak
için oldukça kapsamlıydı, konuya sadece deyinip diğer konulara devam etmem
mümkün değil. Çok önemli bir konu Çokluğu kontrol altına... İtalya'da yaygın
olan Mogdalılar (Merovingian) ile Hazar Yahudileri arasında çizgi vardır,
bunların çoğu bankacıdırlar. Bunların çoğu büyük zenginlik ve arazi sahibidir,
büyük olasılıkla gezegenin yarısının sahibi bu iki gruptur.
JP : Yani söylediklerini oluşturan bu gruplarıdır.
SP : Evet.
JP : Söylediğiniz, Mogdalılar altında Cathar’lar ve
benzerleri, Şövalyeler ve benzerleri var, o halde bize hiyerarşinin kısa bir
listesini... bu buraya girer, şu oraya gider gibi verebilirmisiniz?
SP : Neden?
JP : Mogdalılara bakdığımızda, bu şekilde veya şu şekilde
Hazarlara da bakmış oluruz.
SP : Doğru. Peki, bir kulübe katılırsan tam anlamıyla ne
olur. Bu tür kulübe katılmaya davet edildiğinizde bu ya kan bağından dolayı, ya
dininizden dolayı, ya servetinizden dolayı veya babanızdan dolayı olur, fakat
gerçekten en üst noktadaysanız ne olur, her zaman gruplar arası dengeyi
korurlar. En üst düzeydeki tüm güçlü insanları A grubuna koyarsanız, sonuçta A
grubu en güçlü grup olur ve B grubuna dahil olan birinin A grubunu kontrol etme
yetkisi olmaz. O zaman yapacakları, farklı seviyelerdeki insanları değişik
gruplara dağıtıp hiç bir grubu denetlenemez derece güçlü bir duruma getirmemek.
Açıkçası aileler değişik gruplara girerek, içinde olduğunuz grupta büyük
babanınızın, büyük büyük babanızın v.s, v.s. izinden gidebilecekler vede herkes
aynı kan bağı içinde kalabilecek. Biraz Yale Üniversitesine ya da Harvard
üniversitesine benziyor. Harvard’taysanız, muhtemelen babanız ve büyük babanız
da Harvard'a gitti demektir, bir tür kabilecilik. Gerçekten kontrolü ele
geçiren insanlar belirli bir grubun çok fazla güçlenmesine izin vermezler.
Durum sadece gruplar ile ilgili değil; kişilerle ilgili. Sözgelişi, diyelim
A'dan Z'ye kadar olan grupların sahibi olabilirsiniz, Z grubu en düşük, A grubu
da en yüksek seviyede olsun. inanılmaz derecede güçlü birisini Z grubuna
yerleştirip, böylelikle Z grubunu en üst noktaya çıkarabilirsiniz, bu grup beş
ya da on yıl sürecek bir hükümranlık sahibi olabilir. Sonra değiştirilerek
yerine grup G veya grup L getirilebilinir. Bu şekilde bölüp fethedersin. Buna
rağmen, iktidar aileleri her zaman iktidar aileleri olacak kalacak ve elit
tabaka olacaklar. Mafya günlerinde, 3. Boyut’ta görüp göreceğimizin hepsi bu
olacak. İster Şikago'da olsun, ister İtalya veya Roma'da olsun, Mafyada, birkaç
yıllığına kendi gruplarının iktidarda kalması için savaşan, bizleri yöneten
yönetici aileler vardır. Ancak benim “yeni para” olarak adlandırdığım, Rönesans
dönemindeki, İtalya’ya, Floransa’ya, vb. geri döndüğümüzde bugün gördüğümüz
iktidar mücadelelerinin çoğunun doğum yerlerinin buraları olduğunu görürüz. Ve
bu grupları harekete geçiren ve canlı tutan merkez ise Vatikan’dır. Tamam mı.
JP : Dolayısı ile, Vatikan her iki tarafı kontrol ediyor.
Konseydeler ve temsilcileri var, gibi bir şey mi?
SP : Vatikan onları kontrol etmiyor, Vatikanın yaptığı
onlara kendi başlarına hareket edebilecekleri bir alan vermek, ancak durum
kontroldan çıkarsa işe karışıyorlar. Vatikan, genelde bu ailelerin kendi
şovlarını yapmasına pek karışmaz, ancak kararları etkileyen bazı şeyler vardır.
Grupların kendi başlarına karar vermeleri ancak belirli parametreler içinde
olur, sadece bu alanlar içinde kararlar alabilirler, herhangi bir taşma olması
halinde Vatikan, hadlerini aştığını veya daha fazla şeyler yapmaları
gerektiğini söyleyerek müdahale eder.
Vatikan rahatını bozup onları sık sık çağırmaz. Vatikan’ın yaptığı budur
aslında. İnsanları çağırarak, herkesin önünde çok ileri gittiklerini söylemek.
Yaptıklarınızdan hoşlanmıyorum, yaptığınızı durdurmak zorundasınız demek. Ancak
bu pek sık olmamakta.
JP : Tamam, şimdi..., yani... sadece kartları düzeltmeye
çalışıyorum..., böylece ikisi de Tanrı tarafından seçildiğine inanıyorlar ve
sadece birbirlerinden fazla hoşlanmıyorlar. Anladık. Rakip gruplar gibi,
gerçekten de öyle değil mi?
SP : Bakın, Enki ve Enlil'e geri döndüğümüzde, kelimeleri
tam anlamlarını ifade etmeden kullanıyorum, her ikisi de iki ayrı Tanrı olarak
kendilerini iki ayrı gruba sundular, çünkü her iki kardeş de buradaydı ve sonra
biliyorsun Enki'nin çocukları vardı. Kendi imparatorluklarını yaratmak için
harekete geçtiler. Biliyorsun Dünya gezegenini terk edemediklerinden dolayı
burada imparatorluklar kurmaya çalıştılar. Gerçekten bahis oynadılar. Hangi
grubun güçlü olabileceğini veya hangi grupla çalışmaya izin verildiğini görmek
istediler. Biliyorsunuz ki, Güçlülük oyununu oynuyorsunuz, hepsi bundan ibaret.
Hepsi bu kadar. Bu sadece insanları manipüle etmekten ibaret, yapılan çok özel
bir şey değil. Bu, aynı eski oyunun farklı Hediye kağıdına sarılmış halidir.
JP : Oyun hiç sonlanmayacak mı? Demek istediğim, tamam
çocuklar, başka bir gezegen bulup gider misiniz, bizi yalnız bırakıp manipüle
etmeyi durdurun, biz oldukça ilginç bir Varlık’ız, gelişip evrimleşmemiz için
bizi rahat bırakın diyebilecekmiyiz.
SP : Hayır söylemek istediğini anladım. Sonlanacak, bu durum sadece insanlığın büyük bir
bölümünün artık köle olarak itilip kakılmasını reddetmesi ile son bulacak.
İnsanların büyük bir kısmı statükoyu kabul edip, şu anda olduklarından çok daha
gelişmiş bir Varlık olduklarına inanmadıkça ve Pazartesi sabahı işe gidip
neredeyse kendini öldüresiye çalışmayı durdurmadıkça, bir yıl çalışıp para
biriktirdikten sonra, eğer şanslı iseler bir ay tatil hakkına razı olup, bu
durumu her yıl tekrarlamayı, boş zamanlarında oturup televizyon seyretmeyi
durdurmayıp, gazetelerde okudukları herşeye inanmaya devam ettikleri sürece,
hayır bizler değişip evrimleşmeyeceğiz, öyle değil mi. Fakat insanların büyük
bir oranı gerçekten durumumdan “bıktım usandım” derse; Bu dalavereyi görüyorum
ve gerçekten hoşnutsuzluğumu ve öfkemi göstereceğim dedikleri zaman
değişeceğiz. Ve bu da gerçekleşiyor. Hatırlıyorsan, insan rezonansı konusunda
bunu konuşmuştuk. Dünya'nın rezonansı
6.34'ten neredeyse 30'lara fırladı. Bu,
oldukça çok insanın zihin-yalanları kontrolünün ötesinde olduğu anlamına
geliyor. Elit tabakanın çıkardığı çocukça yalanları yuttuğumuz günler geride
kaldı. Şimdi bizleri aldatacak gerçekten zekice yalanlar bulmaları için oldukça
çok çalışmalılar. Halkın yüzde 10'unu bile ikna etmek için gerçekten çok
çalışmak zorundalar. Dolayısıyla insanların üzerindeki kontrolün büyük bir
kısmını kaybettiler. İşte bu yüzden chemtrail'lar atılıyor; Bu yüzden tekrar bilinen
korku yaratma rutinine geri dönecekler. Biliyorsun insanları yönlendirmek
istediğimiz yola yönlendiremiyorsak onları manipüle edemeyiz. Bu aptal, budala
elit tabaka kararını “ne yapacağımızı biliyoruz, onları zehirlemeye
çalışacağız, ya da onları aplaştıracağız veya onları çok fazla korkutup, onları
istediğimiz şeyleri kabul edecek duruma getireceğiz” yönünde vermiştir, seçtiği
yol budur. Elit tabaka, böylelikle kendi kendilerini yenilgiye uğratıyor, çünkü
bu insanlar kendilerini özgür kılma şansına sahipti ve eğer bu şansı kendi
çıkarları yönünde kullanabilselerdi, aynı zamanda herkese kendilerinin de insan
olduklarını gösterme fırsatını elde edebileceklerdi. Ancak, tekrar aynı eski
rutine geri döndüklerini kanıtlardan görmekteyim. Bunun bence hiç bir sakıncası
yok, vidayı biraz daha sıkmamız gerekecek ve halk "evet efendim",
"hayır efendim", üç torba dolusu ‘efendim’leri zikrettikleri günleri
geride bırakarak ayaklanıp meydan okuyarak kıçlarına tekmeyi vurduğu an değişim
başlayacak! Artık o günler uzakta kaldı. İnsanlar gerçeği istiyor. İnsanlar
sorular soruyor. İnsanlar yalanlardan yorgun düşmüş durumdalar. Bu durumda olan
insanların sayısı her geçen gün artıyor, evet halen uykuda olan bir sürü insan
var, ancak uyananların büyük oranı şu an elit tabakanın daha belirgin yöntemler
kullandığını biliyor, farkındalık daha fazla insanı uyandıracak ve Büyük
Britanya’da söylediğimiz gibi, gerçeği gizleyemezsin (Türkçedeki yakın anlamı;
yalancının mumu yatsıya kadar yanar). Gelecekten gerçekten umutluyum. Fakat, erdemlilik örneği olmayı seçmek
yerine, eski rutinlerine geri dönmeye karar veren bu elit kesime çok
üzülüyorum. Şüphesiz bunu mutlaka ödeyecekler.
JP : Yani, hala bu soru üzerinde duruyorum, çünkü paralel
olan çok sayıda sorular var ve cevapları da herkes bilmek istiyor. Yahudi halkı
ve Aryan halkı arasındaki fark ne.
SP : Pekala, evet, bunu sormuştun.
JP : Fark nedir? . . Biz bu gezegene indiklerinden beri
rekabet içinde olan iki koloniden mi bahsediyoruz? Demek istediğim, bu
kepazelik değil mi?
SP : Burada gördüğümüz, gruplardan biri geleneksel çizgide,
egemen durumda görünen, Aryan olan grup. Bu soy, birçok yönüyle Orion'la
oldukça güçlü bağları olan bir imparatorluk kuran Uzaylı’lardır. Orion
imparatorluğu ile bağlantıları vardır ve ayrıca Aldebaran grubuyla bağlantıları
vardır ve. . .
JP : Tekrar o sinir bozucu Aldebaranlar.
SP : Evet, tabii ki Adolf Hitlerin de bildiği grup, sadece
kanalize ederek değil, sadece Vril Cemiyeti ve diğerleri aracılığıyla değil,
kendi kişisel deneyimleriyle bildiği grup. Bu gerçekten herkes tarafından
bilinmeyen, fakat şahsen. . . Adolf Hitler şahsen Reptilleri (Sürüngenleri)
gördü. Biliyormusun bundan hiç bahsetmiyoruz. Hitler şahsen onları gördü.
Ayrıca Kutsal Mızrak’a dokunmaktan dolayı şeytani bir işkal altındaydı. Bu
yüzden Hitler Avusturya'yı istila etti, çünkü Avusturya'da sandığı Mızrak’ı
almak istedi. Pek çok kişi Mızrak'ın Avusturya müzesinde olduğunu söylüyordu,
hayır bu doğru değildi, ana katedralde, asıl ana kilisenin tavanda asılıydı. Ve
Hitler bunu görmüştü vede o Mızrak’ı çok istiyordu, fakat Mızrak lanetli idi;
Mızrak başka bir varlık’a aitti. Fakat Avusturya'ya gittiğinde, SS'nin öncü
ekipleri, Mızrak’ı alıp Adolf Hitler’e getirdi. Hitler Orion İmparatorluğuna
bağlıydı; Aldebaran grubuyla bağlantılıydı. Şeytani Varlık tarafından işkal
edilmiş durumdaydı ve saflık olarak gördüğü Aryan (Ari) ırkını taklit etmek
istedi, çünkü bu ırkı derin tarihi olan saf soy olarak gördü ve bunlar tamamen
beyaz veya beyaz tenli Varlıklardı. Yahudi ırkı bunların tam tersi olarak
görünüyordu ona, Yahudi ırkı kötü ırk olarak göründü, çünkü sadece Yahudi ırkı
ve Aryan ırkı, gezegenin bir kısmını yöneten otoriteye ve güce karşı rekabet
edebilirdi, aslında Yahudi halkının çoğu başarılı bankacıydı, çünkü Avrupada
Yahudilerin iş yerleri açmasını engelleyen pek çok kanun çıkmıştı. Bu şimdi
anlaşıldı, ancak borç para vermelerini engelleyen bir kanun yoktu. Bu yüzden
Yahudi halkı borç para vermeye başladı, çünkü izin verilmedi. . . Birçok ülkede
Yahudilerin iş açamıyacağını söyleyen kanun vardı. Bu saçmalık! Bu yüzden borç
para veriyorlardı, çünkü başka şey yapmalarına izin verilmedi, elbette ödünç
para veren Yahudiler kötü isim yaptı. Yahudi ırkı doğrudan Aryan ırkıyla direk
bağlantısı olmamasına rağmen, enerji bakımından, ancak iki ırktan biri, ya
Yahudi ırkı ya da Aryan ırkı başarı olarak adledilebilirdi. Büyüleyici bir
konudur.
JP : Oh, evet, evet. Bitirmeme izin verin. Hala çok açık
değil, bu yüzden açıyı biraz daha daraltmak istiyorum. Tamam, Aryanlar, pekala,
biliyormusun fonetiklerini de dinledim, anlamaya çalıştığım, Aryanlar
Aldebaran'dan gelirler, fakat uzun boylu ve sarışınlar, öyle değil mi?
SP : Evet, Nordik’ler (iskandinav) ile karıştırılmamalı.
JP : Nordik’ler, tamam tamam.
SP : Nordik’ler ile karıştırılmamalıdır. Bu ayrı.
JP : Pekala, tamam. Öyleyse Aldebaran'dan gelen Aldebaranlar
var ve çok soluk tenli, uzun boylu ve sarışınlar, ancak Yahudi insanlar
genellikle koyu tenli olup koyu renkli saçlılardır, değil mi?
SP : Doğru. Aldebaranlar, bir Aldebaranlıya bakacak olsaydınız,
gördüğünüzün erkek mi ya da bir kadın mı olduğunu anlayamazsiniz. Bir
Aldebaran'ın yüzüne baktığınızda, hem kadınsı hem de erkesi özellikler
görürsünüz. Çoğunun cinsiyeti, ne erkektir nede kadındır. Bunu anlamak oldukça
önemlidir. Onların cildi çok beyazdır. Hasta olan birinin cildi gibi soluk
beyaz olan bir cilde sahipler. Nordik'lilerin cildindeki beyazlık gibi değildir
onların beyazı. Sarışın saçları var. Çok ince, ipeksi ve tüy gibidir saçları.
Yüz hatları kesin ve anlamlı değildir. Yüzlerini tanımlamak oldukça zor. Kare
değildir; ince ama, elf yüzü gibi değil. Dar üniforma kıyafetler giyme
eğilimindeler ve genellikle elbisenin üzerinde, Hitler'in bir kısmını
kopyaladığı SS alfabesine ait Yılan ya da eğik çizgi işaretleri vardır, ayrıca
portal teknolojisinde, Dünya gezegenine ışınlanma işlemi iki eğik çizgi
gerektirir . Bu yüzden, SS korumasının üniforması için Hitler, iki SS eğik
çizgiyi kopyaladı, çünkü bu bir portal üzerinden varış anlamına geliyordu.
Evet, Aldebaranlar ne erkek, ne de kadınlar; Boyları, uzun değil.
İskandinavların boyları genellikle 1.80 ile 2.00 metre arasında, Aldebaranların
ise 1.70 ile 1.95 arasındadır.
JP : Pekala, bunlar Aldebaran ve Nordikler, tamam. Ve aynı
zamanda. . . Pekala, Yahudiler nereden geliyor? Yahudi ırkı nerede, Enlil
tarafından mı yaratıldı? Bu yüzden mi seçilmişler? Koyu renkli oldukları biliniyor, yapılan
anlaşma ne, aslında biliyorsunuz, Sephardics ve Ashkenazis gibi birkaç Yahudi
ırkı var, yoksa Ashkenazis Hazarlılar ve ya gerçek Yahudiler Ashkenazi grubunda mı yanlızca?
SP : Bekle, gerçek Yahudi nedir?
JP : Ha, evet.
SP : İsrail'in on iki kabilesi var, bilmeniz gerekenin hepsi
bu. oh, birisi önünüze mükemmel eski figürleri getirdiğinde, üç, altı, dokuz,
on iki. Bu bir düzenleme. Üç, altı, dokuz, on iki şeklinde olan her şey; Altı
ve oniki Sürüngen/Orion/kontrol sisteminin sayılarıdır. Eğer gezegendeki yerli
bir grup insanı alırsanız ve o insanlara "siz özelsiniz; kendinizi
kabilelere bölmeniz gerekir; kendi kabilenizin dışından gelin ya da damat almamanız
gerekir; çünkü ırkınızın saf lığı bozulur; eğer koyunları bana kurban
ederseniz, bunu veya şunu öldürürseniz ve adaklarınızı yakarsınız...., ben sizi
koruyacağım. "
Kızıldeniz'in ortadan ayrıldığına inanırmıyım. Kesinlikle
inanırım çünkü Uzaylıların teknolojisi kolaylıkla bunu yapabilir.
Biliyormusunuz, Musa'nın Firavun olduğunu unutma eylimindeyiz; O bir Firavun
oğluydu. Soy buradan geliyor. Anlaşıldığı gibi, Yahudi soyunun geldiği yer
burasıdır. Şimdi sorun doğrultusunda seni eski tarihe geri götürüyorum.
Yahudiler nereden geliyor? Musa bir Yahudi miydi. Bu insanların çoğu
Mısırlıydı. Aile üyelerinin her biri tam bir Firavun olabilecek kapsiteye ve
herhangi sebebten dolayı birbirleri ile kavga edebilen bir yapıya sahiptiler.
Dolayısıyla geri dönerseniz, Mısır ırkının liderleri Annunaki'ydi. Bu, onların
astlarının hepsinin vede tüm nesneleri bir uzay gemisinden geldikleri anlamına
gelmez. Çoğunluğu, büyük bir çoğunluğu, Süper intellektin komutası ve kontrolü
altına alınan, sıradan yerli halklardı ve kurallar ve düzenlemeler verilerek
kendi kendine yeten bir ünüte haline getirildiler. Ve sonra insanlara
kendilerine inanmayı aşılarsanız ve onları herkesden daha iyi olduklarına
inandırırsanız, onlara koruma sağlarsanız, bütün bunların sonucunda Yahudiler
korunan ırk oldu. Seçilmiş bir ırktır, seçilmiş olmalarının sebebi Sürüngen tanrılarının benim için kurban
vermeye devam ettiğiniz sürece herhangi bir mücadeleyi kaybetmemenizi
sağlayacağım, fakat kurban etmeyi bırakırsanız, desteğimi durduracağım
demelerinden kaynaklanmakta.
1942 yılına kadar hiçbir değişiklik olmadığını biliyorsun
Adolf Hitler her savaşı kazanmıştı,
Britanya muhaberesini kazanamamıştı ama kaybetmemişti de, öyle değil mi
. Beraberlikti. Petrolü oradan buradan aldığı sürece her muhabereyi kazanıyordu,
Standard Petrol’dü aldığı. Ve 1942'de Hitler, bundan bıktım artık deyip,
Stalingrad’a girip Rusya’nın bu bölümünü
istila edeceğim, Rusya'daki en zengin petrol yataklarını alacağım ve artık
Petrol’ü sağdan soldan almaya ihtiyaç göstermeyeceğim dedi. Ve bunu yapmaya
başladığı anda, Dünya Dışından gelen tüm yardımlar kesildi. Yardımlar ortadan
kayboldu ve hemen hemen her savaşı kazanır durumdan her savaşı kaybeder duruma
düştü. Sözleşme yapan kişilerin başına gelen budur, sözleşme kurallarına bağlı
kalmayınca özel koruma ortadan kalkar. Yahudilerin yaptığı savaşları
düşünüyorsanız, 1967'de Altı Gün Savaşı'nı ve 1974'de Yom Kippur Savaşı'nı
hatırlıyorsunuz. İsrailliler yaptıkları birçok savaşlardan sonra savaşı ancak
kazandılar. Özellikle Mossad aracılığıyla, bugüne kadar hala devam eden, çok
hoş olmayan belirli bir Dünya-Dışı Varlıkla bağlantıları vardı. Hoş değil ama
Hitler'le iletişim kuran da aynı Varlıktı. Ne çılgınlıktır bu. Yahudi devleti,
Hitler'le çalışan aynı Dünya dışı Varlık’ıyla bağlantıda. Bu Gezegen dışı
Varlık, kontrol edebileceğini düşündüğü herhangi bir ulusla çalışabilmekte.
Biliyormusun, insanlık bu kadar çok şey çevirenlere açıkça dönüp "bakın,
bize tavsiyelerde bulunmanıza aldırmıyoruz" deyip, “bu gezegende ve bu
Evrende bizden çok daha uzun süredir yaşıyorsunuz, bu yüzden sizden tavsiyeler
alacağız, ancak bizi manipüle etmeye çalışmayın” demeli. Bizi kontrol etmeye
çalışmayın. Kendi kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz. İnsan ırkı, biraz önce
bunu söyledin JayPee, bir halk olarak, bir gezegen olarak dönüp"
tavsiyenizi memnuniyetle karşılıyoruz, fakat ne yapacağımıza biz karar
vereceğiz, sonra kim olduğumuzu kontrol eden yine biz olacağız". Farklı
ülkelerin birbirleriyle kavga etmesi dışında, ki buda böl ve fethet politikası.
Devam edelim mi?
JP : Harika, teşekkürler Simon. Umarım herkes tarafından
anlaşılmıştır. Şimdi bir göz atalım. Pek çok kişi son derce uzun soru yazıyor,
ancak anlamanız gereken şey, gerçekten odaklanmış soru sormak çok daha pratik.
Oldukça iyi bir soru var, çünkü her şeyi yazmak yerine bir başlık altına
koymuş. Cin’leri çekebilir misin, David'den gelen bir soru. İnsanlarla internet
üzerinden bağlantı kurarak Cin`lerin etkisi altında kalabilir veya negatif
Varlıklar eklenti olarak size nufuz edebilir mi?
SP : Bu gerçekten çok ilginç bir soru.
JP : Değil mi?
SP : Hayır, ama şu anda oynanan oyunların bazılarından
şeytani Varlıkları çekerek etkisi altında kalabilirsiniz. Piyasada olan
oyunların portallari var ve Portaller yolu ile bazı activetelerin olduğununa
inanıyorum. Yani kelimenin tam anlamıyla, Cin’ler, hayır. Cin’ler çoğunlukla
ouija panolarını kullanarak insanlara saldırır (ruh çağırma tepsisi, tahtası,
levhası, masası..). Ouija tahtası bir portaldır. Ouija fikiri hiçbir zaman
insanlardan gelmedi. Fikir insanlara verildi; İnsanlar da onu yaptılar ve onu
en iyi tarifi; caddede yürüyorsunuz. Kaldırım var ve hoş bir pencere, dükkan
penceresi ve içinde güzel kekler görüyorsunuz. Oh, kekleri severim, kapıyı açıp içeri
girersiniz. Ouija panosu dükkan penceresidir ve ouija panosuna dokunduğunuzda
veya yakınlaştığınızda veya aktifleştirdiğinizde, Portalı sizin açtığınızı
düşünürler. Kapıyı açtığınızdan sizinle bir sözleşme yaptıklarına inanırlar,
dükkana girdiğinize inanıyorlar. Şimdi İngiltere'de, Londra'da siyah taksiler
var; Amerika'da sarı renkli taksileriniz var ve hepsinin sıraya giridiği taksi
durağı var, Cinlerde de durum aynı, onlarda Ouija panosunu biri aktif hale
getirene kadar sırada beklemekteler. Sıradaki ilk Cin doğrudan doğruya gelir ve
ouija panosunun etrafındaki en psişik özelliğe sahip olan kişiye, genellikle
onu harekete geçiren kişiye, kendini iliştirir, her zaman böyle olmasa da,
genellikle insanlarda olan ve benim temizlediğim Şeytani işkaller ve Cin
işkalleri, Ouija panasunun kullanımı sonucu oluşan işkallerdir. Bazen bunlar,
aktif olmadan önce yirmi ya da otuz yıl sessizce bünyenizde kalırlar. Dengesiz
Bukalemun’lardır ve enerjinizi kopyalarlar. Eğer onları söküp atamazsanız,
aktif hale geçerek, yaşamınızı tam anlamı ile ızdıraba dönüştürürler. Öyleyse
hayır, Cinler değil, evet, özellikle son on sekiz aydan beri uygulanan bu
programlardan bazıları, potansiyel şeytani enerji taşımaktalar. İyi bir soru,
teşekkürler.
JP : Çok ilginç ve çok yararlı, pekiala interneti, Skype ve
benzeri şeyleri kullanırken, şeytanlardan ve Cinlerden uzak durmak için ne
yapmalı? Farklı bir bağlantı mı kullanmalı? Kişisel olarak bağlanıyorsun değil
mi?
SP : Skype üzerinden olmaz. İnterneti kullanarak muhtemelen,
yapay bir zeka olan Archonic saldırılara maruz kalırsınız. Yapay zeka
olduklarından saldırının gerçekleştiği yer burasıdır. Dijital teknolojiyi
kullanıyorlar. İşte bu yüzden, bu gezegende dijital teknolojiye sahibiz,
hayatımızı kolaylaştırmak için değil, bazı şeylerin gezegende dolaşımını
sağlamak ve bizleri izlemek için. Dolayısıyla kötü ruhlar Skype ile
bulaşmazlar, ancak Skype aracılığıyla Arckonik saldırılara uğrarsınız; Archon
saldırıları her hangi bir elektronik alet yolu ile olabilir. Fakat kötü
ruhların daha çok ihtiyaçları olan.., bunu gerçekten insan diline nasıl
aktarabileceğimi düşünüyorum. Bir eve ihtiyaçları var. Bir eve ihtiyaçları
var. Alaaddin’in Cin’i içinde yaşamak
için bir lambaya ihtiyaç gösterdiği gibi yaşayacakları bir yere ihtiyaçları
var. Yani bir telefon için bir uygulama oluşturursan, bir şeyler yaratırsın. .
. Pokemon demiyorum, benim 80'lerde bildiğim bir oyun, ancak canavarları veya
kötü yaratıkları çizebilecek bir zemin olaması gerekir ve bu oyunun bir
parçasıydı. Zemin canlının enerjisini barındırabilen bir yapı oluşturur, çünkü
aslında bir canavar olarak söz edeceğimiz
şeylere biçim verip şekillendirmiş olunuyor, böylece bu tür kötü enerji
internete yüklenene kadar geçici olarak, burada veya şurada bir ev bulabilir.
Dolayısı ile ikamet etmek, tıpkı “Kader’in Ruhu” hakkında yaptığım konuşmadaki kötü ruh işkali gibi. Bu, Saint Longinus'un
İsa'yı mızrakladığı söylenen mızrak, böyle bir tarihi var, dolayısıyla kötü
ruh, tarihten de görüldüğü gibi mızrağa nufuz edebilir. Eh, bir şey
yaratırsınız kötü ruh ona nufuz eder, sonra yarattığınız şey yolculuğa
çıkarılarak gönderilebilir. Bu yüzden, benim gibi birisi için oldukça zor bir
oyun, çünkü kötü ruhların kökünü kazıyıp temizlemek için oldukça zorlanıyorum
ve şimdi, djital teknolojinin ortaya çıkışı ile bu şeyler gerçekten neredeyse
heryerde ortaya çıkmakta, bu yüzden oldukça uğraştırıcı bir iş.
JP : Evet, mükemmel. Savaş Gemilerinin Dünyası adlı bir oyun
var. Uzun zaman önce orkestra günlerimde tanıştığım bir adam bana gençken
ruhunu şeytana sattığını söyledi. Şaka mı yapıyordu bilmiyorum ama şimdi Savaş
Gemilerinin Dünyası adlı oyunun bağımlısı, hatta kendisi vede eşi her akşam
bilgisayarlarında yan yana oturup Savaş Gemilerinin Dünyasını oynuyorlar.
SP : Doğru.
JP : Öyle mi, bu onların anlaşması, biliyorsun, negatif
enerjileri üretiyor.
SP : Tabii bunun sağlıklı olmadığını söyleyebilirim. Küçük
bir yürüyüş yapmak ve kuşların şarkı söylemesini duymak veya güneşin batışını
izlemek daha güzel olurdu, böylelikle daha da güçlenebileceklerini düşünüyorum,
Dışarı çıkıp biraz egzersiz yapmadan bir ekranın önünde oturmak sağlığınız için
iyi değil. Bu programlarla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığım için bu
konuyla hakkında konuşmayacağım. Geçen sene çok gözde olan bir program vardı,
cep telefonunuzla dışarı çıkarak, telefonunuzu gördüğünüz diğer şeyler üzerine
tutarak, oralarda Yaratık veya Varlık’ın olup olmadığının görüyorsunuz ve
onları topluyorsunuz. Bu gibi şeyler benim ilgi alanımda, bu yüzden bunun
belirli bir program olduğunu söyleyemem, çünkü pek hoş olmayan diye
tanımladığım şeyleri barındırma potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Bakın, modern
bir dünyada yaşıyoruz, bilgisayar kullanıyoruz, telefonlar kullanıyoruz ama
hayatlarımızı da dengelememiz gerekiyor, daha fazla dışarı çıkmamız gerekiyor.
Bir şeyler oturup ekranlara yüzümüzü yapıştırmamızı istiyor ve içimizdeki
insanlığımızı azaltmamızı istiyor. İnsanlara, insanlığınızı kutlayarak
hayatınızı dengelemeniz gerektiğini kesinlikle söylemeye kararlıyım.
Dışarı çıkın ve doğayla bağlantı kurun; bunu
yapabileceğimizi biliyorsunuz. Dışarı çıkın ağaçları, nehirleri ve denizi görün
ve gerçek organik yaşamın ne olduğunu hatırlayın. Biliyorsunuz, evet, bu
baktığınız süper yüksek çözünürlüklü ekranlar istenilen herhangi ortamın gerçek
bir kopyasını üretebilir, tanrı aşkına, sadece bir kopya bu. Bu bir kopyadan
ibaret. Dışarı çıkıp gerçeğini görmek yerine niye kopyası ile yetinelim ki?
Tembellikle mi suçlayalım kendimizi. Bir gün çok ama çok özel bir arkadaşım,
parmağı ile işaret ederek, orada çok küçük bir park var her gün 10 dakikanı
ayırıp o parkta yürüyüş yap dedi bana. Bu kişi kesinlikle çok haklı, ama
hepimiz inanılmaz derecede yoğun bir hayat sürüyoruz. Hepimiz bunu yapmayı çok
istiyoruz. Bir şeyi gerçekten yapmak isterseniz, genellikle onu yapabilirsiniz.
Sadece insanlara, Kaynak'la bağınız olduğunu kutlayın diyorum. Sen gerçek
yaşayan bir insansın. Elektronik dünya içine kayıp düşme, benim korkum bu.
Sürüngen ırklar değil, Archonlardır bunu isteyen; Kan’dan, et’ten ve kemik’ten
oluşan yapıyı bir robota dönüştürmeyi arzu eden yapay zekadır onlar. Karşımızda
olan gerçek düşmandır onlar.
Şimdi gezegenimiz olan Dünya’nın yangın önleme şeridi olarak
ayrıldığını söyleyerek işi bitireceğim, bir itfaiyeci benim ne demek istediğimi
anlar. Orman yangınlarında, alevlerin sıçrayıp geçemeyeceği bir bölge yaratmak
için yangının çevresindeki ağaçların bir kısmı buldozerle sökülüp, şerit
halinde bir çorak bölge yaratılır. İngiltere'de 1666'da çıkan Londra yangınında
ateşin yayılmasını durdurmanın tek yolu, evleri bir boşluk yaratmak için
dinamit kullanarak yıkmaktı; böylece yangın bir evden diğerine atlayamadı. Ve
bu gezegen, yapay zekanın boyutlara yayılmasını önlemek için bir tür yangın
önleme şeridi olarak tahsis edilmiştir. Şimdi bu gerçekten önemli, çünkü
Yapay-Zeka'nın hakimiyetini bu gezegende durduramazsak sonuç oldukça kötü olur,
bu yüzden bunu mutlaka başarmamız gerekiyor, çünkü Yapay-Zeka dayatılmakta,
ister insanlık- ötesi gündemi, ister YouTube’te ormanda yürüyen robotlar
hakkındaki tamamen aptal videolar, bunu yaşadığımızı biliyorsunuz, kolunuzu
kırarsanız yerine yenisini takmak mümkün artık, JayPee daha önce bunu
konuşmuştuk, 1970'lerde yapılan Steve Austin’in oynadığı, 6 Milyon Dolarlık
adam. Zaten 1970'lerin ortalarında insanlık-ötesi gündemi bastırılıyordu,
biliyormusunuz robot kol, robotik bacak..., sizi daha iyi duruma getirmez mi?
Hayır getirmez. Evet, bir araba kazasında
bir uzvunu kaybettiysen evet, harika, ama eğer hadi insan vücudunu bir
robotla değiştirelim, çünkü bu gezegen dışında hayal edilip tasarlanmış bir
kavram derseniz cevabım, hayır. Ben sadece insanların Bilgisayar ya da cep
telefonlarını, hayatımızı kolaylaştırdıkları için kullanmamız gerektiğini
hatırlatmak istedim, onlar sizlerin yaşamı değildir. Hayatınız; yüzünüzdeki
hissettiğiniz rüzgar, Güneş, konuşabileceğiniz, okşayıp sevebileceğiniz ve
oynayabileceğiniz hayvanlar, çocukların çimlerde koşarak oynaması, toprağa
tohum ekip bitkinin büyümesini izlemektir. İnsan olmak budur, öğrenip
deneyimlemek ve uzanıp sevdiğiniz birine dokunmaktır. Robotlar bunu yapamazlar.
Yapa-Zeka’nın yapmak istediği de budur. İnsan ırkını robotlaştırmak, bu yüzden
kesinlikle tutkuluyum evet, bazı Sürüngen ırklar bize dost değil, fakat şu an
bizim en büyük düşmanımız onlar değil. İşte bu kadar, biraz fazla ilerledim. Bu
arada çay molamız ne zaman JayPee?
JP : Biliyorsun ki geç başladık, o yüzden bir göz atalım...
Pekala... Zamanlaman çok iyi. Mola saatini biliyorsun. (Moladan sonra devam ediliyor)
JP : Her neyse..., tekrar sorulara bir göz atalım. Oh..,
işte iyi bir tane. İşte iyi bir tane. Bu IWP'den geliyor, ah... Neyse, bu soru
peri masalları ile ilgili. Geçen gün eski bir Grimm Peri Masalları kitabımı
okuyordum ve aniden bir hisse kapıldım. Üvey annesi tarafından öldürülen çocuk,
yahninin içine konarak babasına yedirilen bir hikaye, şeytani olan illuminati
çocukları korkutmak için söyledikleri hikayelere çok benziyor. Bunlar, gizli
grupların çocukları ve ailelerin başına gelen şeyler olabilir mi? Tüm öykü ve
masallardan vazgeçtim. Gerçek Grimm'in hikayeleri, Hollywood’ta gördüğümüz Disney versiyonlarına benzemez.
Grimm kardeşler hakkında ne diyeceksin Si-Man (Simon)?
SP : Si-Man, bu çok ilginç.
JP : Evet, ağzımdan böyle çıktı.
SP : Biliyorum, biliyorum, ama kendimi korumaktayım, kim
bilir? İlginç olan, geçen gün beraber olduğum biriyle Hans Christian Andersen
ve Grimm’sin Peri Masalların'dan bahsediyorduk, burada bir eş zamanlılık var,
bazı masallar iyi insanlar tarafından yazılmıştır, diğer iyi insanları haberdar
etmek ve dikkat etmeleri konusunda uyarmak amaçlıdır. Diğer eserler,
yönlendirmek, ruhsal bir yön vermek için iyi insanlar tarafından yazılmıştır,
bu ahlaki olarak yanlış, bu doğru, bunu yapmalısın şunu... şeklinde. Ancak
başka bir grup, sadece kendi kültürünü öykü biçimine sokan Şeytan kültünde
pratik yapanlar tarafından yazılmıştır. Batı dünyası tarafından bilinen bir
örnek vereyim, bu da Küçük Kırmızı Başlıklı Kız, bu sadece birkaç gün önce
tartıştığımız konulardan biri. Yani Küçük Kırmızı Başlıklı Kız, şeytani bir
versiyon ya da en azından unsurların yerleştirildiği ve birisinin küçük
parçalar haline doğrandığı ya da yutulduğu ya da yenildiği yer, sorulan
sorudan, ailenin başına bunun geldiğini dolayısı ile hikayeyi uydurduklarını
ima etmiyorum.. Önerdiğim şey bunun bir kült ve bir kurban adama kültü olduğudur,
çok fazla geriye gitmeğe gerek yok, bunu Aztek kültürlerinde, Sümer
kültürlerinde bulabiliriz. Sürüngen hakimiyeti ve kontrolü budur, Yahudi
kültürü de budur. Bu gibi peri masallarıyla bombardıman altındasınız veya
çocuklar bombardıman ediliyor, şu anda daha pek fazla olmasa da, onların
ufuklarını belirli bir yöne yönlendirip daraltarak, onları uyararak, çok
güvenilmez ve travmatize olan çocuklar olduklarını çok yönlü bir ruh haline
sokarak empoze etmekteler ve normalleştirmeğe çalışıyorlarmış gibi görünmek.
Elimde olan, Alice Harikalar Diyarı'ndan konuşalım. Bende
orijinal el yazmalarının çok nadir bir kopyası var. Bana, Alice Harikalar
Diyarının orijinal el yazması verildi, ancak ismi Alice Harikalar Diyarı
değildi. İsmi Alice'in Yeraltı Serüveni gibi bir şeydi. Aslında yazıldığı
andaki ismi buydu ve sanırım benim kopya versiyonum 1866, hepimizin bildiği
hikaye olan versiyonu, John Tenniel adında bir adam, o yetenekli bir
illüstratördü. Alice Harikalar Diyarını ve Cheshire Kedisi'ni çizme işi verildi
ve onları çok iyi de çizdi, çizimleri simgesel, ancak bu kopya, sahip olduğum
bu kopya Lewis Carroll’un, bu onun gerçek adı değildi ama bizim bildiğimiz isim
buydu. Lewis Carroll'un kendi çizimleri, bu kopyayı gerçekten özel kılan şey
bu. Kötü çizim yapan biriydi. Bu yüzden çizimleri ona yaptırdılar, onları
çizdi, çizimleri var elimde ve bunların bazıları da uygun olmayan çizimlerdi.
Ve aslında önsözünde bunu gizleyemiyor ve paragraflar arasında bir yerlerde,
şaka yapıyorum diyor; her zaman olduğu gibi. Ha, ha, ha..., Freud'lu
akademisyenler bu kitaptaki bir çok çizimi kendileri yapmak isteyebilirler v.s,
v.s…, bu bizim fikrimizce iyi bir fırsat olabilirdi. Elimizde olan şey; iki
güzel hikayeler anlatan nedim’in birbirini okşaması. Neredeyse her şeyin olduğu
2017 de artık bu belki fazla bir şey ifade etmeyebilir ama, 1866'da çocuklar
için yazılmış bir kitaptan bahsediyoruz.
Ve de Lewis Carroll'un on iki yaşındaki bir kızı bir kayığa
bindirip nehir gezisine çıktığı nadir görülen bir durum değil, bu belgelenen
bir kanıt. Ben her hangi bir şey oldu demiyorum. Böyle bir şey kastedmiyorum.
Tek söylediğim, orijinal kitabının bir kopyası var ve bu çizimlere bakıyorum,
gördüğüm şeyin şans eseri çizilmiş olduğunu düşünmüyorum. Çocukların
kaçırılması, kurban edilmesi, yenmesi ya da travmatize edilmesi tüm insanlık
kültürüne çok derin bir şekilde kazınmıştır ve çok uzun süre devam etmektedir.
Çok kötü ve durdurulması gerekiyor biliyormusun. Sanırım iyi bir soruydu,
teşekkürler.
JP : Mükemmel. Şimdi bu soru... Anton LaVey tarafından
kurulan Şeytan Kilise’si ile Şeytani
Illuminati arasındaki fark nedir? Ve Aleister Crowley bu grupların neresinde
bulunuyor, o hala güvenilir biri mi. Sizce sihirbazlık yeteneği ile ne yapmaya
çalışıyordu, bazı insanların söylediği kadar kötü müydü?
SP : Soruyu pek anlamadım. Soruyu tekrar sorarmısın.
JP : Aleister Crowley, Anton LaVey tarafından kurulan Şeytan
Kilisesi ile bağlantılı mıydı yoksa bir İlluminati Şeytanist miydi ve bu
gruplardan herhangi birine dahildi, onlardan önce olan başka bir gruba mı
dahildi ve ne yapmaya çalışıyordu? Temel olarak, herkesin söylediği kadar kötü
biri miydi. Benim sorum bugünkü Kabal ile uyuşuyor mu? Sistemin neresinde?
SP : Aleister Crowley'nin en çok ilgilendiği ve kuruluşunda
bulunup üyesi olduğu kuruluş, Altın Şafak Mezhepi'dir, dolayısı ile en çok iştirak ettiği grubtur
Altın Şafak. Aleister Crowley elit tabakaya aitti; bunu açıklığa kavuşturalım.
Aleister Crowley İkinci Dünya Savaşı sırasında MI5'e mektup yazıp kendisinin
bir MI5 ajanı olması gerektiğini dile getirdi. Teklifini reddettiler. Aleister
Crowley'nin Sir Winston Churchill'e Zafer İmzası için V yazmasını öğrettiğini
iddia edilmekte. Churchill zaferi kastetmek amacı ile V işaretini yaparak sağda
solda dolaşırdı. Aleister Crowley her zaman kendisinin icadı olduğunu iddia
etti. Bunun hakkında oldukça ilginç tartışmalar var. Kara büyü uygulayan
herhangi biri statükoyu etkilemek veya değiştirmek için kara büyü ile uğraşır.
Haddi zatında büyü kötü değildir. Asayı yönlendiren el’dir kötü olan, ve ya enerjileri
hareket ettiren el’dir ve bunun ardındaki niyettir. Biliyormusun, Cadılar kötü
değillerdir buna rağmen avlanmışlardır çünkü bu kadınlar güç sahibiydiler.
bunun ardındaki niyettir esas olan. Biliyormusun, gücünü iyiye kullanan iyi bir
sihirbaz olabilmen münkün. Bu kötü değil. Kötüye kullanan sihirbaz, kötüdür.
Çocuk kurban etmek ve şeytani ayinler işin içine girdiğinde, yapılan açıkça
yanlıştır. Bu açıkça kötüdür vede beslenen dördüncü boyut enerji’sidir.
Aleister Crowley kesinlikle bir büyücüdür, kara bir büyücüdür, İlluminati
konseptini anlayan ve aynı zamanda onun bir parçası olan bir bireydir.
Fakat birçok insan gibi O’da bağımsız bir hale geldi, çünkü
botunuza sığmayacak kadar çok büyük olursanız, organizasyon. . . organizasyon
sizi yönetemediğini hissederse sizi yandan
filizlenmeniz için itecektir. Bir sürü dalı olan büyük bir ağacı
düşünün. Yani ana ağınız olan merkeziniz vardır o da ağacın gövdedir, ve sonra
da ana dal haline gelen biri varsa, onu kendi halinde büyümesine bırakırsınız.
Dolayısı ile Aleister Crowley dallanıp budaklanıp, Crowley Tarot'u yarattı.
Crowley Tarot kartları kendi başlarına kötü değildir, ama kötü enerjilerle
kullanırsanız, inanılmaz derecede öyledirler. Tarot okuyucularının çoğu, tabii
ki hepsi değil, ellerinde bir deste
Crowley Tarot paketi bulundurduklarını itiraf etmez çünkü bu kartların bu kadar
kötü bir etiketi vardır. Ancak güç, kehanet ve enerji bakımından Crowley Tarot
kartlarını kullanarak çoğu zaman oldukça doğru cevaplar elde edebilirsiniz.
Rider-Waite tarotu, eğer dikat ederseniz Altın Şafak Mezhebini barındırdığını
görürsünüz, Rider-Waite tarotu ve Crowley Tarot, ortak bir aile geçmişini
paylaşıyor. Crowley söylendiği kadar kötü müydü? Doğrusu onu nasıl
karaladıklarını tam bilmiyorum. Size kimi davet etmeyeceğimi söyliyeyim, eğer
Crowley Bey hayatta olsaydı, onu bir bardak çay içmek için evime davet
etmezdim. Bu yüzden verebileceğim en iyi cevap bu.
JP : Pekala, işte konu burada çivilendi. İyi. Doğru.
Tamam.., Süleyman, bu iyi bir şey; ilginç. Tamam, tamam... Simon Solomon kimdir
veya nedir? Okuduğum, Süleyman'ın Güneş Ruhuna bir atıf olduğu ve hatta gerçek
bir kişi olmadığı yönünde. Kutsal Kitap'taki Süleyman’ın Şarkısı ne hakkında?
Süleyman'ın Anahtarları? Bu Satanik,
Lucifer ve Melek vari birşey mi Bu
metinler, Goenthica'daki büyü için miydi? Şövalyeler düşünüldüğünde, Süleyman
bu yapının neresinde, İsa’da olduğu gibi, Süleyman da mı bir merkezi karekter?
Bir kavram mı, yoksa gerçek bir....?
SP : Sorun ya da gözlemin JayPee, soru kadar ilginç ve
alakalı. Ve İsa enerjisini Kral Arthur enerjisinden nasıl ayırıyorsunuz? Kral
Süleyman ve Musa arasındaki çizgiyi nerede çekiyoruz? Bu enerjiler iç içe
geçmiş durumda. Gezegende kimse Lord Nelson ya da Napolyon olduğunu iddia
edemez, ancak gezegende varlığını sürdüren ister İsa ya da Süleyman olsun, bu
bireylerden gelen enerji parçaları var, bazı kişiler bu parçaları algılayarak
bağlantı kurarlar. Bağlantı kuranın, Musa ya da Yakup olduğu anlamına gelmez,
ancak güçlü bir çekim var; çünkü onlar
bunu algılıyorlar... ve soru Süleyman hakkındaydı.
Davut aracılığıyla Süleyman, Annunaki'ye uzanmakta olan
doğru çizginin izini sürebilirdi. Süleyman bir sihirbazdı. Süleyman, Harf
Anahtarlar ve Yüksek Anahtarlar diye adlandırdıklarımızın üstünde eğitim aldı,
bunlar elinizdeki Tarot kartlarında olduğu gibi, Yüksek Arcana ve Düşük Arcana
var, gücü simgeleyen kartlar ve daha düşük değerlerde kartlar ve de Kabala
yüksek rütpeli Yahudi kültürü ile ilintisi olan güçlü bir sihirdir, eğitim yolu
ile, gizemli okullarla ve doğal olarak tanrısal hak yolu ile elde edilen gücün
kazanılması. Bu sihir de Süleyman'a büyü yolu ile iblisleri uyandırıp istediği
şekilde kullanma imkanı sağladı. Süleyman iyi bir insan değildi, fakat Süleyman
oldukça iyi karar vererek yönetti halkı. Yani Süleyman, doğal olarak iyi olan
bir insan değildi, fakat aldığı kararlar halkı için faydalıydı. Durumu tam
kapsamlı ortaya koymak oldukça zor.
Süleyman'ın gerçek bilgeliği, bir bebeği talep eden iki
kadının öyküsüne benzer, her iki kadın da çocuğun kendisinin olduğunu iddia
etmekte, bebeğin her iki kadına da benzediğini gösteren hiçbir kanıt olmadığı
için Süleyman şöyle der: “Bakın, yapılacak en iyi şey üst düzey güvenlik
görevlisini bebeği ortadan ikiye kesmesi için yanımıza çağırmak, bebeğin bir
yarısını birinize, diğer yarısını diğerinize vermektir”. Gerçek annenin deliye
döndüğünü gören Süleyman, "Eh, sen gerçek annesin ve bebeğini alabilirsin"
der.
Gezegende bilinmeyen kavramları kullandı ve o günkü Sherlock
Holmes'a benziyordu. İnsanlarla ilişki kurmayı, gerçeği anlamayı ve insanlara
ihtiyaç duyduklarını vermeyi başardı. O sıralarda henüz kendi kültürüne
sarılmış bir birey olarak, tam evrimleşmemişti. Ritüellere katıldı, çocukların
kurban edilmesine tanık oldu, çünkü henüz gelişmemişti. Ve kendi zamanı
geldiğinde; halkı arkasından sürükleyerek onları yüceltti ve tapınağı inşa
etti, Tapınağın ortasına Ahit Ark’ını yerleştirdi ve soru da yağma yapılmamış
kutsal malzemeleri kendi ezoterik bilğileri doğrultusunda gelip toplayan
Tapınak Şövalyeleri hakkında. Kutsal Öğeler hala oradaydı, hatta Tapınak
Şövalyelerinin alıp geri getirdiği tapınaktan gelen bir öğe şu anda İskoçya'da
saklanıyor. İskoçya'da saklanan Süleyman’ın Anahtarlarından olan bir
parçadır. Aslında insanlar belki de
Tapınakçılar'ın rolü ve bağlantıları hakkındaki gerçeği, öğrendikleri ile tam
bir bağlantı kuramadıklarından hala kavrayamamakta. Tapınak Şövalyeleri ve
Serbest Masonlar birbirleri ile anlaşamamakta. Birbirlerinden çok farklılar. Bu
konu üzerinde durmaya devam edebiliriz, umarım bu soruya bir şekilde biraz
cevap verebildim, teşekkür ederim.
JP : Julie B.'den gelen bir soru var. Sevgili Simon'a,
hayvanlar öldükten sonra onlara neler olduğu konusundaki inancınız veya
bilginiz nedir? Hind’lilerin inancında olduğu gibi, dönüşerek merdivende bir
basamak çıkıp sonunda insan mı oluyorlar yoksa daha başka şeyler mi var işin
içinde? Ayrıca Kaynak’a geri dönebilme yetenekleri ve ihtiyaçları var mı?
SP : Bu gerçekten ilginç bir soru. Evet. Ana odak noktam
insanlar ve halktır, insanların kurtulması ve insanların ilerlemesi, bu yüzden
hayvanlar için aynı derinlik ve bilgiye sahip değilim. Gezegenin dışındaki
Varlıklar, insanın dışındaki her Varlığa, daha düşük düzedeki yaşam formu
olarak atıfta bulunur ve biraz kaba gelebilir, ancak genel olarak söylemek
gerekirse, bir tür hayvan olan insan, ihtiyaçları dışındaki konularda kararlar
alabilen tek hayvandır. Bir hayvan sadece hayatta kalabilecek şeyleri yapar,
ancak bir insan başkalarının hayatta kalması için kendi yaşamını
sonlandırabilecek bir karar verebilir. Bunu yapan bazı hayvanlar da var, ancak
bunun onların kendi bilinçli kararı mı yoksa ebeveyn olmanın içgüdüsel sonucu
mu olduğunu bilemiyorum. Kedinin içindeki ruh bedenden ayrıldıktan sonra, insan
ruhu içinde geri dönebileceğine dair tatminkar bir inancım yok. Bir yunustaki
ruhun çıkıp insan vücuduna girebileceğine inanıyorum. Dolayısıyla, gezegende
insan ruhu veya daha yüksek bir ruh içeren bazı hayvanlar var. Bir kedinin
ruhunun daha sonra bir insan vücuduna girebileceğini kabul etmiyorum ya da
anlayamıyorum, ama dediğim gibi, insan tipi bir ruh önce Balina ya da bir
Yunusa girdikten sonra bir insana geri dönüşünü anlayabiliyorum. Tıpkı ruh
arkadaşlarımız veya bu gezegendeki insanlar arasındaki ikiz alevlerimiz olduğu
gibi, ruh birlikteliğim var, böylece bir hayvan ve bir insan bir bağ
oluşturuyor, belki de on bin yıl önce o hayvandaki o ruh tekrar hayvan olarak
gelecek ve O kişiyi arayacak, yirmi yıl önce bir köpekti. Elli yıl sonra bir
kedi. Bundan kırk yıl sonra bir baykuş olabilir, ancak ruhunu barındıracak
hayvan olarak iştirak edecek aynı kişiyi aramaya çalışacaktır. Tanıdık olarak
adlandırabileceğimiz bir sihirbaz ya da bir cadı arasındaki bağlantı. Yani bir
cadının siyah bir kedisi ya da bir yarasası olabilir. Harry Potter'ı,
kurbağaları ve baykuşlarının olduğu gibi. Bir hayvanın gezegene enkarnasyon
yapması ve bir önceki sahibini tekrar ve tekrar bulması nadir değildir. Kaç
kişi hayvan barınaklarına gittiklerinde, onların değilde hayvanların onları
seçtiğine tanık olmuştur; bunu çok tatlı, şunu şirin, onu sevimli bulmalarına
rağmen, hiç hesapta olmayan hayvanın kucağına atlaması, atlayan hayvanın eski
sahiplerini tanımış olmasından dolayıdır. Keşke daha fazla insan, bu
hayvanlarla binlerce yıl boyunca beraber olduklarını anlamış olsaydı, başka bir
insana nasıl çok bağlı kalabildiğimiz
gibi, eski bir arkadaş olduğu için bir hayvana da bağlanabiliriz. Bu, çok uzun
süre tek bir biçimde veya formda birlikte olduğumuz bir beraberliktir. Ruh
eşinin veya bir hayvanın yüzlerce kilometre yolculuk etmesine ve sizi bulmasına
izin veren yaratılış harikası, Kaynak'ın harikasıdır. Kaybolan kedilerin ve
köpeklerin sahiplerini bulmak için tekne v.b. gibi taşıtlarla seyehat ederek
evlerine geri döndüklerini kaç kere dinledik, biliyorsunuz bunlar olmakta.
Umrumda değil. Her zaman pusula değil; Her zaman yerçekimi değil; yükselen
Güneştir. Kaynak ile bir bağlantı var. Bu hayvanları bir bireyle birlikte olma
güdüsünü veren bir şey var, hal bu ise, bir hayvan öldüğünde ne olacak?
Dönüşümü yapan ruhu başka bir hayvana geri döner ve insanlardan farklı
oldukları için hafızaları silinmez ve önceki sahiplerini hatırlarlar. Böylece
farklı vücutlarda olan sahiplerini bulmaya çalışacaklardır. Bu harika bir
konudur ve sanırım bu gezegendeki insanların büyük çoğunluğu bunu anlarlarsa,
bu gezegendeki tüm canlılara karşı daha saygılı bir bakış açısı oluşur ve bu
yöne doğru çalışma yapmaya ihtiyacımız var. İyi soru, teşekkürler.
JP : Harika, çok teşekkürler Simon. Ryan Elaine veya Elaine
Ryan'ın Yeni Dünya Düzeni'nin karanlık dünyasında. Kim, ne, Yeni Dünya
Düzenindeki çalışma, komplo, Dünya Dışı Varlık araştırması v.b. alanlarındaki
çalışmaların çoğuna imrenip saygı duyarak inanıyormusun? Yerkürenin düz
olduğunun yanı sıra ki bunun hakkındaki fikirlerini biliyoruz, hangi popüler
fikir veya teorilerden şüphe ediyorsunuz? Çok teşekkür ederim. Elaine.
SP : (gülüyüorlar) Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim ve
neyi sevmeyi sevmediğimi bildiğinizden dolayı teşekkür ederim. Bütün
tartışmaların genellikle değerli olduğunu önsöz olarak belirtmek isterim.
Aslında bu soruyu daha önce algılamamıştım. Sevmediğim şey, insanların yanlış
bilgi vermesidir, buda insanların araştırmalarını ve gerçek üzerindeki dikkatini
bu veya şu şekilde bölmekte. Birisiyle daha önce konuşuyordum ve diğer birçok
konuşmacının odaklandığı noktanın ne
olduğunu belirtmek gerekirse, Eee.. 5. Boyuta girmeniz gerekiyor
biliyormusunuz, 4. Boyutan geçerek 5. Boyuta girmek. Yükseliş geliyor ve herkes
bunu vurguluyor, ama hassas nokta şu ki, kendimiz bu konuda ne yapıyoruz?
Kendimizi nasıl değiştiriyoruz? Biliyor musunuz, 5. boyuta geçmeyi gerçekten
bekliyormuyuz, eğer gölgeli taraflarımızı temizleyemediysek, eğer ne olduğumuza
bakmadıysak ve değişmediysek, sadece "İyi hazırım", 5. boyuta ulaşmak
istiyorum mu diyeceğiz. Eh, aslında, hazır değilseniz oraya gidemeyeceksiniz.
Hepimizin 5. Boyuta çıkacağımızı konuşmak oldulça heyecan verici, bunun yerine
kendimize bakarak "5. Boyuta gitmeye şahsen hazır mıyız"? diye
sormalı, içimizde nasılız? Şu anda neler yapıyoruz?
Dolayısıyla, “onu alternatif medya olarak adlandırmıyorum
gerçekten”, diyen insanlardan hoşlanmıyorum. Buna gerçek medya diyorum ve
komplo teorileri kelimesini de
beğenmiyorum çünkü elit tabakanın, benim gibi insanları itibarsız yapmak
için başvurduğu yol budur. Dolayısıyla gerçek insanlar, aslında insanları
saptırmak için bilinçli olarak yanlış bilgi vermeyen kişilere sahip olmalıdır.
Birçok kişi acenteler tarafından doğruyu saptırmak için ödeniyor ve bunu duymak
bir şok. Birçok kişi de gerçek bilgiler vermek için ücret alırlar veya gerçek
medyaya yerleştirilir, ancak içlerinde samimi olmayanlar insanları yanlış yola
sürüklemekteler. Saygı duyduğum ya da saygı duymadığım insan listesi
sunmayacağım, çünkü herkesin beni ve diğer insanları dinleyip "Simon'un
söylediğini beğendim" Şunun dediğini destekliyordu. Oh Alex Collier şunu
söylemişti: " demesini istiyorum, böylelikle kendi çıkardığınız sonuçları
destekleme ve yedekleme imkanı bulursunuz. Gerçek benliğinize, yüksek
benliğinize, ruhunuza, kalbinize sorun. . . Sana samimi gelene sorun. Sizin
tarafınızda olana, insanlığın tarafında olana, çok bölücü gibi görünebilir, ama
biliyorsunuz bu bir savaş.
Kemtrail atıkları altında yaşıyoruz; insan ırkının bir
bölümünü silmeye çalışıyorlar ve bu bir gerçek, bizim yanımızda kim var?
İnsanlığı teşvik etmek için bizim yanımızda kim durmakta, yanımızdaki
tehlikeleri kim gözlüyor? Biliyor musunuz, insanlar birbirlerine saldırmaya
başlamış gibiler, gerçek medyada görülen durum bu . Tanrı aşkına,
Rothschild’lere saldırın. Rockefeller'a saldırın; birbirinize saldırmayın.
Dikkatinizi, olmasını istediğiniz yerden
uzaklaştırıyorsunuz, biliyorsun insanlar aslında anlamsız olan bazı şeylerle
berbat hale getiriliyorlar. Bırak gitsin. Büyük resme konsantre olalım.
Çevremizdeki kontrol sistemine karşı meydan okumaya ve kendimizi bu gibi
şeylerden kurtarmaya çalışalım. Dolayısı ile kanıt sunmaya gelenin, mutlaka iyi
birisi olması gerekir.
JP : Pekala, teşekkürler Simon. Sorulan sorularda, altı veya
yedi soruyu bir soruya sıkıştırmışlar, içlerinden ancak birini seçeceğim, çünkü
bir çoğu aynı şeyi kastediyor.
Schlocka333'ten bir soru var. Lezbiyen olmanın, ruhumla, kan bağımla ya
da herhangi bir şeyle bağlantısı var mı?
SP : Hayır, gerçekten ilgili değil, erkek veya dişi
enerjiden hoşlabilisin, ruhunuzun seçimi ile ilgili daha fazla. Genelde oldukça
fazla erkeksi bir enerjiye sahip bir kişiyi gördüğümde, ama kesinlikle
kadındır, diyebilir miyim. Bu bana o kişinin genel olarak erkek vücutlarında
enkarne olduğunu söylüyor. Belirli bedendeki bir ruh o bedenle aynı cinsteki
bir cinsel eşi tercih ettiğinde, ruh bu seçimi yapmıştır. Doğru ve yanlış veya
kan bağı ile ilgisi yoktur. Bu yaşamda değil ama, daha önceki birçok yaşamında
öğrenilen şeylerin sonucu olmuş olabilir. Bana göre, anlıyormusunuz, 3. Boyutun
dışında olmayan birine göre, bu gezegende neyin haklı ve neyin yanlış olduğunu
kontrol eden bir sistemin varlığı mümkün değildir. Bu kurallar çok sayıdaki
Dünya dışı gezegende geçerli değildir. Bize verilen kurallar, kendi değer
yargılarını herkese vermek isteyen eski elit tabaka tarafından empoze
edilmiştir. Milyonlarca nufusa ulaşmış, farklı ruhsal cinsiyetleri farklı
bünyelerde enkarne olmuş insanlar üzerinde veya belki ruh, bedenin farklı
olmasından dolayı, hem cinsi yönünde seçim yapmışsa, çalışmaz. Dolayısıyla,
bunu yapan, ister kilise olsun, ister eski moda fikirler olsun, isterse sadece
tehdit altında olduğunu hisseden insanlar olsun, bunların hepsi saçmalıktır.
Demek istediğim, eski nesil kendilerini tehdit altında
hissedebilir. Şükürler olsun ki gençler bu konuda daha rahatlar. Biliyormusun,
kişisel açıdan hiç bir zaman bir problem olmamıştır. Rahatsız bile olmadım,
fakat birçok kişi rahatsız olup problem yaşamakta. Ve politikada olan yanlış da
budur. Eşcinsel bir erkek veya lezbiyen bir kadın sizler ile birlikte
çalişabilir...., şimdi işini kaybetmiyorlar, çünkü işten atılmaları yasadışı,
ancak onları baltalamak için kampanyalar
yapılmakta. İşte böyle çalışmaktalar, bu yüzden hiçbir şey yapmamak. . . daha
çok, yıllar önce yaptığınız seçimlerinizle ve ruhunuzun başına neler geldiği
ile ilgili. Ancak eğer tekrar gelirseniz, lezbiyen olmayabilirsiniz. Bu konuda,
gerçekten heyecan verici ve ilginç olan şey de budur. Ve belki de her iki
dünyanın en iyisini deneyimlemeli, çünkü enkarne olduğunuz her zaman farklı
tecrübeler olacak. Gerçekten büyüleyici bir konu.
JP : Büyüleyici. Neyse daha büyüleyici şeyler. İnsanlar
konuşmakta ve sanırım tarihlerden bahsettiniz, bu Mart, Mart 18, Mart 15, Mart
Günleri, insanlar, işte 27 Mart geldi. Bütün bu tarihler şu anda olanların
tarihleri. Eşşiz bir doğum günü yaşayan benim dışında, çok güzeldi, gerçek
zamanda her şeyin şu anda yayılması beklenirken, neler oluyor Simon. Belkide
önce düzgün bir soruyu sormalıydım.
SP : Hayır, izin verirsen. Söyleyeceğim. Bunun hakkında
hiçbir varsayım yok. Açık konuşayım. Gerçekten oluyor. 15-24 Mart tarihleri
arasında çok fazla şey olduğunu söylemiştim, bunu söyleyen yalnızca bir ben
değilim. Hiç karşılaşmadığım, hiç ama hiç görmediğim bir takım yorumcular da bu
tarihleri bağımsız olarak verdiler. Bu yüzden sadece kendi iletişimlerim için benzer
zaman çizelgesini yansıtan biriyim. 15 ile 24 arasında çok önemli şeyler
oluyor. Havai fişek gösterisi olmaması, büyük bir uçan UFO’nun gelmemesi ya da
toprağın yarılmaması birşeyleri olmadığı anlamına gelmez. Bunu hisseden çok
sayıda psişik insanlar var. Bir şeyler hissediyorlar; üzerine parmak
basamazlar, ancak olayların yaşandığını hissederler ve belki de müdahale bile
ediyorlardır. Belki de doğru düzgün uyuyamıyorlar bile ya da her ne oluyorsa
oluyor, ama birçok insan bunu algılıyor. Şimdi olan şey, olumsuz insanların şu
anda meydana gelen enerji değişimleriyle savaşıyor olmasıdır. Her zaman
kendileri için iyi enerjiyi çalarlar; ancak enerji titreşimi arttıkça, enerjiyi
kullanmanın artarak çok zor hale geldiğini fark ederler ve bu enerji titreşimi ile
de her hangi bir şey yapamazlar.
Bu zaman çizelgesi içinde, finansal durumlarda pek yakında
oldukça ciddi değişmeler olmasını bekliyorum. Bu iki haftalık dönemden Mart
ayının ortasına, bu dönemde ortaya çıkacak eylemler çok kısa sürede gerçek
fiziksel bir realiteye sızacak ve bu gerçekleştiğinde, Martın ortalarında
bunları tekrar uygulanabilir hale getirebileceksiniz.
Şimdi herkese 2012 yılının Aralık ayının sonunu
hatırlatalım, kuşkusuz çok önemli bir değişim oldu, ancak hala kendi kişisel
yolculuğunun başında bulunan iyi niyetli birçok insan, onlara açık
kalpliliğimle söylememe rağmen bir şeyler görmeyi bekledikleri için umutsuzca
hayal kırıklığına uğradı, ne görmeyi umuyordunuz? "Bilmiyorum, belki de
yanardağ patlaması ya da semalarda büyük bir yıldız gösterisi ya da beyaz bir
görüntü ya da saat sabahın ikisinde gündüz gibi bir aydınlık". Ve onlara
şunu söylüyorum, "biliyormusunuz, sizler hala fiziksel işaretler
arıyorsun." Yapmanız gereken şey kendi içinize dönüp, enerjiyi
hissetmektir. Biliyorsunuz, çelik elektrik direğine yaklaştığınızda elektriği
hissedersiniz ve Yerkürenin bilincindeki yer değişimini hissedebilirsiniz. Ve
hissettiğinde... ee, hali hazırda Dünya'nın değiştiğini biliyorsunuz. Dünyanın
o noktada daha iyi olma yönünde değiştiğini biliyoruz. Bu tür olayların
olduğunu ve çok yoğun enerji akımı olduğunu biliyoruz. Biliyoruz çünkü uyku
düzenimiz bozuldu. Yediklerimiz değişti. Dolayısıyla bu zaman çok, çok önemli.
Ve çok yakında göreceğimiz fiziksel etkilerin kökenlerinin o zamana uzandığını
göreceğiz. Elit tabaka bunu biliyor. Bu yüzden delice kemtrail atıklara maruz
kalıyoruz. bahisi yükseltiyorlar, bu sorudan önce söylediğim gibi. Biz bu son
süreçte olduğumuz için oyunu arttırıyorlar. Biliyormusunuz çok önemli bir
zamandayız. Bulunduğunuz yerde sıkı sıkı tutunun. Soru için teşekkürler.
JP : Güzel. Teşekkür ederim. Emily'den çocuklarla ilgili.
Her şeyden önce şovu seviyorum. Norveç'ten merhaba. Benim yedi yaşında olan
kızım hakkında bir sorum var. Bana, "Anne, biz rüyada mıyız?" diye
sürekli aynı soruyu soruyor.
Ve ben de "ruyada olduğumuzu düşünmüyorum, Gerçek gibi hissediyoruz ama ne olduğunu
bilemiyoruz”, diyorum. Soruyorum; neden bana hep aynı soruyu soruyor? Arabayı
sürerken, akşam yemeği pişirirken, aniden aynı soruyu neden sorduğunu
anlayamıyorum. Lütfen ona bir cevap bulmama ve merakımı gidermeme yardım edin.
SP : Peki. Küçük kızı görmeden ve onunla konuşmadan ne
olduğunu bilmek oldukça zor ama imkansız
değil. Bu gezegene, görevleri sıradan işleri yapmak olmayan ve giderek artan
yeni insanlar gelmekte. Durmadan yol göstermek için buradalar, Kar temizleme
aracı belirli bir mesafe giderek yolu temizlemiş durumda, işe devem etmek için
diger enerjilere ihtiyaç var ve bu insanlar bir sonraki dalga, otomobilin penceresinden
dışarı bakarak, gördüğüm manzara holografik geliyor bana diyebilirler. ancak
küçük bir kız bunun holografik olduğunu söyleyemez ama bu bir rüya gibi
diyebilir. Bu gerçek mi yoksa bir rüyada mıyım? Bu bir düzenleme mi ve kızın
kastettiği de budur. Bu bir düzenleme mi, gerçekten de öyle. Bu, bize
deneyimler kazandırmak için tasarlanmış bir düzenlemedir. İşte bu gerçekten de
çok derin. Hakikaten çok ama çok derin, derinleştikçe çevrenizde oluşturulan
her şeyin deneyimler vermek üzere tasarlandığını görürsünüz, çünkü olup biten,
herşey bu ve bütün bu deneyimlerle ne yapacağın. Kaçıp onları gizlemeye mi
yoksa onlarla yüzleşip öğrenmeye mi çalışıyorsun? İnandığım bu küçük kızdan,
elde ettiğim cılız kanıtlardan, meditasyonel seviye bakıp, "Hum..., bunun
gerçek olduğuna ikna olmadım. Bence bu gerçek gibi gösteriliyor”. Başka bir
deyişle, sanırın bu bir düzenleme ve uyurgezerlik gibi, gerçekten de böyle. Bu
küçük kız büyüdüğünde, sistem tarafından beyni yıkanmadan önce, ne yazık ki, ne
gördüğünü açıklamak için yetişkinlerin kelimelerini kullanacak. Tavsiyem,
ebeveynin çocuğa pastel boyalar, kalemler vererek çocuğu çizim yapmaya
yöneltmesi. Çizim yapması için cesaretlendirin. Ne hissettiğini çizmesini
sağlayın. Ona gördüklerini çizdirin. Çizim yoluyla kendisini sözsüz bir dilde
ifade etmesine izin verin, bunu yaptıktan sonra annesi belki de "bana
bunun ne olduğunu söylermisin" diyebilir. O nedir? Bunun anlamı nedir?
" Kelimeleri müdahale etmeden çocuğun ağzından duyun. Çocuğunuz kendini
ifade etsin. Notlar alın, bu yolla çevrenizde olup bitenler hakkında herhangi
bir kitaptan daha fazla şey öğreneceksiniz. Teşekkür ederim. Bu gerçekten çok
iyi ve bir gün seninle ve kızınla tanışmaktan çok mutlu olacağım. Teşekkür
ederim.
JP : Muhteşem. Sohbet odasında bir başkasının, ben yedi
yaşındayken böyle hissediyordum diye yazdığını gördüm. İşte hal bu. Kraliçe...
şimdi. Yaklaşık bir ay önce, bu ana yol yapıcıları rumuzu ile sorulan soru.
Yaklaşık bir ay önce, İngiliz Kraliçe'sinin ölümünü ilan eden bir başlık gördüm
ve sonra duyurunun geri çekildiğini gördüm. Geçen hafta, medyanın Kraliçe'nin
ölüm hazırlığı ile ilgili iki haftalık süren makalelerin yazıldığını gördüm.
Şimdi Kraliçenin sağlık durumu nedir ve ölümünün duyurusu eğer doğruysa,
yakında yapılacak mı? Okudum bir makalede de, O zaten öldü ve duyuru,
Mandela'da olduğu gibi, henüz açıklanmadığı belirtti. Gelecek olan durumlardaki
değişiklikler için bizi aydınlatığınız için ve yaptığınız her şey için çok
teşekkür ederim.
SP : Güzel soru. Çok güzel bir soru. Kreliçe öldü, ama geri
getirildi. geri getirildi, çünkü henüz ölümünün yaratacağı etkiyi kontrol
edecek bir konumda değiller. Kraliçe, merkezcil derecede önemli ve bu kalabalık
yarı kapalı gezegen canlılarının tümünü birarada tutuyor ve gittiğinde tam
anlamıyla gezegenle olan enerji bağlantıları ortadan kaybolacak ve yerine uygun
birini bulana kadar Kraliçe'nin gitmesine izin vermiyorsunuz. Bildiğim
kadarıyla Kraliçe Elizabeth II, Kraliçe Victoria ve Kraliçe Elizabeth I'in
tekrar Dünya’ya dönüşüdür. O zamandan beri aynı ruhun üç kez enkarne olduğuna
inanıyorum. Her zaman Draconik Sürüngen hakkında konuşurum, Draconic Sürüngen
çok beyazımsı, beyaz tenli, ağartılmış bir beyazdırlar ve Kraliçe Elizabeth I,
ülkesine boyun eğdirmek, gücü ile onları etkilemek için, yüzünü tamamen
beyazlatmak amacıyla yüzüne kurşun yapıştırmaya başlamış ve aynı zamanda
boynuna kırmalı yaka bir giysi tarzı takmıştır; bu, belirli bir giysi biçimine
ya da bazı gezegen Varlıklarına çok benzemektedir. Boynunuza takabileceğiniz
tel işlemesi olan ince bir telkari gibidir ve özel toplantılar ya da
katıldığınız özel törenlere ait bir işarettir, taktığı, tam olarak aynı
simgelere sahiptir. Ben onları her ikisinde de gördüm. Sonuçta, Kraliçe
Elizabeth II iyi değil. Ona izin vermeye hazır oldukları zamana kadar sağ
tutulmakta ve bakılmaktadır; yerine geçene kadar kendisi de gitmek
istememektedir. 3. Boyut anlayışında haklı mirasçı olan Charles'ın Kral olması
istenmiyor. Onu istemiyorlar ama Charles aslında Kral olmak istiyor ve
İngiltere yasası, bir Kralın veya Kraliçenin, Kral ya da Kraliçe olmak
istemediklerini belirten bir mektup yazmaları durumunda Kral veya Kraliçe
olamayacaklarını söylüyor.
Bunu bir kez gördük yakın tarihimizde. Ama Charles, ben Kral
olmak istiyorum diye beyanda bulunduğu sürece; kral olmalı. Ancak elit tabaka
Charles'ı istemiyor çünkü Charles'ın babası bize söylendiği adam değil.
Charles'ın kan bağı aynı soya ait değildir, bu yüzden Kraliçe Elizabeth'i
ellerinden geldiğince uzun süre tutacaklardır, ama evet habere müsade edidi, sen
de haklısın, Buckingham Sarayı'nın web sitesinden, kraliyet evinden kendisinin
ölümü ilan edildi, Ve sonra geri çekildi, sonra tekrar yayınlandı ve ardından
tekrar geri alındı. Kişisel bir idari asistanın yaptığı bir hatadan başka bir
şey değil bu. Fakat açık seçik bir kanun var bu konuda. Bu nedenle şu an çok
fazla şeyler oluyor dedim. Gelecekte geriye dönüp baktığımızda, şunu
söyleyeceğiz; aman tanrım, ne kadar büyük ve ani değişikliklerin olduğunu, ne
kadar çok kararlar verdiğini anlamadık. Sahte medya ekiplerinin insanlardan
gerçeği saklama konusunda ne kadar iyi bir iş çıkardığı anlayacağız.
Dolayısıyla, evet Kraliçe öldü, ancak geri getirildi, geri getirildi, çünkü
onun yerine geçebilecek kimse yok. Gördüğün gibi onu klonlayamazsın, çünkü
kurallar bu şekilde, tekrar Dünyaya geri gelmesi için bir süre gezegen dışında
olması gerekiyor. Bunları yaşadı. . . bu onun üçüncü denemesi ve şu an bir
Kral'ın zamanı, soylu erkek bir Sürüngen, görev için gereken enerjiye sahip hiç
kimse yok şu anda. Bu konuda söyleyebileceğim bu kadar. Çok ilginç. Büyüleyici;
Buckingham Sarayı tam anlamı ile bir cehennem olmalı şu an. Söylenen bir deyim
olan; duvarda bir sinek olma’yı isterim şu an.
JP : Duvarda bir sinek, evet, kesinlikle.
SP : Yemek masasının etrafında onları konuşurken dinlemek.
JP : Senin mükemmel zamanlaman bizi yine şovun sonuna
getirdi. Çok teşekkür ederim Simon Parkes.
SP : Teşekkürler JayPee.
JP : Herkese iyi geceler.
Çeviren Naci Gülşan
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil