21 Mart 2017

BENİ ÖZGÜRLEŞTİREN 10 ŞEY



Vaz geçtikten sonra Beni Özgürleştiren 10 Şey   

Biliyorum Yükselişteki gecikme ve enerjilerdeki değişmeler nedeni ile çoğumuz tuhaf bir sıkıntı içindeyiz. Belki biraz rahatlama sağlar diye aşağıdaki yazıyı çevirdim. Umarım yararlı olur.  

  

"Sorunları düzeltmem. Düşüncemi düzeltirim. Ardından sorunlar kendini düzeltir. " ~  Louise Hay

Hayatıma baktığımızda, mükemmelliğin en kötü düşmanım olduğunu anlamaya başladım. Yüksek beklentileri olan bir ortamda yetiştim ve okuldaki her gün başkalarıyla yarışıyormuşum gibi hissettim ve sınıfın en iyisi olmak için savaştım.
On yaşında fizik ve matematik problemlerini çözemediği için aptal olduğuma inandım. Edebiyat, sanat ve yabancı dillerde iyiydim, ancak bu beni şekillendiren Doğu Avrupa kültüründe zekilik işareti değildi.
Çok daha sonra, yetişkin bir kadın olarak kendimi yeterince iyi, yeterince güzel, yeterince akıllı veya yeterince başarılı göremedim. Harika bir adam tarafından sevilmeye değmezdim, yeteneklerimi ve becerilerimi yansıtacak iyi bir maaş almaya değmezdim, iş yerinde cazip bir mevkiye terfi için başvuru yapmaya bile layik değildim.
Bugün hayatım tamamen farklı bir görünümde, ve yeni beni, memnuniyet ve sevinçle kucaklıyorum. Kendimi olduğum gibi seviyorum. Mutlu bir evliliğim var ve dünyada yapmak için doğduğum şeyi yapıyorum.

Peki bu değişim nasıl oldu?

Kendimi, iş yerinde yapılan uzun bir toplantıdan sonra boğulmuş hissediyordum ve stres'ten kurtulmak ve kendimi daha iyi hissetmek için bana yardımcı olacak ilham kaynağı arıyordum. YouTube'da "Gizli Film"i aradığımda, "yanlışlıkla" direk kalbime giren başka bir videoyu açtım: bu da  Louise Hay'in "Hayatını Düzeltebilirsiniz" videosu idi.
Bugün, bunun bir kaza olmadığını biliyorum. Öğretmen, öğrenci hazır olduğunda ortaya çıkıyor -çok doğru!  O filmde algıladıklarımdan çok etkilenmiştim, izlemeyi durduramadım. Louise'i dinlemek sanki bir mucize idi; Her kelime kalbimimin derinliklerine indi. Sonunda kendimi evde hissettim, benim için  mükemmel olan bir yerdeydim: "Kendimi olduğum için seviyorum ve onaylıyorum. Eksizsiz bütünsel bir bireyim ve hayatım beni seviyor. "
Bir sonraki sene, beni değerli, kendini - yansıtmaya ve derin öğrenmeye davet eten uyanmış  insanların - Wayne Dyer, Byron Katie ve Don Miguel Ruiz'in - eserlerini keşfettim. Öğretileri, bana hizmet etmeyen eski düşünce kalıplarını ve kültürel sınırlayıcı inançları bırakmamda yardımcı oldu.
Onlardan öğrendiklerimi uygulayarak çok fazla deneme yanılma yaptıktan sonra, yeni bir özgürlük duygusu buldum. Nasıl mı? İşte böyle:

 

1. Mükemmel olma isteğimi bıraktım.

Ben mükemmel güzel olduğum kadar aynı zamanda dört dörtlük kusurluyum da ve beni ben yapan da bu.
Mükemmellik bir yanılsamadır - var olan bir şey değil. Mükemmel olmak için stres almayı bıraktım ve şimdi hep "yeterince kadar" olmayı hedefliyorum. Hatalarımı, büyümem için gerekli olan fırsatlar olarak kabul etmeyi öğrendim, beni daha akıllı hale getiren gizlenmiş memnuniyettir. Herhangi bir işin üstesinden gelemezsem, bu başarısız biri olduğum anlamına gelmez, çünkü ben yaptığım iş değilim. Bazen kazanırız, bazen öğreniriz. Ama asla kaybetmeyiz.

"Elinden gelenin en iyisi, andan ana değişecek; sağlıklı olduğunda yapabileceklerin hasta olduğunda yapabileceklerinden elbette daha iyi olacaktır, kendi kendinizi eleştirmeden, kendi kendinizi suistimal etmekten ve pişmanlık duymadan her koşulda, en iyisini yapın". ~  Don Miguel Ruiz


2. Her zaman meşgul olmama izin vermedim.

Aceleci olmak bir meziyet değildir. Bedenimi dinlemeyi öğrendim ve artık hiçbir şey yapmadığım zaman kendimi suçlu hissetmiyorum. Bazen vücudumun ve ruhumun pillerini şarj etmem gerektiğini biliyorum ve bunu yaparken kimseye açıklama yapma gereği hissetmiyorum.

Kendim için vaktim yoksa, vakit yaratıyorum. İyi bir film seyretmek, rahatlatıcı müzik dinlemek, iyi bir kitap okumak, şarkı söylemek, doğa ile iletişim kurmak için yürüyüşe çıkmak - kalbimin sarkı söylemesi için herşeyi yaparım.

"Ben insanım, yaptıklarım değilim. Öz değerinizi hayatta ne kadar iyi şeyler yaptığınla eşitlemeyin. Senin yaptıkların sen değilsin. Eğer yaptıklarınsan, yapmadığın zaman... sen bir hiçsin".
~ Dr. Wayne Dyer

3. Öz-eleştirileri bıraktım.

İç konuşmamı önemsiyorum; Kendime lakap takmıyorum ve kendime saygınlık gösterip kendime itibar ediyorum. Kendime asla iyi bir arkadaşıma söylemeyeceğim şeyler söylemeyi bıraktım. Ben yeterince, e
ksizsiz, bütünsel bir bireyim.

Hayatta istediğimizi alamayacağımızı anlamaya başladım. Ne hak ettiğimizi düşünüyorsak onu elde edeceğiz. Bu yüzden kendimize yeterince inanmamız ve kendimizi hayatın sunabileceği en iyi şeylere layık görmeliyiz.

"Sen yıllardır kendini eleştiriyorsun, çaban hiç bir işe yaramadı. Kendini kabul etmeye çalış ve neler olacağını gör." ~ Louise Hay

4. Suçlamayı bıraktım.

Biliyorum ki ne zaman başkasını suçladığımda, kendimi madur hale getiriyorum. Zamanımı, paramı veya sevgimi çaldığı için başkalarını suçlamak haksızdır, çünkü ne kadar ve kime verdiğim konusunda hep seçici oldum. Çünkü hiç kimse bilinçli (ve genellikle bilinçsiz) rızamı almadan bana zarar verip beni üzemez.
Bunun yerine, şimdi hissettiklerimin, hareketlerimin ve düşündüklerimin sorumluluğunu alıyorum. Eylemlerimin sorumlusu benim, geleceğimin şimdiki seçimlerimin bir sonucu olduğunu biliyorum. Ben inandığım ve olmayı istediğim biriyim.

"Tüm suçlamalar zaman kaybıdır. Başkalarında ne kadar çok hata bulursanız bulun, bu sizi değiştirmiyecek. Bir başkasını suçlayarak onu suçlu hissettirmekte başarılı olabilirsiniz, ancak bunu yapmakla sizi mutsuz eden şeyi değiştirmeyi başaramazsınız." ~ Wayne Dyer

5. Yargılamayı bıraktım.

Herkesin kendi yolculuğunda olduğunu ve yapmam gerekenin kendime  odaklanmak olduğunu biliyorum. Ayrıca ne zaman insanları yargılandığımda kendim hakkında beni rahatsız eden bir şeyin farkına varıyorum. Eğer birinin pinti olduğuna inanıyorsam, bunun anlamı ben de pinti olabilirim; Bu sonuca nasıl varabilirim aksi halde?

"Suçu veya yargıyı başkasına yüklemek, deneyiminizi değiştirmede sizi güçsüz bırakır; inançlarınızdan ve yargılarınızdan sorumlu olmak size onları değiştirme gücünü kazandırır" ~ Byron Katie

6. Başkalarının ne hissettikleri, ne istedileri veya ne düşündüklerine dair varsayımlar yapmayı bıraktım.

Ben onlar değilim, bu yüzden ne hissettiklerini ve düşüncelerini öğrenmenin bir yolu yok.
Hayali senaryolar oluşturmayı bıraktım ve aklımın benimle oynamasına izin verdim. Her zaman insanların yaptığı ya da söylediklerinden rahatsız oldum, artık bir gerçeklik - kontrolu yapmanın zamanı geldiğini biliyorum.
Byron Katie'nin yazdığı "İşi" kitabından, beni rahatsız eden düşüncelerimi incelemeyi öğrendim ve kendime sordum: "Bu doğru mu?" Benim varsayımlarımın çoğu muhtemelen doğru değil. Örneğin, birisinin beni sevmediğini düşündüğümde, aslında beni sevmediğini sandığım kişi, gerçekten kötü bir gün geçiriyor olabilir. Belki de sadece utangaçtır. Herkes aynı değildir.
Kişinin ne düşündüğünü bilemediğimin farkında olduğum an, çünkü ben o değilim, aklım netleşiyor ve onunla açık bir kalp ile iletişime geçme imkanı bulabiliyorum.

"Sorgulanmamış varsayımlarımın dünyadaki tüm savaşın ve tüm barışın nedeni olduğunu gördüm." ~ Byron Katie

7. Başkalarıyla yarışmayı bıraktım.

Artık kavga etme isteğimin, ego'mun kendini - doğrulama haykırışından başka bir şey olmadığını biliyorum. Kendimi iyi hissetmem için hiç kimsenin herhangi bir oyunu kaybetmesi gerekmiyor. Uyumu, işbirliğini ve hep kazanmayı severim.
Kendimi başkaları ile karşılaştırmayı bıraktım. Korkudan çok sevgi dolu bir yerden insanlarla bağlantı kurmayı seçiyorum ve bolluğa inanıyorum. Kendim de dahil olmak üzere herkese yetecek her şeyin olduğu bir evrende yaşadığımıza inanmayı tercih ettim.

"Aşk, rekabet'ten ziyade işbirliğidir." ~ Dr. Wayne Dyer

8. Mutluluğu kovalamayı bıraktım.

Artık mutluluğumu hayali bir geleceğe bağlamıyorum, bir gün, bu işe başladığım, şu evi aldığım, o arabaya sahip olduğum, o başarıyı elde ettiğim gün mutlu olacağım sanısından vaz geçtim. Yaşamın küçük zevklerinde mutluluk bulmayı öğrendim ve var olan gerçekliğin şu andaki gerçeklik olduğunu, memnuniyetle ve sevinçle karşılar oldum.
Yaşadığımı hissetmek için hafta sonunu beklemekten vazgeçtim çünkü her gün bir hediye ve her an değerli ve eşit derecede önemlidir.
Dikkatimi stres dolu bir yaşam biçiminden memnuniyet dolu bir yaşam biçimine değiştirdiğim gün herşey değişti. Ben, ben olduğumdan mutluyum ve sahip olduğum her şeyden: sağlıklı bir beden ve zihinden; Sevgi dolu bir aileden; zamanla yaptığım samimi, uzun süreli arkadaşlıklardan; Ve sevdiğim ve inandığım mesleğimden.

"Evren'in memnuniyet halini sevdiğini fark ettim. Ne kadar memnun iseniz o kadar iyi ve güzel şeyler elde ediyorsunuz" ~ Louise Hay

9. Geleceği merak etmeyi bıraktım.

Kontrol etmeye ne kadar çok çalışşam da, hayatta kontrol edemediğim şeyler olduğunu kabul ediyorum. Ne zaman endişelendiğimin farkına vardığımda, kendi kendime "Zaman gösterecek" diyorum.
İstediğim her şeyi her zaman elde edemeyebilirim, ancak biliyorum ki ihtiyacım olan her şeyi elde ediyorum. Yaşam akışına güveniyorum ve her şeyin mükemmel şekilde ortaya çıktığı zeki bir Evrende yaşadığımıza inanmayı tercih ediyorum. Bazen hayatta zamanın bile zamana ihtiyacı vardır.

"Hayat basit. Olan biten her şeyi senin başına gelenlerden ziyade, senin için olanlar olarak algılamalı. Her şey tam da doğru zamanda olur; ne çok erken, ne çok geç. Hoşlanmak zorunda değilsin ... eğer hoşlanırsan daha kolay olur." ~ Byron Katie

10. Başkalarını hoşnut etmeyi bıraktım.

Sevilen ya da kabul edilen olmak için artık dıştan gelen onaya ihtiyaç duymuyorum. Başkalarının ne düşündüğü hakkında endişelenmek zaman kaybıdır. Diğer insanların benim hakkımdaki fikirleri ve bende gördükleri her şey onlarla ilgilidir ve gördükleri kendi lenslerinden süzülenlerdir; Benimle ilgisi sadece koca bir sıfır'dır.
Kendime vermediklerimi, başkalarının bana vermesini beklemekten vaz geçtim: sevgi, dikkat ve ilgi. Kendimi bir bütün - beden, zihin ve ruh - olarak sevmek bencillik değildir. Bardağımı kendi kendini sevme ile dolu tutuyorum ve ihtiyaçlarımın ve kalbimin isteklerini yerine getiriyorum.
Beni çok daha geliştirecek olan seçimlerimi, başkalarını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını tasa etmeden yapmayı öğrendim. İnsanlar, benim kim olmam gerektiğini ve ne yapmam gerektiğini kendileri belirleyerek, kendi kendilerini hayal kırıklığına uğratıyorlar.
Yapmak istemediğimiz şeylere hayır demek, öğrenilen bir uygulamanın ve kendine bakmanın bir işaretidir. "Yapmalıyım" gerekliliği var ise, yapmam. İstediğimi hissettiğim şeylere yönelirim. İsteklerim, başkaları tarafından benim üzerime dayatılmasından ziyade, kendi içimden  gelmelidir. Ben her zaman değerli zamanımı nasıl ve kiminle geçireceğim konusunda seçici oldum. Biliyorum, zamanım benim hayatım ve harcadığım zaman asla geri dönmeyecek.
Hayatım benim hakkımdır ve hayatımda kendi seçimlerimi yapma hakkım var. Hayat yaşamak içindir, sadece var olmak için değil, yaşamımı özür dilemeden ve pişmanlık duymaksızın otantik olarak yaşamayı seçtim.

"Başkalarının yaptığı hiçbir şey senin yüzünden değildir. Başkalarının söylediği ve yaptıkları kendi realitelerinin ve kendi hayellerinin bir izdüşümüdür. Başkalarının görüşlerine ve davranışlarına karşı duyarsız olduğunuzda, gereksiz acıların mağduru olmazsın." ~ Don Miguel Ruiz

Sara Fabian

Çeviren Naci Gülşan

18 Mart 2017

RUHSALLIK İSTİSMARI



Ruhsallığı İstismar Etme, Ruhsallığı Geçiştirme

Ruhsallığın istismarı, ruhsallığın çok israrcı, kalıcı bir gölgesidir ve pek çok biçimde, genellikle farkında olunmadan tezahür eder. " R. Augustus".
"Ruhsallık" ı düşündüğünüzde ne akla geliyor? Güzel tapınaklar, ruhani enstrümanlar, altın Buda'lar, cennet bahçeleri, aydınlanmış efendilerin yüzleri, melekler, sıra dağlar, gün batımları veya diğer göz kamaştırıcı görüntülerin herhangi biri göz önüne gelebilir.


Ruhsallığı mutlaka mutluluk, sevinç, derin iç barış ve tatmin duygularıyla tanımlayan aşkın, yüksek varlık durumlarıyla ilişkilendirmeye eğilimliyiz.
Tüm bunlar doğru ve harika olmasına rağmen, çoğumuz böyle çekici bir yolun karanlık, acılı ve daha yorucu taraflarından kaçınarak, bu son derece çekici maneviyat görüntüleri tarafından sarhoş ediliyor, dikkat dağıtılıp kapana kıstırılıyoruz.
Özünde, ruhsallık istismarı ve ruhsallığı geçiştirme, kendimizi geliştirmenin ve yükselişin derin yolunu boşvermek yatmaktadır. Ruhsallığı, bize yanlış güvenlik ve mutluluk hissi veren şeylerin arkasına saklanarak savsaklamaktır.
Ruhsallığın suistimali: Görmemezlikten Gelmenin Cazibeli Bir Şekli.  Neye direniyorsun, ne için israr ediyorsun.  " C. G. Jung"
Uzun süredir 'gerçek' ruhsallığın neye benzediğini ve ne tür bir his olduğunu anlamakla uğraştım. Gazetelere bakarak hizmetlerini tanıtmak için kaçık görünümlü psişik kadınların reklamlarını arayabilir veya internete göz atarak 'koruyucu melek'imi  bulmak için yapılmış olan cezbedici sayfaları tarayabilirdim. "İyimserlik" hakkındaki kitapları okuyup sevgi ve bolluğu çekmek için büyü gönderme hakkındaki makaleleri okuyabilirdim.  Ancak bütün bu araştırmalarım sırasında, ben bunların hiçbiriyle her hangi bir bağlantı hissedemedim. Her nasılsa bir şeylerin yersiz olduğunu hissediyor, birşeylerin, bir şekilde, sezgisel açıdan  merkezinden kaçmış ve "yanlış" olduğunu görüyordum.
Son bir yılda belirli ruhsal uygulamalar konusunda neden hep böyle hissettiğimi  keşfettim. Bulduğum cevap ise, ruhsallık kılıfına giren pek çok uygulamanın gerçekte ruhsallık istismarı yada ruhsallığı saptıran şaşırtma biçimleri olduğu idi.
Benim ruhsallık geçiştirmenin ve istismarının nasıl olduğuna dair basitleştirilmiş tanımım şudur:
Ruhsalığın istismarı, yaşamdaki rahatsız edici sorunlardan uzaklaşmak, onları bastırmak veya onlardan kaçmak için ruhsallığı kullanmaktır.
Bu sorunlar; sevilen bir kişinin kaybı, ilişkinin sonlanması, aile sorunları, çocukluktaki istismar, yalnızlık, düşük benlik algısı, kendini sabote etme davranışları, korku, zihinsel ya da duygusal sağlık sorunları  ya da yaşamın sunduğu diğer zorluklar olabilir.
Birçok insana göre, ruhsallık yaşamın zorlukları karşısında tekrar ayakta durmanın bir yolu olarak kullanılan bir çift koltuk değneğidir - ve bazen bu gereklidir. Hepimizin hayatta şu veya bu konuda desteğe ihtiyacımız vardır - ne yazık ki ruhsallık, hayatımızındaki zor zamanları atlatmak için bağımlı olacağımız bir uyuşturucu olarak bize karşı kullanılmakta.
Ruhsallık, sorunlardan ve pis küçük şeytanlardan uzak durmak için bir savunma mekanizması olarak kullanıldığında, gerçekten bizim ayak bağımız olmaya başlar, ruhlarımızı arıtan gerçek cesareti, orijinalliği ve bütünlüğü geliştirmemizi engelleyen en büyük engelimiz haline gelir; ruhsallık istismarı, arkasına saklanabileceğimiz sağlam bir duvar örer, bunu yaptığımızda her-şey-mutluluktur duygusu ile ilüzyonların mükemmel  hapishane hücrelerinde tıkılıp kalırız.



Ruhsallık İstismarının Türleri

Işık'ı oluşturan ışık'ın parlamasını sürdürmelidir. " V. Frankl
Gerçek şu ki, hayatta her şey ruhsallık arayışının sloganı olan 'sevgi ve aydınlık' değildir. Işık'ı takip etmek ve aydınlanmayı  yaşamak, ham ve derin bağlantılı varlıklar peşine düşmek kendinizi ateşe vermek demektir. Bu, sahte inançlarınız, yanılsamalarınız, arzularınız, idealleriniz ve önyargılarınız için kendinize bir cehennem yaratmaktır.  Kendinizi, başkaları ve Dünya hakkında hissettiklerinizi ve düşünebileceğiniz herşeyi, sınırlayıp  yıkmak için yapılan kuşatmaya teslim olmadır.  
Ruhsallık her zaman güzel değildir. Aslında, çoğu kez, hayatta görebileceğiniz en yıkıcı ve çalkantılı sınav deneyimidir. Fakat bu yıkıcı kor ateşimizden çıktığımızda - anka kuşları gibi - yeni bir yaşama başlayarak yeniden netlik ve saflık içinde yaşayabiliriz.
Gerçek şu ki, hayatta bazen tanımadığımız (veya tanımayı reddettiğimiz) çok çeşitli ruhsallık istismarları,  ruhsallığı geçiştirme ve ruhsallığı saptırmalar vardır. Aşağıda, kendi fikir ve yorumlarınızı eklemekte özgür olduğunuz bazı örnekler verdim.

I) İyimser olan Ruhsallık istismarları
Hepimiz hayatta gülmekten ve gülümsemekten hoşnut olan ancak zorlayarak iyimser gibi görünen insanlarla karşılaştık. "Pozitiflere odaklanın!" ,"Bardağı yarı dolu gör!", "Çatık Kaşlar yüzünden morelini bozma!", gibi kilişe sözleri kullanan, yaşamın can sıkıcı ve problemli gerçekliklerini görmemezlikten gelerek  iyimserliği  kullanmaya eyilimli olan bu tür insanlarda bahsediyorum.  İyimserlik saptırma, çoğunlukla öfke-fobisinin bir yan ürünüdür veya olumsuz duygularla başa çıkamamaktadir.

II) Ruhsallıktaki  İtibar Yükseltme İstismarı
Bu, bazı ruhsal arayıcıların, algılama eksikliklerini ve güvensizliklerini maskelemek için bir yöntem olarak kullandıkları bir tür kendini - Aldatmadır. İtibar yükseltme istismarı, aydınlanmış gibi hissetmek, üstün olmak veya varoluşun en yüksek seviyelerine ulaşmış gibi görünmek isteyenler  tarafından benimseniyor. Bu tür saptırma bazen kendi kendini usta ilan edenler, liderler, uyanmış ruhlar ve gurular tarafından kullanılır.

III) Mağdur Ruhsallık İstismarı
Kişi, yeteneğinin ya da başkalarının kurbanı olduğunda, tatmin edici bir yaşam kurmak ve birilerinin mutluluğu için sorumluluk almak gibi sorumluluk baskısını ortadan kaldırır. Bu tip ruhsal saptırmalar, genellikle bir tür aşırı duygusal- algılama yeteneğine sahibi olduğuna inanan ruhsal arayıcılar tarafından kullanılır; ancak yeteneklerinden dolayı kendilerini mutlu veya sağlıklı hissetmezler. Bir Empat olarak tanımlanmak bazen bu türden ruhsallık istismarına iyi bir örneğidir;  kendi kendine zarar veren yıkıcı ve değişken davranışlarının sorumlusu, başkalarının hatası olarak algılanabilir.

IV) Madde Kullanımı ile olan Ruhsallık İstismar
Ruhsallık arayan birçok insan aklın, ruhun ve gerçeğin sınırlarını, LSD, DMT, psilosibin mantarları, meskalin ve varoluş algılaması ve bilincini genişleten diğer entheogenler gibi psychedelic ilaçları kullanarak keşfederler. Bu gerçekliği keşfetmek için büyüleyici bir yöntem olsa da, entheogenler, başka herhangi bir ilaç gibi, bazen gerçeklikten kurtulmanın ve kişisel gelişim ve ruhsal arınma işlemlerinden kaçınmanın bir yolu olarak kullanılabilir.

V) Burçlarla Yapılan Ruhsallık İstismarları
Yardım ve rehberliği sık sık kendimizin dışında, Burçlar'da ve Medyumlar'da ararız, bilgeliğimizin ve gücümüzün iç kaynaklarına girmekte başarısız oluyor ve hayatlarımızda neler olacağını kontrol etmek için harici tahminlere izin veriyoruz. Bu tür istismar, kendimize güvensizlik ve korkudan, karar verme yetimizin yetersizliğinden ve yolumuza çıkan zorlu şeylerle başa çıkamamamızdan kaynaklanmaktadır.

VI) Ruhsallığın Aydınlanmış Guru İstismarı
Küçüklüğümüzden beri, manevi insanların nazik, merhametli ve aziz oldukları bizlere öğretildi. Yetişkin oluncaya kadar bu hikayeyi kendimize tekrarlamaya devam ettik ve bazılarımız için de en büyük kabusumuza dönüştü bu durum. Ruhsallığın guru istismarı, uç "siyah veya beyaz" düşüncenin bir yansımasıdır ve bu tür insanların karanlık tarafları olamayacağına dair olan inancı teşvik eder, çünkü bu onları "ruhsallığı olmayan birey" yapar (çünkü, ruhsallık geçer akçedir-Naci). Kendi Gölge Benliğinden kaçmak için yapılan bu tür istismar, esas olarak çekici, göksel  bir dış görünüm vermek için fazlasıyla işe yarayan bir tekniktir.  Özveri, bu tip istismarın ana semptomudur. Öğrenmek ve büyümek için belirli bir guru, şaman ya da manevi öğretmene danışmak  yararlı olur, ancak çok fazla bağlanma başka bir ruhsal sapmayı ön palana çıkarır. Herkesin maneviyat yolunu bağımsız olarak takip etme yeteneği olmamakla birlikte, başka bir canlı varlığa ibadet etmeye başlayınca, öğrettiklerinin ötesinde öğretmenin sahip olduğu gül renkli illüzyon imajına aşık oluruz. Bir guru veya ustanın sözlerini kutsal olarak alırsak, kendimizin gerçeğini düşünmüyor veya keşfedemiyoruz. yaptığımız, büyümemizden ve kendi kişisel ruhsal yolculuklarımızdan veya başka bir değiş ile kendi ustalığımızdan yaptılan matamatiksel bir çıkarma işlemidir.

VII) Ruhsallığın Ruh Rehberi  İstismarı
"Beni koruyan Raphael adlı bir meleğim var" Bazı ruhsal geleneklerde sadece Tanrı'dır koruyan, diğerlerinde melek, hayvan veya yükselmiş bir varlık'tır koruyan. Ruh Rehberi'nin kim olduğu pek önemli değil, onların bizi burada "korumak" için olduklarına dair olan bu inanç, zihin için hoş ama ruh için zararlıdır. İnancımızı bizi tehlikelerden kurtarmak ve güvende tutmak için başka bir varlığa yüklediğimizde, kendimiz ve yaşantılarımızın sorumluluğundan kaçarak cesaret ve direncin zorlu gelişimini görmezden gelmek gibi klasik bir ruhsallık istismarı yapmaktayız. Biz çocuk değiliz, ama kendimizi bu şekilde düşününce, hayatlarımızı ruhsal karakter gücünü geliştirmeyeceğimiz bir yola yönlendiririz . Ruhsal rehberler bizler için bir bebek bakıcısı olmak yerine bize öğretmen olurlar.

VIII) Ruhsallığın Dua etme İstismarı
Ruhsallığın Aydınlanmış Guru İstismarı şekline benzer bir şekilde, Ruhsallığın Dua Etme İstismarı, tüm sorunlarımızı ve sorunlarımızın çözümünü daha yüksek bir varlığa iman ederek  kişisel sorumluluğu ortadan kaldırmaktır. Dua, sağlıklı bir uygulama olabilir, ancak kolayca sınırlayıcı ve yıkıcı da olabilir.

IX) Ruhsallığın Parmakla İşaretleme İstismarı
Ruhsal araştırmalarımızda yalanlar, sanırılar ve diğer insanlığın işlediği çılgın davranışları görmeye başlıyoruz ve bu bizi kızıdırabiliyor zaman zaman, kalp kırıcı ve büyük bir hüsrana neden olabiliyor. Bununla birlikte, kendimizin dışındaki dünyayla ve diğer insanlarla birlikte "yanlış olan herşey" düşüncesine kapılınca, hayatlarımızı parmağımla işaret eden kendi doğrularımıza adıyor, bu da ruhsalık istismarının başka bir biçimi olabiliyor. Parmakla işaretleme bizde yanlış bir haklıllık duygusu uyandırır ve içimize bakma ve kendimiz üzerinde çalışma sorumluluğunu ortadan kaldırır. Köklerinde,  korku ve görmemezlikten gelme'den kaynaklanan ve çok etkili bir erteleme ve geciktirme şeklidir.

Elbette, ruhsallık istismarının diğer birçok biçimi vardır, ancak burada günlük yaşamda kolayca gözlemlenen en yaygın olanları sundum.
Öğrendiklerimden, kendinizi ve varlığınızın en derindeki hassas kısımlarını, arındırma sürecinde, kendi kendine açık açık göstermek kesinlikle korkutucu olabilir. Ancak, tüm yanılsamaları ve yanlışlıkları ortadan kaldırdıkça, yavaş yavaş hayatın daha net, daha istek dolu, derin tatmin edici ve tarifsiz bir şekilde sevinç olduğunu görüyorsunuz.
Aletheia Luna
Çeviren Naci Gülşan

16 Mart 2017

EVRENSEL UYGARLIKLAR ve BİZ



" 1., 2., 3., 4. ve 5. Tip" Eski Evrensel Uygarlıklara Karşı, Bizler Sadece "0 (sıfır) Tip"i Uygarlık'ız.



Bazılarımız, insanoğlunu gelişmiş akıllı telefonlarıyla ve daha şık otomobilleri ile gelişmiş bir türe ait olduğunu düşünebilir, geniş açıdan bakıldığında, büyük ölçüde Tarih-Öncesi Varlıklarız diye inanıyor ünlü teorik fizikçi Michio Kaku. Büyük soru şu ki, bilim, önümüzdeki 100 yıl içinde, bizim yok olup olmayacağımızı veya  ileri medeniyete erişmiş bir ırk olarak bir sonraki aşamaya geçebileceğimizi belirleyebilir mi? Bir '0 Tip'i medeniyeti olarak kalmaya devam edecek miyiz yoksa ilerleyip diğer yıldızlara ulaşabilecek miyiz?

Kardashev Ölçeği
'Kardashev ölçeği', bir medeniyetteki teknolojik gelişmeyi, elindeki kullanılabilir enerji miktarının ölçümüne dayandıran bir ölçüm tekniğdir - bu ölçekte bizler '0 Tip' Medeniyet olarak sınıflandırılmaktayız. Birçok önde gelen araştırmacı, yaşayan nüfuslar büyüdükçe ve dışa doğru genişlediğinde, enerji  gereksinimlerinin çarpıcı bir şekilde artacağına, bu artışın çeşitli teknolojik makinelerin gereksinimleri sonucunda olacağına inanıyor. Bu nedenle Kardashev Ölçeği yaratılmıştır, bir uygarlığın teknolojik ilerlemesini, elinde ne kadar kullanılabilir enerji olduğuna dayalı bir ölçüme tekniği.
Rus astrofizikçisi Nikolai Kardashev, bu teoriyi 1964'te öne sürdü, o tarihlerde kozmik sinyallerde dünya dışı yaşam işaretleri arıyordu. Enerji  kullanma seviyesini gösteren 3 temel sınıf vardır: 1. Tip (10¹6W), 2. Tip (1026W) ve 3. Tip (1036W). . Diğer gökbilimciler, ölçeği '4. Tip'e (1046 W) ve '5. Tip'e kadar genişletmiştir (bu tür bir medeniyet ihtiyacı olan enerjiyi, sadece Evrenimizden değil, tüm Evrenlerden ve tüm zaman akımlarından temin edilmekte). Medeniyet geliştikçe ihtiyaç olan ve ulaşılan sadece enerji olmayıp uygarlık için gerekli olan bilgidir de aynı zamanda. Evrendeki diğer uygarlıklara kıyasla 'tarih öncesi' ırk olarak adlandırmamız çok zor olmasa gerek!

 Evrende, hayal edebileceğimizin ötesinde teknoloji ve bilgiye sahip dünyalar var!

İlk önce şunu göz önünde bulundurmak gerek, BİZ  (Dünya İnsan Irk) henüz Kardashev ölçeği ile ölçülebilecek düzeye dahi gelebilmiş değiliz, hala yaşamımız için gerekli olan enerji ihtiyacımızı ölmüş bitki ve hayvanlardan almaktayız. Burada Yeryüzünde, bizler sadece 0 Tipi uygarlığıyız, Tahmin edebileceğiniz üzere kişisel hayatlarımızın sonuna kadar '1. TİP' uygarlığına bile ulaşamayacağız! (Eğer UYANIP Yükselişi gerçekleştiremezsek) Kaku, '1. Tip' kategorisine 100 ile 200 yıl gibi bir zaman süresinden önce ulaşamayacağımıza inanmakta. Bizlerin böylesine şiddete eğilimli ve kontrol eden bir ırk olduğumuz düşünüldüğünde, gecikme kaçınılmaz. belki de bizlerin o denli özel bir IRK olmadığını hatırlatıp UYANMAmızı sağlayacak özel ALARMa ihtiyaç var.

Farklı ölçeklerin ve tam olarak ne anlama geldiğini aşağıda görebilirsiniz:
'1. Tip', komşu Yıldızlarda olan enerjileri alarak, büyüyen  nüfusun enerji taleplerini karşılamak üzere  depolayarak kullanan türe denir. Bu da, bu statüye erişmek için mevcut enerji üretimimizi 100.000 kat artırmamız gerektiği anlamına geliyor. Bununla birlikte, tüm Dünya'nın enerjisini kullanabilmek demek, Yeryüzünde olan tüm doğal güçleri kontrol edebilmek demektir. İnsanlar volkanları, hava durumu ve hatta hatta depremleri kontrol edebilir! Bu tür becerilere inanmak zor, ancak ulaşabileceğimiz hali hazırda olan teknolojiler ile karşılaştırıldığında, bunlar basit ve ilkel kontrol sistemleridir  (yüksek düzeydeki ileri Evrensel toplumların yetenekleriyle kıyaslandığında bu teknikler kesinlikle bir hiç).

Bundan sonraki adım olan, '2. Tip' medeniyet, yıldızının bütün gücünü kullanabilir (sadece yıldız ışığını enerjiye dönüştürmekle kalmaz, yıldızın kontrolünü de yapabilir). Bunun için birkaç yöntem önerildi. En popüler varsayımsal "Dyson Küresi" dir. Bu cihaz, eğer cihaz olarak adlandırırsanız, yıldızın her bir santimini kapsayarak, çıkan enerjinin çoğunu (hepsini değilse de) toplayıp daha sonra kullanılmak üzere bir gezegene aktarır. Alternatif olarak, füzyon gücü (yıldızlara güç sağlayan mekanizma) ırk tarafından idare ediliyorsa, ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekten dev bir reaktör olarak kullanılabilir. Yakınlardaki gaz devlerin hidrojenleri yavaş yavaş yörüngedeki bir reaktörle alınıp süzülerek enerjileri başka bir gezegene aktarılabilir.

  Dyson Küresinin olası bir görüntüsü

Bir türler için bu kadar çok enerjinin anlamı nedir? '2. Tip' medeniyetini yok edebilecek bir gücün varlığı bilim tarafından bilinmemekte. Mesela, insanlar bu statüye ulaşacak kadar uzun var olursa ve bir ay büyüklüğünde nesne küçük mavi gezegenimize çarpmak için Güneş sistemimize girmesi halinde, nesleyi buharlaştırarak yok edebiliriz. Veya vaktimiz olursa, gezegenimizin yerini değiştirerek uzaklaştırıp, çarpışmayı önleyebiliriz. Ancak, Dünya'yı taşımak istemedik  diyelim ... başka seçeneklerimiz var mı? Evet, Jüpiter'i ya da bizim seçeceğimiz başka bir gezegeni bize çarpacak nesnenin önüne koyabilme kabiliyetimiz bile olurdu - oldukça hoş, değil mi?

Dolayısıyla şu an, sadece bir gezegenin kontrolünden öteye gidip,  başka bir yıldıza hakim olma durumuna geldik. Bu da bizi uygarlığımızın yok olmasını önleyecek yeterli "harcanabilir" enerjiye sahip olma noktasına getirir. Ancak bundan sonra , biz '3. Tip'e, kendi enerji ihtiyacımızı karşılamak için bütün Galaksiyi bir baştan öteki başa geçebilecek bilgisi olan, Usta bir ırka dönüşebiliriz. Dünya insanı açısından baktığımızda, insanın yüz binlerce yıllık evrim - hem biyolojik hem de mekanik - geçirerek '3. Tip' Medeniyet sakini olması, bildiğimiz insan ırkından inanılmaz derecede farklı bir insan Tipine dönmesine neden olabilir. Belkide bu tip,  günümüzde ileri derece gelişmiş toplumlar arasında bir alt tür olarak nitelendirilen  normal insanların torunları, SİBER  bir Varlık (ya da sibernetik organizma, canlılar hem biyolojik hem de robotik) olabilir;. Tamamen biyolojik olan bu günün insanları, muhtemelen, gelecekteki sibernetik soydaşları tarafından özürlü, aşağı veya gelişmemiş olarak görülebilecekler.

 Bizi uzaktan ziyaret eden belki de süper akıllı robotlar !?

Bu aşamada, 'kendi kendini kopyalama' yeteneğine sahip robot kolonileri geliştirmiş olabiliriz; Galaksi içindeki Yıldızları bir bir kolonize ederek, Galakside yayılırken nüfusumuzu milyonlara ulaşabilir. Ve bu varlıklar, her bir yıldızın enerjisini alarak Dyson Küreseleri oluşturup, büyük bir enerji ağına kurarak, enerjiyi EVE taşıyabilirler. Ancak Galaksiyi böyle bir şekilde gererek sündürmek birçok probleme yol açabilir; Yani türler fizik yasalarıyla sınırlı kalabilirler. Özellikle, ışık hızında seyahat konusunda. Yani, çalışan bir 'çözgü- sürücüsü' geliştirmedikçe veya 'solucan- deliği'nin ışınlanmasına (şu an için teorik olarak kalan iki şey) hakim olunmadıkça, çok yol alınamaz. 

Kardashev, ' 4. Tip' medeniyetin 'çok' gelişmiş olduğunu ve kendi ölçeğinde '3. Tip'in içinde sınıflanabileceğine inanıyordu. Kesinlikle bunu içindeki herhangi bir türün gelişitirip genişletebileceği bir yetenek olacağını düşünüyordu. Birçok diğer fizikçi de öyle düşünüyor, ancak bir kaç kişi de ulaşılabilecek başka seviyeler olduğuna inanıyor. '4. Tip' uygarlıklar neredeyse tüm evrenin enerji potansiyelini kullanabilecek ve bu yetenek ile hızla genleşen Uzay genişlemesini bile bir baştan bir başa aşabilirler (ayrıca, bu ırkların daha da ileri medeniyete ulaşmış olanları süper öldürücü kara deliklerin içinde bile yaşayabilir). Daha önceki enerji üretme yöntemlerine göre, bu tür marifetler imkansız kabul edilir. Bir 4. Tip uygarlık, garip veya şu anda bilinmeyen fizik yasalarını kullanarak bilinmeyen enerji kaynaklarına ulaşabilir. 5. Tip,  evet, 5.Tip medeniyetler için bu bir sonraki olası, gelişmiş basamak olabilir. Burada Varlıklar tanrılar gibi olur, Evreni istedikleri gibi manipüle edebilecek bilgiye sahip olurlar.

ÖZET - Yeniden teyit etmek için, biz insanlar yukarıdaki ölçekteki basamakları tırmanmaya bile başlamadık henüz. Ancak eğer insanlar, bizler bu gezegene ve birbirimize gerçekten sorumluluklarımızı yerine getirerek iyi davranırsak, anlamsız savaşları durdurarak küçük evimizi sonlandırabilecek olan eylemleri durdurarak evimizi korursak, savaş ateşini söndürürsek ve bilimsel gelişmeleri ve keşifleri desteklemeye devam edersek gelişme gösteririz.

Savaşların geçmişte kaldığını ve keşifte ilerlemek için BİRLEŞMEYE ihtiyacımız olduğunun farkına varmadığımız sürece, her zaman '0 Tip'i uygarlık olarak kalacağız. İnsan ırkı'nı bir BÜYÜK IRK haline getirebilecek potansiyele sahip olduğumuz halde bunu başaramamız çok büyük bir UTANÇ!

Belki de Dünya Dışından gelen ziyaretçilerimizden bazıları, sadece yaşamımızı geliştirmek için neler yaptığımızı görmek için bizi ziyaret etmekteler, sanki onlar için bizler belkide bilimsel bir "Saçma veya Savurgan-Yaşam" projesiyiz! Yaşanılabilir gezegenleri ziyaret edemeyeceğimiz veya onlar tarafından ziyaret edilemeyeceğimizi düşünmek, potansiyel açısından bakıldığında çok cahil bir düşünce biçimidir!

Kaynak: futurism.com
Çeviren Naci Gülşan