8 Mayıs 2015

GALAKSİ TARIHİ 7



Galaksi Tarihi 7

LW: 7. Bölüme hoş geldiniz. Orion savaşları veya Sirian savaşları hakkında konuşacağız ve sonra bunlar üzerine eklenen başka bir konu da nükleer patlamalar olacak, yoğunluğu düşürmek için devam eden nükleer patlamalar, nereden başlamak istersiniz?...
AB: Hadi Orion savaşlarından başlıyalım. Orion ırkları bizlere akraba, biliyormusun bizlerin Ruh Akrabalarıdır onlar. Onlar burada mülteci idi, bizler orada mülteci idik; bizde olduğu gibi, onlarda da iyi ve kötü olanlar var. Savaşları anlamak için, toplumların ve Irkların birbirleri ile savaşmak için nasıl gruplaştıklarına bakmak gerekir. İpleri ellerinde tutan kukla Varlıklar oynadıkları bu tür küçük oyunları severler...  Sirian, Gray ve Orion savaşları esasen karmanın sonuçlandığı veya Ruh Ailelerini birbirlerine düşüren, devasa olan kukla dünyasının yarattığı bir durumdur. Orion savaşlarının zirveye ulaştığı 2006 yılında, savaşın asıl nedeni teknolojinin ruhsallığa karşı olmasıdır. Ruhsal olan yan bazı teknolojileri benimsedi; teknolojik olan yan ise bütün ruhsal tarafı redetti. Bundan dolayı  her iki taraf yaşam ağaçlarına bağlı olmayan Varlıklar yaratmaktadı, sadece savaşçı olan klonlar yaptılar ve bu durum Evrensel Yasa’a hakaretti.   
LW: Üstelik Süper Askerler de......
AB: Süper Askerler de yapıldı. Çalıştırmak için diğer Dünya’lardan Varlıklar da kaçırıldı, mesela mükkemmel Gemi Mühendisi olabilme potansiyeli olanlar gibi. Psisik enerjilerine göre bu Varlıklar seçilip kaçırıldılar, gerçek anlamda bedenlerinden zorla alınıp, gemileri idare etmek için gemilere nakledilmişlerdir. Bu da Evrensel yasa’lara karşı yapılan diğer bir hakaretti. Teknolojik kısım, eylemlerinde Bağımsız Özgür İradeyi hiç dikkate almadı, diğer Varlıklar sadece numaradan öte bir şey değildi onlara. Böyleydi. Sen sadece onlar için bir numaraydın. Savaşın doruk noktasında 350 Gezegende oparasyonlarını sürdürmekteydiler. Burada, bizi karantinada tutan ‘Birleşmiş Irklar’ karantinayı korumak için 84 değişik Reptoid cinsi ile çatışma içindeydi aynı zamanda. Bize saldıranlar kırmızı kökenli Reptoid’lerdi. Bu Reptoid’ler Dünya’nın ‘denetim’den önce, ‘Olay’ ı deneyimleme tarihi olan 2006 yılını erteleme imkanı olduğunu anladılar. Ne yaptıklarını en iyi şöyle tarif edebilirim; bir kaç bin Dünya’yı işkal ederek oluşturdukları köle gücünün yönetim ve bakımını aniden bıraktılar ve ‘Pekiala, iyi olan milletler, bu 7 Trilyon Varlığa siz gidin ve yardım edin şimdi’ dediler. Bu durum devasa mülteci akımını başlattı. Teknolojinin olmadığı, çok az suyun, çok az yiyeceğin olduğu bir durum.  Daha sonra Dünya’daki ablukayı kırmak için tüm güçlerini bir araya topladılar. Bu noktada 2006 yılında, Reptoid gemileri Solar Sistemimize girmeye çalışırken, İyi Güçler ise Orion savaşını sonlandırmaya çalışıyorlardı. Her yerde çatışmaların yaşandığı bir ortam vardı. Orion savaşlarında teknolojinin yüksek olduğu araçlar kullanıldı, dolayısı ile saldırdıkları Dünyaların karantinalarını kırabilmek için Trilyonlarca uzay gemileri kullanıldı. Teknolojilerin işkal edilmek istenen Gezegenlerden alınmaması için Gezegenler karantina altına alınıp korunmaktaydı.  Orion savaşları bittiğinde, son kalan zorbalar da temizlendiğinde, çok sayıda Varlık Merkez Güneş’e gönderidi (öldürüldü). Reptoid’lerin bıraktıkları ile uğraşmak zorunda kaldılar, bundan dolayı bizler 2006 yılında mevzuniyet sınıfları oluşturamadık, gerçekleştirecek yeteri kadar güç yoktu. Doğrusu birkaç kez barikatları delip saldırdıkları Dünya’lardan Varlıklar kaçırmayı başardılar, yanısıra farklı DNA’lar da aldılar. Her bir detaya girebilirim ancak bu yapmak gereksiz, çünkü oldukça kötü şeyler oldu. Bu tarafsızlıkta yapılanarak çok kötü şeyler görüp yaşadım. Nasıl anlatayım bilemiyorum, Quantum Alanında olmadığımda, AkaşikKayıtları okumadığım bir başka zamanda, benim hakkımda konuşup tartışabiliriz. Kayıtları okuyup onların sadece bilgi olduğunu görüp olan bitenin tümünü anlattığımda, söylediklerim insanlarda korku yaratır, korku yaratmak istemiyorum.  Almanya savaşı kaybettiğinde, Hitler sığınaktaydı, aynı durum Orion’lılarda da oluştu, savaşı kaybedecekleri hiç akıllarına gelmedi, son saniyeye kadar egoları kaybolmadı. Masum olan kendi insanlarını katlettiler. Savaş cehennemdir. Savaş hiç hoş bir şey değil. Uzayda olan büyük çatışmalardan biraz bahsedebilirim; devasa Gezegen Gemileri, diğer devasa Gezegen Gemileri ile savaşıyor..., Boyut’lar arasındaki  farklı Gerçeklik’lerden ve diğer Evren’lerden  gelen paralı askerler iki tarafta da savaşmaktalar. ‘Gümüş Alay’ı gibi guruplarımız var, kim olduklarını biliyor musun?
LW: Hayır, bilmiyorum.
AB: Herkese bu grup hakkında araştırma yapıp öğrenmelerini tavsiye ederim (önceki yazılarıma bakın-Naci). Boyutlar arası olan bu güç, Oterite ve Kontrol mekanizmasının kurulduğu dönemlerdeki dağınık olan Işık güçlerinin bir araya gelmesinden oluşmuştur, gezegen gezegen dolaşarak baskıcı ve işkalci güçlere nasıl saldırılacağını öğretmekteler (Gümüş Alayı vurucu güçtür). Belirli bir zaman hizmet vermek için yüksek enerjisi olan Varlıkları silah altına alırlar. Bu guruba benzeyen başka guruplar da vardır. Şu anda aktif rol oynadıklarından dolayı onları örnek verdim. Aktif rolün tanımı; Rüya Alemini savunup, Rüya Aleminde savaşmak. Varlıkları, aramızda yayılacak olan gündüz ve gece teröründen korumaktalar.  
LW: Bundan böyle, gözleyip farkında olacağımız şeyler bunlar; bu tür bilgileri nekadar öğrenirsek, karşımıza çıkacak olan sorunlarla o kadar rahat başa çıkıp sorunu bertaraf ederiz: korkarak değil, yargılayarak değil, sonucu doğru kararlar ile etkisiz hale getirmeliyiz. İnternette Galaksi savaşının olacağına dair çok propaganda yapılmakta; bizi korkuttukları planlardan biri, sahte bir Dünya dışı savaşı yaratıp, bizleri kurtarmak için iyi Varlık gibi gelenlerin de gene kendileri olacağı konusunda söylentiler dolaşmakta.  Böyle bir şey olabilir mi?
AB: Sanırım bu projeyi Mavi Işın olarak adlandırmaktalar.
LW: Evet.
AB: Bu bir raslantı mı? Hayır. Planlarının büyük bir kısmı etkisiz hale getirildi. Dünya temelli hologramları kullanarak sahte işkal yapabilecek teknolojileri yok. Bütün teknolojiler hali hazırda ellerinden alındı. Aynı zamanda önemli oyuncular da içinde bulunduğumuz zaman akımından atıldılar. Dolayısı ile ‘büyük Korku’ yaratabilecek şeyleri yapamazlar. Yapacakları tek şey propaganda yaparak belirli bir kesimdeki insanları korkutarak küçük çaplı geçici yıkıma yol açmak.
LW: Doğru.
AB: Volkanlar, depremler; şu andaki anlayışıma göre, korku yaratmak için yapılan propagandaya kanıpta yöresel gerçekliklerde bu felaketlerin oluşmasına izin vermeğin sürece büyük yıkımlar olmaz.
LW: Bizlerin Astroid kuşağında olduğumuz konusunda ne diyorsunuz? Galaksimizin farklı bir bölümüne girdik.......
AB: Bu yapan bilimdir; bilim yanlış yönlendirilmekte.
LW: Açıkça belli... etrafımızda kaç tane Gezegen olduğunu bilmedikleri gibi!
AB: Kastettikleri Astroid Teorisi, var olduklarını söyledikleri Yıldızların arkasındakileri görmemizi engellemek içindir.
LW: Haklısınız.....
AB: Gördüğümüz Yıldız kümeleri değişmeye başlıyacak. İnsanlar gökyüzüne bakarak, ‘Şurada Büyük Ayı Takım Yıldızı olacaktı’ diyecekler ve Gökyüzünde tamamen yeni Yıldız kümeleri var ve herkes bunları görecek. Çünkü Gerçek değişmeye başlıyor, Gökyüzünün görünümü değişik olacak, Gökyüzüne baktığınızda milyolarca yıl önce gördüğünüz Gökyüzünün görünümünü görüp UYANMA süreciniz tetiklenecek. Ve bazı insanlar Orion savaşlarında bulunduğu zamanı deneyimleyecek; Gemilerdeydiler, ÇokBoyut’lu olan kişiliklerinin biri oradaydı, Gemi yere çakılıpta ölmeden önce Gökyüzüne bakıp gördüğü Gökyüzü kalıbını hatırlayacaklar. Bütün bu tür hafıza veya deneyimler oralarda farklı parçaları bulunmuş olan, Avatar olan bireye, bize geri dönecek. Evet bizler birer Avatarız.  Avatar Varlıklar usta  bilinçler olup Bağımsız Özgür İradeye sahip olmak ve yaşamı deneyimlemek için bir parçalarını başka yerlere gönderirler, böylelikle Çok-Boyutlu genişler, öğrenir, sever ve yaşarız.
 LW: Anlaşıldı. Onu bize yaşatan zaman dilimi oldukça zor bir zaman dilimi, Evrenin yoğun tarafından geçmekte olduğumuz için zor, fakat hali hazırda çok yoğun olan bu kısımdan çıkmadık mı?
AB: En zor olan yoğunluk.
LW: Sert olan yoğunluk. Dolayısı ile bizler......
AB: Sadece Mars ve Dünya hala yoğun kısımda bulunmakta, bizi buraya demirleyenler nufusun hala UYANMAMIŞ olan kısımıdır. Solar sistemimizin bir kısmı hali hazırda yayılan sinüs dalgasında bulunmakta.  Sinüs Dalgası, herkesin aynı Rüya Aleminde olduğu durumu deneyimleyene kadar yayılmaya devam edecek. 21 Aralık, 28.000 yıldan beri yaşadığımız ilk deneyimdi. Birlik olma anı deneyimi ise çok daha şiddetli. Bilincin genişlediğini deneyimlemekte olduğunuzu düşünün, sonsuzluğu anladınız ve deneyim sona erdi... wow.
LW: Eveet. (gülüyor).
AB: Boşluğa atladığınızdaki yaşanılan his gibi, luna parktaki yükseklere çıkıp birden inen heyecanlı trende yaşanılan gibi.
LW: Bekleyemeyecek kadar sabırsızlanıyorum...
AB: Haaaa.. elerini havaya kaldır!
LW: Doğru, doğru...
AB: Nükleer patlama. Nükleer patlama deneylerini başlattıklarında yapılanlar deney değildi. Belirli bir amaç için yapılan nükleer patlamalardı. Her yerde bilerek yapılan bu tür nükleer patlamaların amacı ya Boyutlar arası çatlaklıklar yaratmak veya Yeryüzü içindeki boşlukta olan Dünyada bulunan Varlıkları öldürmek yada Astral Gerçeklikte yaşamış olup yeryüzünde bulunan Varlıkları öldürmekti. Yapılan bütün yörüngesel patlamalar yeni gelen tüm göçmenleri ortadan kaldırmak için yapılmıştır; tamamı ile Astral deneyimlerden yoksun bırakmak ve canlı olmalarını engellemekti amaçları. Gerçekten çok büyük kısmı Venüs’e götürülerek acil servislere kaldırılmışlardır, Ruhsal Acil servisler parçalanan Ruhların parçalarını birer birer taplayıp birleştirmek zorunda kalmışlardır.  
LW: Nükleer patlamalardan dolayı Dünya’nın normal yaşamını sürdürememe durumu var mı?
AB: Doğru bir soru. Eğer bunu yapabilselerdi Yeryüzü içindeki boşlukta bulunan Dünyaya girebilirlerdi. 1940’lardan bu yana yapılan nükleer patlamaları gösteren bir web sitesi var. Amerika’nın yaptığı 1500 (bildiğimiz), Fransa’nın yaptığı 11, Rusya’nın yaptığı 700 nükleer patlamayı ve patlamaların nerelerde olduğunu bu siteden görmek mümkün. Rakım ve derinliliği ile. Herkesin arama motorlarını kullanarak patlamaların grafiğini bulup kendi gözleri ile durumu görmesini tavsiye ederim, yapılan bütün bu patlamaların Dünya enerji ağı üzerinde yapıldığını göreceksiniz. Piramit Ağı nedir? Giza Ağı üzerinde olan Ağdır. Bütün bu patlamaların ana amacı Dünya’nın enerji Ağını bozup etkisiz hale getirmekti. (yukarıda verilen sayılar 1945 ten önce yapılan nükleer patlamaları göstermiyor).
LW: Doğru.
AB: Ve Bilincin düzeyini düşürmek, Bilinci mahvetmek...... Ayrıca Dünya’dan kaçırabilmek için kaçakçılık yolları oluşturacak Portal’lar (kapılar) yaratmak. Aslında M.Ö. 400 yılından bu yana karantina altındayız, karantinayı yapan gücün elinde bu günkü kadar araç yoktu, sadece, daha önce olduğu gibi, insanların kitleler halinde yeryüzünden alınıp köle yapılmak üzere satılmasını önleyecek sayıda gemileri vardı. Savaşmak için çok kez Dünya’ya gelip gittiler; 1566 da Almanya’yı ele geçirmek için yapılan büyük çatışma. Kuşatmadaki tüm Gezegene yayılmış araç sayısı 250 ile 300 bin arasındaydı, Devasa işkal. Nasıl söylesem..... bu durum o günden bu yana Bilinci değiştirdi. Bu tür Oterite ve Kontrol Sisteminde olan biteni örtbas etmek gerektiğinden, Veba hastalığını yaydılar. Veba aynı zamanda Ruhsal Kodların tam olduğu DNA’lara sahip olan aileleri yok etmek için de kullanıldı. Veba’dan ölen bütün insanlar, Astral Dünyada yaşamlarını gözden geçirmek için harfi harfine bir kaç saniye tutulup Dünya’da tekrar doğmak için zorla geri gönderildiler. İstemedikleri DNA’lardan kurtulup, kullanmak üzere istedikleri Ruhları tekrar oyuna soktular.       
LW: Wow.... gerçekten akıllıca; George Kavassilas’ın söylediği gibi ‘Onlara saygı duymalısın; üstün yetenekliler’.
AB: Yeteneklerini taktir etmemek elde değil. Hiç bir fırsatı kaçırmadılar, hiç bir şeyi.
LW: Dünyada olup bitene baktıkça, kaza ile hiç bir şey olmadığı kanısına varıyorum, özellikle olumsuz olaylar söz konusu olunca, ve korku yaratacak her kangi bir şey olduğunda, en yüksekten en alt kademeye kadar olan bütün her şey planlanıp yazılmış.
AB: Nükleer patlamalar hakkında biraz daha söylemek istediklerim var.
LW: Ah evet... Size soracaktım.
AB: Bizim Bilim Adamlarımız denemelere başladığında pozitif ve negatif olan Dünya dışı Varlıkların her iki kesiminden de etkilenmekteydiler. ‘Dünya’nın sonunu getiriyoruz’ dendi, sanırım bunu Rosenberg söyledi. Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için belirtmem gereken, Dünya dışı Varlıkların bazıları iyi bazıları ise iyi değildirler. Birçoğu ‘Ataş (veya kağıt maşası)’ projesinden geldi. Nazilerin kimin üye olup olamayacağı ve sonuçlanan her şey hakkında karar verdiği bir proje. Şimdi İskandinav ırkının onlardan etkilendiği söylenmekte, etkilenen kısım, bu tür bilim adamları ile birlikte eylemde bulunan ve günün sonunda Zaman Akımı Savaşlarından dolayı Amerika’ya gidetmek zorunda olduklarını bilenlerin oluşturduğu cemaattir. Amerika’ya gitmek zorundaydılar. Dolayısı ile teknolojiyi Alman kalıpları içine taşıdılar çünkü verilen teknolojiyi anlama yeteneği olan yeğane canlı Varlıklar onlardı, çünkü Bilim bu tür teknolojileri anlamaya başlıyacağı bir seviyede bile değildi. Aslında telepati kullanılarak kişiye, kendisine verildiğinin bile farkına varmadan, bu tür teknolojilerin bilgisi küçük dozlar halinde verilebilirdi. 2. Dünya savaşından sonra çok büyük teknoloji devrimi oldu. Gerçekten detaylı düşündüğümüzde, 1900 yılından 1930 yılına kadar kanalizasyon sisteminin bile olmadığı, tuvaletlerin asıl binadan ayrı, dışarıda olduğu bir durumdan katı hal devresinin kullanımına ve 1960’larda herkezin radyosu olduğu bir duruma, 20 yıl sonra, bilgisayarlara ve cep telefonlarına 80’lerdeki sosyal ağlara ve internet çağına ulaştık, buradan sonra teknoloji bizi başka nereye götürebilir ki. Teknoloji bizi daha ileri götüremiyecek duruma geldi, reklam endüstrisi  bizim üzerimizden çok para yaptı, çıkılacak bir sonraki seviyeyi bize göstermeleri gerekir, ancak bunu yapabilecek durumda değiller.
Bunu nasıl anlatayım? Söyleyeceklerimin anlamını sınırlamayan kelimeler seçmek istiyorum. Vibrasyonlarımızı ritim ve ton ile sınırlıyan İnsan dil bilimlerini kullanarak kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Sözlü geleneğimizin ta başından beri bizi sınırlamak için tasarlanmış dil bilmine, Gizemli Geometri Dil Bilmi diyorum. Gerçekten abartmasız, bu kadar ileri gittiler. Nükleer patlamaların etkileri  çoğumuzda hala sürmekte. Beyaz kumlar gibi; patlama anında orada bulunan Granit, radyosyonun etkilerini hala taşımakta vebünyesindeki  radyosyonu devamlı bizim Ağımıza yansıtmaktadır. Uçaklardan atılan kimyasalların bazıları patlamaların yapıldığı yerleri etkileyerek ardı ardına ÇokBoyutlu portal’ların açılmasını sağlıyor, böylelikle diğer Boyut’lardan veya karantinanın dışındaki diğer zaman akımlarından istedikleri Varlıkları getirmeleri mümkün olmakta. Şu anda, şu dakikada bile kaçakçılık devam etmekte. Vede aynı zamanda bu konuştuğumuz anda kaçakçılığı önleme operasyonları da yapılmakta. Evlerinden kaçırılıp üzerlerinde bilimsel deneyler yapılan insanlar var, bu insanlar daha sonra başka Dünyalarda olan kölelere katılacaklar. 
LW: Wow, bunlar normal insanlar mı, her hangi birimizin başına da gelebilir.....
AB: Genetik yapıları onları normal insanlardan ayırmakta.
LW: Ahh. Anladım.
AB: Veya Ruhları onları normal insandan ayırmakta.
LW: Ve şupesiz Ruhları içinde bulunduğu bedenden alınıp başka bir yere nakledilebilinir.
AB: Başka bir yere, evet.
LW: Her hangi birinin başına gelebilecek bir şey bu.
AB: Herkesin. Gray’ler (Grey olarak okunuyor) bunu çok yapar. Bedenlerin olduğu Süpermarket yapıp, gerektiğinde model numası 3,4,5,6,7,8 veya 9 olan bedenlerden birini seçip, bilinçlerini birinden öbürüne nakledip anında değiştirmekteler, benim üzerimdeki elbiseyi çıkarıp başka elbise giymem gibi.  
LW: Hımm.. ilginç. Dünya liderlerinden kaçı klonlandı? Duyduğum kadarı ile herbiri...
AB: hımm.. onlar gerçek klonlar değiller. Ruhsal kontratları ellerinde tutmak zorundalar. Eğer Devlet kademesinde isen Baskı ve Kontrol Sisteminin Ruhsal kontratlarını elinde bulundurmakla yükümlüsündür. Fiziksel olarak birileri bu kontratların hamili (sahibi) olmak zorunda.
LW: Bekiala, bunlar durumlarının farkında mı?
AB: Hayır, bir çoğu farkında değil. Çok azı farkında, bilinç düzeyine gelmemiş bir durum, bu durum Baskı ve Kontrol Sistemini ayakta tutan Ruhsal Kontrat çalışma Sisteminin bir parçası. Kontrat mutlaka olmalı. Eğer Ruhsal Kontratlar hakkında hiç bir şey bilmiyorsan kontratların hamili olduğunu da bilmiyorsundur. İngiltere Kraliçesi, Baskı ve Kontrol Ssisteminin baş hamili. Kraliçenin elinde bulundurduğu kontratların işlevi,  Krallık ve Lordluk enerjisini zor ile Dünyamıza sokulan zaman gezginlerine karşı savunmaktır. Niye ‘Tanrı Kraliçeyi korusun’ şarkısı var? Niye şarkı Amerikada da söylenmekte? Britanya Kraliçesine biz önem vermeyiz. Medya ikonu olmasının bir nedeni var: çünkü, Kraliçenin görünümü her zaman kamu önünde olmalı, çünkü idrak ettiğimiz enerji, bu krallık anlayışının devamını sağlıyor ve Kraliçe, bilincimizi çalan dinlerin Ruhsal Kontratlarının sahibidir.  
LW: Ahh. Katolik dini gibi. Anlaşılan Kraliçe Vatikan ile çok yakın çalışmakta.
AB: Doğru.
LW: Doğrusunu söylemek gerekirse, aslında el ele birlikte çalışıyorlar.
AB: Umm, evet. Satrançtaki At’lara veya Fil’lere veya Piyon’lara benzetilebilir. Gerçek Kraraliçe satrançtaki Vezir (Kraliçe) değil. (İngilizcede satrançtaki Vezir, Kraliçe olarak adlandırılmakta)
LW: Doğru, Kraliçe yönetimin bir kurumu.
AB: Evet, Ama Cin’lerin oluşturduğu sistemde sözü geçmez; gerçekte Cinler üzerinde sözü geçen çok az Varlık vardır Dünyada, belkide Cinler üzerinde sözü geçecek olanlar banka sistemini yöneten üst düzeydeki ailelerdir, Onların bile Cinler üzerindeki oteriteleri kulağa söylenen  fısıltıdan öte gitmez. 
LW: Nasıl iletişim kurarlar?
AB: Kara ritüeller yolu ile. Bu tür iletişim konseptin içine işlenmiş. Oterite ve Kontrol Sisteminin bir parçası olmak için yaşamlarının hepsinde bu tür ritüellerde defalarca bulunmuş olman gerekir, bu yolla Bağımsız Hür İradeni Oterite ve Kontrol Sistemine teslim edersin. Bu ritüellerde ant içip Oterite ve Kontrol Sistemine söz verirsin, Ondan başka bir Tanrı yoktur ve olmayacaktır, O ise Oterite ve Kontrol Sistemidir.
LW: Evet. İdda edildiği gibi orijinal imrenilecek Tanrı, Yahova ve Yahweh (Elohim veya başka biri..)veya bunlara benzer diğerleri, bütün bunlar Uzaylı mı?
AB: Bütün bunlar Dünya dışı varlıklar, propaganda yapmak için buradaydılar.
LW: Tanrı Bilinci Yaratmak, Tanrının Kitapları, Tanrı Programları....  bütün bunlar dua eden insanların enerjilerini sağmak yolu ile elde edilen enerjiler ile yapıldı.
AB: Doğru. İncil - düzeltme yapmam gerek – dinde iyi insanlar var. İncil zaman içinde kurbağa sıçraması yapan ÇokBoyutlu varlıklar tarafından yazıldı, her bir baskısı değişik kuşakları etkiledi, dolayısı ile herkes istedikleri format altında tutuldu.  Evrim teorisi korku yaratmak için uydurulmuş bozuk bir teori ve bugüne kadar yediğimiz sucuklu sandaviçe eklenmiş bir malzeme. Bizler Tanrı’yız, gerçek İncil, gerçek ruhani bilgi budur, anlaşıldı mı? Ve aynı İncil adalet içinde yargıla der; adalet kör yargı değildir, adalet her iki tarafı da gözetir. Adalet kavramı her kesin, karanlık güçlerin bile affedilmeye ihtiyacı olduğunu bilir, ışık insanlar olan bizlerin affedemeyen kısmı, yanlızca acı çeker ve yükselemez.  
LW: Çok yararlı bir noktaya değindiniz!
AB: Yükselişi engelleyen bizleriz. Eğer affedemezsen, engel sensin.
LW: Doğru. Çok iyi bir nokta. Bu aynı zamanda kişisel yargılamanın da gereksiz olduğu anlamında... buna rağmen günün sonunda mahkeme kurulup yargılama olacaktır, haklı öfkemizin hesabı sorulacaktır.
AB: Doğru, haklı öfke!
LW: Ne zaman olacağını bilmek zorundayız ve 15 ÇokBoyutlu Varlıklar tam ne zaman .....
AB: (kameraya bakarak) İşiniz bitti! Gizli saklı hiç bir şey yok artık.
LW: Kesinlikle. Hadi eteklerin uçuralım! Şimdi, biliyoruz ki Nazi hareketi ‘Kağıt Maşası’ projesi ile bütün bu farklı bilim adamlarını Amerikaya getirdi,  bu bilim adamlarının hepsi büyük şirketlere ve ilaç endistrülerine.....
AB: Zaman Akımı Savaşlarının bir parçası olarak.
LW: İhtimalen Monosanto, NASA – hiç direct cevaplama olmamasına rağmen – ve buna benzer yerlere. Her tarafa yayıldılar, öyle değil mi? İleri teknolojinin olduğu yeraltı üstlerinin varlığı konusunda çok şey duydum, inanılmaz şeyler, Altın adeta fışkırıyor, kıçlarından akacak kadar çok....
AB: Altını yaratabilecek teknolojiye sahipler.
LW: Altın yaratabilirler...
AB: Fakat bizim doğal Altın anahtardır. Kaçırılan DNA veya insanları gizlemek için doğal Altın kullanılmakta.
LW: Gerçekten mi?!...
AB: Çünkü Altın’da yeryüzünün enerjisi var. İnsan yapımı kiristal gibi değildir; doğal olarak oluşmuş mineraldir. Kasalarda saklı tutulan Altın insan yapımı olan Altın değildir, doğal olarak oluşmuş olan Altındır onlar, çünkü  Altın teknoloji ile değiş tokuş yapılabilen bir değerdir.
LW: Öyleyse kaçakçılığı nasıl yapıyorlar...
AB: Kaçıracağı bireylerin üzerine sıvı altın püskürtüyorlar,  böylelikle kaçakçılığı gözleyip önleyen, Boyutlar arası enerjiden korunmaktalar… kaçakçıların çalışma yöntemi; Atmosferin üst katmanında, çok safhalı nükleer patlamaların sonucunda oluşmuş Boyutsal bir portal bulmaları gerekmekte önce, bundan sonra başka bir kaçakçı araç başka yerdeki Galaksi Güneşini hedef alıp, Ruh Kodları kullanarak oradaki Galaksi Güneşini açarak bizim Galaksinin Güneşine gelmesini sağlar, aynı zamanda, başka bir Galaksiden kendilerinin zaman değerleri yükseltilerek  süper uzun sinüs dalgası olarak geri gelmeleri sağlanır. Sinüs dalgasının ucu Boyutsal Portal’a değer değmez, Dünya’nın Boyutsal Korunma Ağı durumu fark eder ama olay aniden olduğundan Boyutlasal denetimden Altın püskürtülerek saklanmış beden götürüleceği yere nakledilir ve kaçakçılar aynı anda geri dönerler. Kaçakçılar, Boyutsal yarıkların oluşmasına neden oldukları her zaman, binlerce Astral Varlığın ölmelerine de neden olurlar. Bu tür kaçakçılık yapmak yasa ve düzene karşı çok büyük bir ihlaldir.
LW: Altın Parmak filminde olanlar anlamlı.
AB: Sakin ‘açığa çıkma’.
LW: Sakin ‘açığa çıkma’, evet.... başka bir sorum vardı, o soruyu şu an sormak istiyorum çünkü bu soru hakkında çok fazla konuşmadık, soru şu; Melekler ve Melekler Alemi hangi bölümde yer almakta, Nephilim ve Elohim hakkında hikayeler var, Onların Dünya’yı yarattıkları söylenmekte ayrıca yarı Karanlık yarı Işık Varlıklar olduğu da söylenmekte,  Melekler hakkındaki gerçek nedir?
AB: Melekler sistemini iyi anlamak gerekir, sandığımız hiyararşik yapıları başlı başına bir propaganda  ürünü.
LW: Doğru.
AB: Tamam mı? Onları belli bir hiyararşik yapıya sokmak ve Onları güce dayalı bir tür rütbe sistemine oturtmak, kendi gücünüzü onlara vermeniz anlamındadır. Gerçek Melek Varlıklar Özgür İradenizi ihlal etmezler. Gerçek Melekler aslen Yükseliş Ustalarının bir simgesidir ve her nasılsa Ruh Ailenizle bir ilişkisi de vardır. Melek Varlıklar konseptine deyinmek istersek, Evrenin oluşumuna kadar geri gitmek gerekir. Evrenimizdeki ilk Galaksiyi yapıp ilk Işık Irklarını oluşturan Evrenin Yaratıcısı daha sonra Galaksiyi ikiye ayırdı, 3’çe ayırdı, 4’de ayırdı. Her ayırdığında başka Evrenlerden Ruhlar davet edip yarattığı Evrenin nufusunu arttırdı. Özür dilerim baş yaratıcıdan sanki bireymiş gibi bahsediyorum, aslında O herşey, Ondan birey olarak bahsettiğimde aslında ben bunu kastediyorum. 1., 2., 3., 4 ve 5. Göçmen kuşakları ile gelenler Melek Varlıklardır; Evrenin var oluşundan beri var olan Varlıklardır. Evrenimizdeki Büyükler’imizdir onlar. Özgür İradeleri ile büyük bir kısım Melek Evrenimizden ayrıldı, daha sonra başka bir Melek topluluğu Evrenimize göç etti; daha sonra da ayrılan eski Melekler geri geldi ve sonradan göç etmiş olan yeniler Evrenimizden ayrıldılar. Çoğu zaman yeni gelen Melekler ayrılan Meleklerin adlarını kullandı, dolayısı ile yeni gelenler, Melek olarak bildiğimiz aynı Melekler değiller; değiştiler. Ancak Melek Varlıklar iyidirler. Işık Varlıklardır. Fakat onların karşıtları da vardır, bunlar Şeytani Varlıklardır....aynı zamanda Şeytani Varlıklar da Evrenin Yaratıcı tarafından davet edildiler, çünkü kötü olmadan iyi var olamaz. Işık, Karanlık olmadan var olamaz. Burası Özgür İradenin hüküm sürdüğü yerdir. Aynı zamanda Tarafsız Varlıklar da burada bulunmakta, bunlarda diğer Melek grubunu oluştururlar, aynı anda Melek veya Şeytan olabilirler veya ne Melek nede Şeytan olurlar.
LW: Dengeyi sağlarlar.
AB: Işık Karanlıksız, Karanlık Işıksız var olamaz. Bundan dolayı İncil’deki Melek ve Şeytan savaşları hep propaganda, fakat içinde gerçeğin bir kıvılcımı da var, çünkü başlangıçta birbirleri ile çatışmaya girdiler; fakat sadece çatışma idi, bir süre sonra, değişik Dünyalara yükselerek Yükseliş Ustaları oldular. İniş değil(düşüş) - Lucifer’in inişi – daha düşük olan formlara daha fazla Bilinç yaratmak için yapılan Yükseliş, yaşamın daha genişlemesi, dolayısıla Evrenin Bilincinin genişlemesi, duyarlı canlıların toplam Bilinç artışı. Genişlemekte olan tüm Evren Bilincinin genel toplamı.
Teyp bittiğinden dolayı kapanış konuşması yapılamadı.
Çeviren: Naci Gülşan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder