“Sürüngen Irk” ile olan ilişkinin kısa açıklaması
Soru: Sizlerin ilişki kurduğu kaynaklardan aldığınız
bilgilerden dolayı ‘Özgür iradeyi’ iyi bilmelisiniz. Açıkçası Evrende de Özgür irade geçerli akçe olmalı. Neden içinde
bulunduğumuz Boyutta özgür irademizi kullanmamız engelleniyor. Birçok kaynakta,
bizlerin dünya dışı varlıklar tarafından kaçırılması kendi rızamız ile, Dünyaya
gelmeden önce yaptığımız bir çeşit anlaşma sonucu olduğundan bahseder. Bu pek
inandırıcı gelmiyor bana.
Cevap : Evren, özgür iradenin hakim olduğu bir Evren
olarak yaratıldığı bize söylendi. Özellikle, bütün ruhlara yapmak istedikleri
herşeyi yapmalarına izin verildi. Dolayısı ile, bütün ruhlar yapmak istedikleri
herşeyi yapma seçimine sahip oldular. İnsanları kaçırıp, bedenlerine birşeyler
yerleştiren Graysler veya Sürüngenler, her neyseler, buraya gelip bunları
yapmaya hakları var çünkü özgür iradeye dayalı bir Evren’deyiz. Aynı zamanda
yaptıklarını aklamak için her şeyi söyleme hakları da var.
Bizleri kaçırıp deneyler yapanların söylediklerine
inanmamak ta bizim hakkımız, bizim seçimimiz. Özgür irademizden dolayı onların
söylediklerine inanıp inanmamak bizim
elimizde. Bir önceki yaşamımızda, bize yaptıklarının kendilerinin doğal hakkı
olduğu söylendiğinde buna inanmayı seçmemiz ki böyle oldu, bu yaşamımızda da
aynı şey tekrar söylendiğinde her iki durumda inanmamayı seçmemiz tamamen kendi
hür irademize dayalı şeçim olmakta (lütfen buna inanmamayı seçelim, kaderci
olmayalım), Tabiki aynı şekilde onların bizlere yaptığı da onların hür iradesi
sonucu tercihleri olmakta.
Burası özgür iradenin hakim olduğu bir Evren.
Fikrimizi değiştirebiliriz. Böyle bir hakkımızın olmadığı, hiç başka bir
seçeneğimizin olmadığı konusunda bizleri kandırmaya çalışıyorlar. Onlara inanıp
inanmamak bizim terciğimiz.
Tabiki daha fazlası var, bizlerin fiziksel istismarı
uzun yıllardan beri sürmekte. Fiziksel olarak bizlerden daha güçlüler. Bizlerin
hayvanlar ile olan ilişkisi gibi düşünülebilinir. İneklerin, koyunların ve
tavukların da özgür iradesi var, fakat bizlerin yaptırım gücü onlardan daha
fazla ve onları (ve kendimizi) buna inandırmış durumdayız. Bizim besine
ihtiyacımız var, dolayısı ile hayvanları tüketmekteyiz, yaşamımızı sürdürmek
bizim amacımız. (bazıları durum hayvanların da yararına çünkü onların yaşamda
olmalarının nedeni de bu diyerek durumu aklamakta). Bizlerin hayvanları
tükettiği gibi, bizlerden daha yüksek Boyutlarda olanlarda bizleri tüketmekte.
Bizlerin tüketimi, etimiz yenerek değilde, enerjimiz
alınarak olmakta, bazen etimizin yendiği de olmakta. Bizler besin zincirinin
bir parçasıyız ama malesef en üst halkası değiliz (malesef şu andaki durum).
300.000 yıl önce iki güç arasında, ‘kendine- hizmet’
eden ile ‘başkalarına- hizmet’ eden güçler arasında savaş vardı. Malesef
kendine hizmet eden güçler savaşı kazandı.
Sürüngen ırk 4. Boyut’ta olup kendine -hizmet eden
guruba dahillerdir. 3. Boyut’a gelebilmekteler ancak sahip oldukları teknoloji kısa
bir süre 3. Boyutta kalmalarına olanak vermekte.
4. Boyutta hala teknolojiyi kullanmaktalar, hala
metafizik ile uğraşmaktalar. Bizleri control altına aldılar, bedenlerimize bizleri
control etmek için kullandıkları şeyler yerleştirdiler, DNA’larımızle oynayıp
kim olduğumuzu ve amacımızı unutturdular.
Sürüngen ırk Gray’leri yarattı. Gray’ler, 4. Boyut’ta
olan ruhsuz robot yaratıklardır. Doğruyu söylemek gerekirse, Gray’ler Sürüngen
ırk tarafından 3. Boyuta gönderilmek için yaratıldılar. Daha doğrusu,
Sürüngenler kendi Varlığının bir kısmını Gray’lere yansıttılar, başka bir
değişle Sürüngen ırk robot olan Gray’leri sadece yönetmekten ziyade enerjetik düzeyde
olarak Gray’lerin içindeler, Sonuç olarak Sürüngen ırk bu yolla 3. Boyuta inmiş
durumda. (DNA mühendisliğinde çok ileri düzeydeler). Belkide tek bir Sürüngen
birey kendini bölerek üç beş Gray’e yansıtıp, bir parçasından ziyade bütün
olarak 3. Boyuta indi? Bizleri control etmelerinin asıl amacı, bizleri besin
olarak kullanmaktır. Genelde enejimizi alırlar, bizim enerjimize ihtiyaçları
var. Enejiden oluşan Varlıklar olarak 4. Boyutta olduklarından enerji ile
beslenmekteler. 4. Boyuttaki ‘Kendine- Hizmet’ eden yaratıklar 3. Boyutta üretilen olumsuz enejiler ile
beslenir (Kaynak’tan direk eneji almaları mümkün olmadığından), arada sırada 1.
ve 2. Boyuttaki canlılar dahi bu yolu seçer (İnsanların hayvanlara olan abartılı,
aşırı düşkünlüğü herzaman dikkatimi çekmiştir).
Duygularımız olduğundan Sürüngenlerin amaçlarına
uygun kurbanlarız. Duygularımız enerji üretir. Bundan dolayıdır ki Gray’ler
bizlerin sevgileri, nefretleri ve korkuları ile yakından ilgilenirler. Bizi
control edip olumsuz enerji üreteceğimiz durumlar yaratırlar, bizleri sürekli
kışkırtarak bu yöne iterler. Ne kadar çok olumsuz enerji üretirebilirlerse o
kadar çok besine sahip olurlar. Güdülen amaç ta budur.
Bir başka amaç ise 3. Boyut fizikselliğine olan
gıpta etmek ve imrenmektir. Çok uzun zamandan beri fiziksel, maddesel
olamadılar, motivasyonları ‘kendilerine- Hizmet’ olduğundan bu durum onlar için
çok çekici gelmekte, planın bir başka parçası da kendileri için yeni bir ırk
yaratmak.
http://cassiopaea.org’ dan 5 yıl önce yaptığım
bir çeviri.
Çeviri burada bitiyor, bundan sonra yazmaya ben
devam ediyorum.
Yeri gelmişken söyleyeyim. Graysler insanları
kaçırma müsadesini hükümetlerden özellikle Amerikan hükümetinden geçtiğimiz
yüzyılın başlarında aldılar. Karşılığında teknoloji verdiler. Kaçırılan
yüzlerce insanın söylediklerine dayanarak aktaracağım şu, kaçırıldıktan sonra
üreme organlarına yapılan tıbbı müdahale, fiziksel cinsi münasebet vb. gibi yollarla
birden fazla yeni ırk yaratılmıştır. DNA mühendisliğinde bizlerle
kıyaslanmayacak kadar ileriler. Aralarında en çok bilineni ‘Sassani’ ırkı ki bu
ırk bize Darryl Anka isimli Arap kökenli bir Amerikalı tarfından "Bashar" olarak tanıtıldı.
‘Bashar’ ı konu ile ilgileneniz bilecek. Yükselişi veya geçişi yaptığımızda ilk
karşılaşacağımızlar arasında bu yeni ırklar olacakmış, nede olsa bizler onların
ana ve babalarıyız.
Savaşları, insanoğlunun yaşadığı şartları ‘Kendine
Hizmet’ edenlerin lehlerine değiştirmenin en uç noktası olarak
nitelendiriyorum. Savaş yolu ile kışkırtılan insan duygularının ürettiği negatif
enerjilerinin büyüklüğünü ve gücünü hayel etmem bile zor. İşte günümüzde de
durum bu, Dünyanın muhtelif köşelerinde durup bitmeyen savaşlar!
Sıradan bireyler olarak durumun büyük boyutundaki
seyrini değiştiremeyeceğimiz aşıkar. Kendi ilişkilerimizde öfkeye, şiddete ve
korkuya olabildiğince az yer vermeli, başkalarına acıyı yaşatacak durumlardan
kaçınmalı. Bu Yeni Dönemde, eski inançlarımızı ve özellikle korkuyu bünyemizde
barındırmamalı.
Bir çok şeyi karma
adı altında başımıza kakmaktalar, evet karma var ama bize dayattırılan şekliyle
değil. Bizim bildiğimiz karma bizi yöneten baskın güçlerin yarattığı bir
düzenek. Reenkarne doğal olmayan yolla şöyle
gerçekleşiyor; normal şartlarda öldükten sonra Ruh serbest bir seçim yapma şansı elde ediyor, tüm
yaşamlarını gördükten sonra, eğer isterse yeni deneyimler yapıp öğreneceği yaşama geri
dönmesi için bir seçim yapması gerekiyor. Bu seçim önceki yaşamlardaki
deneyimlere, öğrendiklerine bağlı çerçevede yapılan bir seçim yani karmasına
bağlı. Söylediğim gibi, bu durum Ruhun normal şartlardaki seyri, malesef bedenden çıkan Ruh Negatif
güçler (Arkon’lar) tarafından yakalanıp, tutsak edilmekte. Sonrasında onların
istekleri doğrultusunda bazı koşullara razı edilip yeni bir kontratla Dünya'ya
gönderilmekte, buna da ‘Karma’ deyip bize yutturmaktalar.
Lütfen sabah ve
akşam, karmanızın insanlığa yararlı olan kısmının dışında olan tüm kısmını
kabul etmediğinizi beş on defa sesli veya sessiz tekrarlayın. Madem özgür
iradenin hüküm sürdüğü bir Evrende yaşıyoruz, özgür irademizi bu yolla kullanıp
düştüğümüz bu esarete son vermenin, bu güne kadar öğrendiğim en etkili yolun bu
olduğu kanısındayım.
Naci Gülşan